Kavram olarak hayâ: Makalemizin baþlýðý, hemen her sözünde bizim için hayat, erdem ve rahmet bulunan Peygamberimiz Hz. Muhammed’in anlam yüklüsözlerindendir. “Utanmazsan ya da yaptýðýndan utanmayacaksan dilediðini yap” (Buharî, Edeb, 78;Enbiya, 54; Ebu Davud, Edeb, 6) þeklinde anlamlandýrabileceðimiz bu özlü söz, insana özgü duygulardan birisi olan hayâ ya da utanmanýn insaný kötülüklerden alýkoymada ne denli güçlü birduygu olduðunu dile getirmektedir.
Sözlükte, utanma, çekinme, âr, namus, Al-lah korkusuyla günahtan kaçýnma gibi anlamlara gelen (Sami, þemsettin, Kâmûsu Türkî, I, 194; Develioðlu, Ferit, Osmanlýca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, s.411) hayâ kelimesi, bir ahlâk terimi olarak, nef-sin çirkin davranýþlardan rahatsýz olup onlarýterk etmesi, (Cürcânî, þerif et-Ta'rîfât, s. 94) kötü biriþin yapýlmasýndan veya iyi bir iþin terk edilmesinden dolayý kiþinin yüzünü kýzartan sýkýntý hali (Kadý Ýyâz, eþ-þifâ, I, 118. Beyrut, tarihsiz, I, 118) gibifarklý þekillerde tanýmlanmaktadýr. Türkçe’dehayâ, insaný her türlü çirkinlikten uzak durmaya yönelten duygu ve bunu yansýtan tutumu ifadeetmektedir. Arap dilinde, “yerme”, “kýnama”ve “onur kýrýcý tutum ve davranýþ” anlamlarýnagelen “âr” kelimesi de Türkçe genel olarak “ha-yâ” ile eþ anlamlý kullanýlmaktadýr. (Develioðlu,Ferit, Osmanlýca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, s. 411)
Hayâ kelimesi türevleri ile birlikte Kur’an-ýKerim’de üç ayette geçmektedir. Kasas sûresin-de, Hz. þuayb’ýn kýzlarýndan birinin Hz. Musaile utanarak konuþtuðu, (Kasas, 25) Ahzâb sûre-sinde de bazý Müslümanlarýn Hz. Peygamber’iuygun olmayan zamanlarda rahatsýz ettikleri,fakat Peygamberimizin, hayâsýndan dolayý burahatsýzlýðý açýða vurmadýðý, ancak Allah’ýn ger-çeði bildirmekten hayâ etmeyeceði belirtilmek-tedir. (Ahzâb, 53) Baþka bir ayette ise, müþriklerinKur’an’da arý, karýnca, sinek gibi küçük varlýkla-rýn örneklendirilmesinin fesahatle baðdaþmayacaðý yönündeki iddialarýna karþý; “þüphesiz Allah bir sivrisineði, hatta ondan daha küçük/zayýf bir varlýðý örnek olarak vermekten çekinmez” (Bakara, 26) ayetiyle cevap verilmektedir.Bu ayetler ekseninde düþünüldüðünde,Kur’an’da hayâ kavramýnýn; iffet ve terbiye gereði utanma ve sýkýlma gibi anlamlarýnýn yaný sýra, çekinme anlamýnda da kullanýldýðý görülür.
Ýslâm ahlâk bilginleri, kelimenin çeþitli kulla-nýmlarýný da dikkate alarak hayâyý çeþitli kategorilere ayýrmýþlardýr. Örneðin seçkin Ýslâm bilginlerinden Mâverdî, hayâyý, a) Allah’a karþý ha-yâ, b) Ýnsanlara karþý hayâ c) Kiþinin kendinekarþý hayâsý olmak üzere üç kýsýmda ele almakta ve bunlarý þu þekilde açýklamaktadýr: Allah’akarþý hayâ, O’nun emir ve yasaklarýna uymakla,insanlara karþý hayâ, onlara eziyet etmemek veyanlarýnda çirkin iþler yapmaktan ve çirkin sözler söylemekten kaçýnmakla olur. Kiþinin kendine karþý hayâsý ise, edepli olmasý demektir. (Mâverdî, Edebü’d Dünya ve’d-Dîn, s. 392-393; Altuntaþ, Halil, “Toplumun Manevî Savunma Sistemi Hayâ Duygusu”Diyanet Aylýk Dergi, s. 39, Temmuz 2002, sy.139)
Hayâ, fýtrat gereðidir
Hayâ duygusu, doðuþtan insanlarda varolan ve onu diðer canlýlardan ayýran en belirginbir olgudur. Ýlk insan ve eþinin Yüce Yaradan’ýnemrine muhalefet (zelle) neticesinde karþý karþýya kaldýklarý müeyyideler sürecinde de hayâ sözkonusu olmuþ köklü bir duygudur. Ýnsanlýðýnatasýnýn hayatýndan bir kesiti teþkil eden busahne, Yüce Kitabýmýz Kur’an’da þu þekilde dilegetirilmektedir: “Bununüzerine onlar (Ademve eþi Havva) o aða-cýn meyvesindenyediler. Bu se-beple ayýp yerleri kendilerinegöründü vecennet yapra-ðýndan üzerle-rine örtmeyebaþladýlar.Adem Rabbineisyan etti ve yolunu þaþýrdý.” (Tâ-Ha, 121) Bu ayettebir yönüyle de insanýnsahip olduðu hayâ duy-gusuna iþaret edilmiþtir. O gün-den bugüne dek en ilkel toplumlarda dahi insanlar, gerek Allah’a gerekse toplumun diðerbireylerine karþý bazý tutum ve davranýþlardanhayâ duygusu gereði uzak dururlar. Bu yönüyle edep ve hayâ, özelde ilâhî dinlerin, geneldeise insanlýðýn ortak deðer ve kabullerindendir.“Ey Âdemoðullarý! Size avret yerlerinizi örtecekgiysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’akarþý gelmekten sakýnma/sorumluluk bilinci) elbisesi var ya, iþte o daha hayýrlýdýr. Bu (giysiler),Allah’ýn rahmetinin alâmetlerindendir. Belkiöðüt alýrlar (diye onlarý insanlara verdik).” (Araf,26) ayetinde yer alan “Libâsu't takvâ Takva el-bisesi…” ifadesi, hemen bütün müfessirlerceinsanýn yaratýlýþtan sahip olduðu, onun ruhunubezeyip ahlâkýný koruyan hayâ þeklinde yorumlanmýþtýr. Ayetle ilgili bu yorum ekseninde düþünüldüðünde, hayânýn Allah’ýn rahmetinin belirtisi olarak nitelendirilmesi, onun ne dereceönemli bir duygu olduðunu vurgulamasý açýsýndan dikkat çekicidir.
Haya Ýmandandýr
Resûlullah (s.a.s.), hayâ ile iman arasýndaönemli bir iliþkinin bulunduðuna dikkat çekmiþve hayâyý bir mümin için olmazsa olmaz kabuledilen imanýn bir þubesi olarak nitelendirmiþtir.“Ýman yetmiþ/altmýþ küsur þubedir. En üst derecesi “lâ ilâhe illallah” demek, en alt derecesi degeçenlere zarar verecek þeyleri yoldan gider mektir. Hayâ daimandan bir þu-bedir” (Müslim,Ýman, 58, I, 63) ha-disi, bu iliþkininanlamlý bir ifade-sidir. Aslýnda buhadis müminle-rin samimi birniyetle icra et-tiði eylemininimanla iliþkisi-ne de iþaret et-mektedir. Ýslâmdünyasýnda yay-gýn anlayýþa göre,amel/fiil/eylem,imanýn bir parçasýdeðildir. Dinin hükümlerini kabullendiði halde (imân),hükümlere aykýrýeylemlerde bulunanMüslüman fâsýk (günahkâr) olarak nitelendirilir. Baþka birifadeyle Ýslâm’ý inkâr eden kimsedinden çýkar.Buna karþýlýk,inandýðý haldedinin emir ve yasaklarýný ihmal edenkiþi, günahkâr mümindir. Bubaðlamda, hayâsýz bir kiþininimansýz olduðunu iddia etmek isabetli deðildir. þu kadarvar ki, bu tür ifadeleri içerenhadisler, genelde bu konumdaki kiþilerin “olgun bir mümin” olmadýklarý ya da olamayacaklarý þeklinde yorumlanmaktadýr. Kardeþinin hayâ anlayýþýný aþýrý bulan ve ona böyle davranmamasý gerektiði konusunda öðüt veren bir sahabîyi Hz. Peygamber (s.a.s.); “Ona dokunma.Çünkü hayâ imandandýr.” (Buhari, Ýman, 16, I, 11;Müslim, Ýman, 12, I, 63; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II,56) sözüyle uyararak, hayânýn imanla olan iliþkisine dikkat çekmiþtir. Ayrýca Resûlullah (s.a.s.);“Her dinin bir ahlâký vardýr. Ýslâm’ýn ahlâký dahayâdýr” (Malik, Hüsnü'l- Huluk, 2, II, 905) hadisiyleÝslâm’da belki de en önemli yere sahip ahlâklahayânýn ilgisini dile getirmiþtir.
Hayâ, eylemlerimizde bir süzgeçtir
Ýnsan; sað duyusu, inancý ve hayâ duygusuile nefis ve þeytanýn kötü telkinleri arasýnda mücadele hâlindedir. Allah inancý saðlam ve hayâduygusunu yitirmeyen insan, iyilik ve güzelliklere yönelir, kötülük ve haramlardan uzak durur. Buna karþýlýk iman ve inancý zayýf, hayâ perdesi yýrtýlmýþ ya da aþýnmýþ, nefsine ve þeytanayenik düþmüþ insan, kötülük ve haramlarý kolayca iþleyebilir. Bu konumdaki insanlardan bazýsý, ne Allah’tan ne de insanlardan çekinir.Onun kapýsý, kötülüklere ve günahlara açýlmayadaima elveriþlidir. Hz. Peygamberin, “utanmadýktan sonra dilediðini yap sözü, insanlarýn ilk peygamberden itibaren iþittiði sözlerdendir”(Buhari, Edeb, 78, VII, 100; Ebu Davud, Edeb, 6. V,148-149) buyruðu, hayâ duygusunu yitirmiþ kiþilerinkötülükleri kolayca yapabileceðine iþaret etme-nin yaný sýra, edep ve hayânýn ilâhî dinlerin ortak kabullerinden biri olduðunu göstermektedir.
Hayânýn, “Toplumun Manevî Savunma Sistemi” olarak deðerlendirilmesi anlamlýdýr. (Doç.Dr. Halil Altuntaþ’ýn Diyanet Aylýk Dergi, Temmuz 2002,139. sayýsýnda yer alan “Toplumun Manevi Savunma Sis-temi Hayâ Duygusu” isimli makalesi bu konuda güzel birörnek teþkil etmektedir.) Hz. Peygamberin, “Hayâancak hayýr getirir” (Buhari, Edeb, 77, VII, 100; Müs-lim, Ýman, 60. I, 64), “Hayânýn hepsi hayýrdýr”(Müslim, Ýman, 61, I, 64; Ahmed, IV, 445) buyurmasýise hayânýn iyilik ve hayra sevk etmenin yaný sý-ra, baþlý baþýna bir hayýr olduðunu göstermektedir.
Gerçek mümin, Allah’tan hayâ eder
Hayâ ile iman, hayâ ile eylem arasýnda varolan iliþkiler, temelde insanýn Allah’tan hayâ etmesi gerektiði noktasýnda birleþmektedir. Hayâduygusunun esasý, kýsaca Allah’tan hayâ etmektir denebilir. Allah’tan hayâ etmek, O’nun emirlerine karþý gelmekten, yasaklarýna uymamaktan kaçýnmak þeklinde dýþa yansýr. Bu yansýmanýn temelinde, kulun; Allah’ýn istemediði bir iþve hal üzere bulunmaktan uzak durmasý vardýr.(Altuntaþ, s. 41) Bu da kiþinin kendini kontrol etmesi, davranýþlarýný deðerlendirmeye tabi tutmasý ve “...Nerede olsanýz, O Allah sizinle beraberdir. Allah, bütün yaptýklarýnýzý hakkýyla görendir” (Hadîd, 4) ayetini, iyi özümsemesi ilemümkün olabilir. Eriþilen bu þuur ve bilinç hâlini Hz. Peygamber (s.a.s.) “ihsan” diye nitele-mektedir. (Müslim, Ýman, 1. I, 39)
Allah’a karþý olan hayâsý, Yusuf (a.s)’u fuhuþve kötülükten korumuþtur. Gerçekten de hayâ,özellikle Allah’tan utanma duygusu imanýn kuvvet ve saðlamlýðýndan ileri gelmektedir. Al-lah’tan gereði gibi utanmamak, hayâ duygusunun azlýðý, Allah’ýn emirlerine muhalefet sonucunu doðurduðu için giderek insaný küfre kadargötürebilecek tehlikeli bir yoldur. Bir defasýndaHz. Peygamber, “Allah Teâlâ’dan gerektiði gibihayâ ediniz” buyurmuþ, kendisine, “Ey Allah elçisi! Allah’tan gereði gibi ne þekilde hayâ ede-biliriz?” sorusu yöneltilmiþti. Bunun üzerine Allah’ýn Resûlü; baþýný ve baþýnda yer alan organlarý, karnýný ve karna baðlý organý koruyan, dünya hayatýnýn süsüne kendini kaptýrmayan, ölümü ve çürüyüp yok olmayý unutmayan kimsenin Allah Teâlâ’dan gereði gibi hayâ etmiþ olacaðýný haber vermiþtir. (Tirmizi, Kýyâme, 24. IV, 637)Baþýn korunmasý, düþünce gücünün iyiye kullanýlmasýdýr. Baþtaki organlarýn korunmasý ise, di-nen yasaklanan þeylere bakmamak, kötü sözlere kulak vermemek, haram yememek ve yalansöylememekle gerçekleþir. Karnýn korunmasýise haramla beslenmekten sakýnmakla olur. (Al-tuntaþ, s. 41) Hayâ duygusunun esasýný oluþturmasý sebebi ile Allah’tan hayâ etmek konusu Ýslâm ahlâký eserlerinde de geniþ yer tutmaktadýr.Þeyh Sâdî’nin “Yusuf ile Zeliha” adlý hikâyesinde; Yusuf’u kandýrmak için ona dil döken, buarada, tapýndýðý put, niyetlendiði çirkin iþi görmesin diye onun üzerini örten Zeliha’ya, Yusufþöyle seslenir: “Vazgeç, benden kötülük bekle-me. Sen bir taþtan bile utanýrken, ben nasýl olurda Allah’tan utanmamþ” (Sâdî, Bostan, s. 319, Ýstan-bul, 1950)
En güzel örneðin hayâ duygusu
Allah’ýn insanlara gönderdiði vahyi tebliðetme ve bu çerçevede Allah’a kulluk görevleri-ni yaparak öðretme görevi olan Resûlullah(s.a.s.), “þüphesiz Peygamber’de size güzel birörnek vardýr.” (Ahzâb, 21) ayeti çerçevesinde, in-sanlar arasý iliþkilerde de uyulmasý gereken birörnektir. Hz. Peygamber, görevleri arasýnda insan iliþkilerinin temiz ve ahlâkî bir temele otur-tulmasýnýn da bulunduðunu þu hadisi ile ifadeetmektedir: “Ben güzel ahlâký tamamlamaküzere gönderildim.” (Ahmed, II, 381; Malik, 1. II,904) Üstün bir hayâ duygusu taþýdýðý, (Buhari, Tef-sir, 33/8, VI, 24) evinde edebiyle oturan genç birkýzdan daha hayâlý olduðu bildirilen (Buhari,Edeb, 72, VII, 96; Müslim, Fedâil, 67. II, 1809) Peygamberimiz, ayný fazilete sahip olmasýndan dolayýHz. Osman’a özel bir deðer vermiþ; kendisini ziyarete gelen Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer’i rahatbir vaziyette karþýladýðý halde Hz. Osman geldiðinde hemen toparlanmýþ; bunun sebebi sorulduðunda ise “Meleklerin bile hayâ ettiði kiþidenhayâ etmeyeyim miþ” (Ahmed, I, 71) diyerek ce-vap vermiþtir.
Hayâ duygusu, her þeyden önce bir kiþilikza’fý deðil, aksine erdemlilik ve fýtratýn gereðibir olgudur. Bu duygu, kiþinin davranýþlarýnayön vermede ve kiþiliðini ortaya koymada âdeta bir mihenk taþý niteliðindedir. Ýnsanýn yaratýlýþtan sahip olduðu bu duygunun, geliþmesinde ve davranýþlara yansýmasýnda dinin önemlibir yeri vardýr. Dünyanýn deðiþik coðrafyalarýnda yaþayan Müslümanlarýn, özellikle milletimizin, binlerce kilometre ötelerde bulunan Beytullah’a doðru ayak uzatmayý, abdest bozmayýçirkin kabul etmelerinin, Kur’an’ýn asýlý bulunduðu ortamlarda hareketlerini sýnýrlamalarýnýntemelinde þüphesiz hayâ duygusu yatmaktadýr.
|