Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araþtýrmalarý   |  Ýlmi YAZILAR   |  Aile Eðitim Yazýlarý   |  Çocuk Eðitimi Yazýlarý   |  Yazarlar  |  Ýletiþim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatý (s.a.v)

Ýnsaný Tanýmak (Radyo)

Tv Programlarý

Seminer ve Konferans

Kýsa Dersler

Özel Konular

Fýkhi Konular

Aile Eðitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Giriþi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eðitimcilere ÖZEL
Gazze Duasý
Gençlerle Ýletiþim (Günýþýðý- Reþitpaþa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 4097
Toplam 15287351
En Fazla 20355
Ortalama 2611
Üye Sayýsý 1175
Bugün Üye Olan 0
Online Ziyaretci
 

 
KUR’AN’DA YOL (SEBÎL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 1
01/02/2019 - 14:36
 
Hüseyin K.Ece
Kur’an’da sebîl’in (yol’un) bazý kelimelerle kalýp ifade (terkip) yapýldýðýný ve ilâhi mesajýn veya bazý hükümlerin bu yolla da iletildiðini görüyoruz. Mesela;

1-Yol oðlu (ibnü’s-sebîl)

Kur’an’da sekiz yerde geçen ‘ibnü’s sebîl-yol oðlu’ sözlükte; oturduðu yerden uzak olan yolcu demektir. Burada onun yola nisbet edilmesinin sebebi, yolcunun yolla uðraþmasý, yolla, yolun zorluklarýyla mücadele etmesidir. (Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 327)

«Ýbnü’s-sebîl-yol oðlu»; yolda kalmýþ misafirdir. Böyleleri evine dönmeye bir imkan bulamayan ve kendislerine zekât düþen kimselerdir. (Ýbni Manzur, Lisânu’l-Arab, 7/116)

Yolcunun yola (oðlu tamlamasý ile) nisbet edilmesinin sebebi, onun yolda misafir oluþu, yoldan geçiþi yönüyledir.

«Ýbnü’s-sebîl», memleketinden ya ilim öðrenmek, ya Allah yolunda çalýþmak (cihad), ya da geçimlik için yola çýkmýþtýr, yani ibadet olan bir gaye ile 'yol'da bulunandýr.

« Ýbnü's-sebîl (lafzen, “yolun oðlu”) ifadesi, evinden uzakta olan herhangi bir kimseyi ve özellikle, bu durumdan dolayý geçim için yeterli imkana sahip bulunmayan kiþiyi gösterir. Daha geniþ anlamda ise, herhangi bir sebepten dolayý geçici veya sürekli olarak evine dönemeyen kimseleri, mesela politik sürgün veya mültecileri ifade eder. 

Türkçe mealler bu kalýp ifadeyi; yolcu, misafir, yolda kalan/kalmýþ, yurdundan yuvasýndan ayrý düþmüþ garip, yolda kalan garip þeklinde aktarmýþlar. 

Kur’an bunu özellikle infak, zekât, iyilik etmek ve hayýr iþlemek, düþmandan alýnan ganimetlerle ile ilgili âyetlerde kullanýyor.

Mesela; Kur’an ideal iyiliðin (el-birr’in) çerçevesini çizerken ibnü’s-sebîl’i imandan sonra yetimlere, fakirlere, isteyenlere infak etmek, zekât vermek ve namazý ikame etmekle birlikte kullanýyor. Âyetin sonuna bakacak olursak ibnü’s-sebîl’e yardým edenler sâdýk (imanýnda samimi) ve takva sahibidirler.

«Ýyilik (el-birr) yüzlerinizi doðu ve batý tarafýna çevirmeniz deðildir. Asýl (ideal) iyilik, o kimsenin yaptýðýdýr ki, Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanýr. (Allah'ýn rýzasýný gözeterek) yakýnlara, yetimlere, yoksullara, yolcuya (ibnü’s-sebîl’e), dilenenlere ve kölelere sevdiði maldan harcar, namaz kýlar, zekât verir. Antlaþma yaptýðý zaman sözlerini yerine getirir. Sýkýntý, hastalýk ve savaþ zamanlarýnda sabreder. Ýþte doðru olanlar, bu vasýflarý taþýyanlardýr. Müttakîler ancak onlardýr!»(Bekara 2/177)

Buradaki yolcu þüphesiz her yolcu, her misafir deðil, yolda herhangi bir sebepten dolayý muhtaç durumuna düþen, bundan dolayý baþkasýnýn desteðine ihtiyaç duyan yolcudur. Yani yolda kalmýþ ihtiyaç sahibi kimsedir.

Ýbnü’s-sebîl kendilerine zekât düþen sekiz kiþiden biridir.

“Sadakalar (zekâtlar) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düþkünlere, (zekat toplayan) memurlara, gönülleri (Ýslam'a) ýsýndýrýlacak olanlara, (hürriyetlerini satýn almaya çalýþan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalýþýp cihad edenlere, yolcuya (ibnü’s-sebîl’e) mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir.”(Tevbe 9/60)

Ýbnü’s-sebîl-yol oðlu; ilk dönem tefsircilerinden Mücahid’e göre; ailesinden ayrý kalan ve yolda zorlukla karþýlaþan kimsedir. Devamlý yolda olduðu için ona «yol oðlu» denmiþtir. (Beðavî, H. b. Mes’ud. Tefsir, 1/143)

Mukatil b. Süleyman’a göre fiilen cihad yolunda olan demektir ki böyleleri kendi imkanlarý ile gaza etmenin getirdiði yükü taþýmaya güç yetiremezler. (Mukatil b. Süleyman. Tefsir, 2/54)

Ferra’ya göre yolda ihtiyaçlarýný karþýlma açýsýndan zor durumda kalan veya zayýf düþendir. (el-Ferra, Yahya b. Ziyad. Meâni’l-Kur’an, 1/444)

Taberî’nin naklettiðine göre; Katade yolda olmasý sebebiyle zayýf düþen kimse, Ebu Ca’fer; bir beldeden diðerine giden misafir kimsedir demiþler.Misafir (yolcu) sürekli yolda olduðu için «yol oðlu» denmiþ. Týpký su kuþlarýna su onlar için vazgeçilmez olduðu için «ibnü’l-mâ-su oðlu» denildiði gibi. (Taberî, Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 2/102)

Zemahþerî’ye göre; ibnü’s-sebil, yolcu; beldesinden veya yakýnlarýndan ayrý düþmüþ, muhtaç misafir demektir. «Yolun oðlu» tabiri sürekli yolculuk yapan hakkýnda kullanýlýr.  Nitekim Araplar yol kesen hýrsýz için « ibnü’t-tarik » derler.  (Zemahþerî, Ö. b. Muhammed. el-Keþþâf, 1/217)

Ýbnü’l-A’rabî’ye göre; evinden ocaðýndan, malýndan uzakta kalan,  yolculukta imkanlarý azalan, muhtaç duruma düþen kimsedir. Böylelerine zekat düþer. (Ýbnü’l-A’rabî, M. b. Abdullah. Ahkâmu’l-Kur’an, 2/534)

Kurtubî’ye göre;yolculuðu süresince mukim bulunduðu (yerleþtiði) yerden, malýndan ve iþinden uzak kalýp, onlara ulaþamayacak durumda olan kimsedir. Böyle bir kimse kendi beldesinde zengin olsa bile muhtaç sayýlýr. (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1458)

el-Hâzin’e göre; ehlinden uzakta kalan kimsedir. Yolda kaldýðý sürece ona ibnü’s-sebîl denmiþ. Bu tabir misafirliðin her çeþidini kapsar. (el-Hâzin, M. b. Ýbrahim. Tefsir, 1/106)

*Müslümanlar Allah yolunda hayr olarak anne-babaya,akrabaya, yetimlere, fakirlere ve yolda kalmýþlara (ibnü’s-sebîl’e) harcama yaparlar.(Bekara 2/215)

Anne-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakýn komþuya, uzak komþuya,  arkadaþa, yolcuya (ibnü’s-sebîl’e) iyilik etmek, týpký yalnýzca Allah’a ibadet etmek gibi Allah’ýn emridir.(Nisâ 4/36. Ayrýca bkz: Haþr 59/7

Yinemuþru savaþlarda ganimet olarak alýnanlarýn bir þeyin beþte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakýnlarýna, yetimlere, yoksullara ve yolculara (ibnü’s-sebîl’e) aittir. (Enfal 8/41) Bu demektir ki ganimetlerin beþte dördü savaþa katýlanlar arasýnda paylaþýlsa da, öncelikle kamu yararý gözetilebilir, toplumun ihtiyaçlarýna ve refahýna harcanabilir. 

Allah (cc) hz. Peygamber’in þahsýnda bütün müslümanlara; akrabaya, yoksula ve yolda kalmýþ yolcuya (ibnü’s-sebîl’e) haklarýný vermelerini, fakat saçýp savurmamalarýný emrediyor. (Ýsrâ 17/26. Ayrýca bkz: Rûm 30/37-38)

Âlimlerin söz birliðine göre yolculuk (misafirlik) sebebiyle ülkesinden ayrýlmýþ, evinde malý olsa da bundan istifade edemeyen ve gurbette fakir düþen  kimseye «ibn-i sebil» denir. Bu geçici fakirlik sebebiyle böylelerine zekât verilir. Ona zekât verilince ülkesine kolaylýkla dönebilme imkaný elde etmiþ olur. (Buradan hareketle Ýslâmýn seyahat etmeyi-turizmi teþvik ettiði söylenebilir.)

 Yine fýkýh âlimlerine göre yolculara zekât düþebilmesi için, yolculuðun meþru bir amaca yönelik olmasý, en azýndan günah iþlemeye yönelik olmamasý þarttýr. Bu gibi yolculara zekât verilmesi ayný zamanda Kur’an’ýn «iyilik ve takva konusunda yardýmlaþma» (Mâide 5/2) prensibine uygundur. Üstelik kiþi seyahat ederek, gezerek, yolculuk yaparak Allah’ýn tabiattaki âyetlerini (alâmetlerini, belgelerini), ya da geçmiþ kavimlerin akibetlerini görüp ibret alma imkaný olur. 

«Ýbn-i sebîl-yol oðlu »nun geçtiði bütün âyetler infak, yardým etme, ganimetten pay verme, zekâtýn muhataplarý hakkýndadýr. Bunda da ana fikir yolda muhtaç durumu düþmüþ yolculara bir þekilde yardým etmektir. Elbette böylelerine yardým, infak, destek olma; günün þartlarýna, yolculuðun þekli ve yolcunun ihtiyacýna göre deðiþir. Günümüzde yolculuklar, ihtiyaçlarý temin etmek, kiþinin evinden/beldesinden uzakta olmasýna raðmen ödeme imkanlarý kolaylaþsa da yolcular bir þekilde ihtiyaç sahibi olabilir.

Özellikle farklý sebeplerden evini, barkýný, beldesini, iþini terkedip hicret etmek, iltica etmek zorunda kalanlar da bu katagoriye girer.

2-Yolcu (âbir-i sebîl)

«Âbir » ve «sebîl» kelimelerinden meydana gelen bu terkip yolcu demektir. «Âbir»in aslý, «abera» fiili bir halden diðerine geçmek anlamýndadýr. Buradan hareketle «âbir-i sebîl», yoldan geçen, yolcu manasý verilmiþtir. (el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s: 480)

Ayný fiil kökünden «abertü’t-tarîk-yolu aþtým, geçtim tabiri, yolu bir tarafýndan öbür tarafýna katettim» demektir. Nehir hakkýnda da kullanýlýr, mastarý «u'bur» gelir. "Ibr'u'n-nehr", nehrin kýyýsý, «mý'ber» ise, üzerinden yolun aþýldýðý gemi veya köprü demektir.

«Âbirü's-sebîl» yoldan gelip geçen demektir. «Nâketü ubru esfâr» ise, üzerinde devamlý yolculuk yapýlan ve hýzlýca yürüdüðü için sýrtýnda, öðlenin sýcaðýnda dahi geniþ arazilerin, mesafelerin kat edildiði deve hakkýnda kullanýlýr.  (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/)

«Abera» fiili, rüyayý tabir etmek, açýklamak, rüya ile ilgili en uygun te’vili (yorumu) haber vermek, nehirden karþýya geçmek, yoldan geçmek anlamýndadýr. Nitekim Kur’an’da rüya yorumlamak anlamýnda geçiyor:«(Kral)… Ey ileri gelenler! Eðer rüya yorumluyorsanýz (ta’bürûn), rüyamý bana yorumlayýn” dedi.» (Yûsuf 12/43)

Bu kökten gelen «i’tibar»; bir þeyi bir þeyle kýyas etmek, ibret almak, ders çýkarmak, Kur’an’da;«…Ey basiret sahipleri, ibret alýn.» (Haþr 59/2) þeklinde geçiyor,

«mu‘teber»; baþka bir þeyle delillendirilen, kýyas yapýlan þey,

«ibret» ise geçmiþten ders çýkarmakbir þeyin baþka bir þeyle kanýtlanan,  geçmiþten çýkarýlan ders demektir. Kur’an’da altý ayette geçiyor. Mesela;

«Allah, geceyi ve gündüzü döndürüp duruyor. Þüphesiz bunda basiret sahibi olanlar için bir ibret vardýr.»(Nûr 24/44. Ayrýca bkz: Âli Ýmran 3/13. Yûsuf 12/111. Nahl 16/66. Mü’minûn 23/21. Naziât 79/26)

Bunun özne (fail) ismi «âbir»; yazýlý bir metne bakýp rüyalarý bir kýsmýný diðerine kýyas ederek tabir eden, geçip giden, «sebîl» ile birlikte yolu geçen kimse (yolcu) demektir. (Ýbni Manzur, m. b. Mükrim. Lisânul-A’rab, 10/13-14)

Kur’an’da bir âyette geçmektedir.

«Ey iman edenler! Sarhoþ halde iken, dahasý, ayýlýp aklýnýz baþýnýza gelinceye/söylediðinizi bilinceye kadar namaza yaklaþmayýn.  Cünüp iken de –yolculukta (âbir-i sebîl)olma ve yýkanma imkaný bulamama durumunuz hariç- yýkanmadýkça (gusül almadýkça) namaz kýlmayýn...»(Nisâ 4/43)

Sahabede’den Ali b. Ebi Talib’e, Ýbni Abbas’a, ilk dönem tefsircilerinden Katade’ye, Mücahid’e, Said b. Cübeyr’e ve daha bir çok âlime göre «abir-i sebîl» yolcudur (seferde olandýr). (Taberî, Ýbni Cerir. Câmiu’l-Beyân, 4/99-100. Kurtubî, el-Câmiuli-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/887)

«Burada misafir gerçek anlamýyla «âbir-i sebîl» olarak geliyor. Zaten bütün dünya hayatý  sebîl deðil mi? Bir kaynakta; «dünya hayatý bir köprüdür, ondan geçip gidiniz (i’birû), onu tamir etmekle uðraþmayýnýz» denildi. (Ýbnu’l-A’rabî, Ebu Bekr M. b. Abdullah. Ahkâmu’l-Kur’an 1/556)

Âbir-i sebîl’i yolcunun seyahat sebebiyle yoldan hep gidip gelmesidir. Zaten gidiþ geliþler hep yollardan saðlanýr. Buradaki “salat” kelimesini mescit olarak tefsir edenlere göre mana þöyle olur: “Ýçinden geçip gitmeniz hali dýþýnda cünüp olarak mescitlere girmeyin. Bu da eðer su alýnabilecek yol mescidin içinden geçiyorsa veya su orada ise, yahut mescidin içinde ihtilam olmuþ ise böyledir. Bu gibi durumlarda caiz olur. (Zemahþerî, Ö. B. Muhammed. el-Keþþaf, 1/503-504)

Bazýlarýna göre bir sonraki cümlede yolcularý anlatmak üzere «alâ sefer-yolculukta» kullanýldýðýna göre «âbir-i sebîl» farklý anlaþýlmalý. Onlar bu tabiri, yolu mescittten geçenler, mescidte oturmadan bir tarafýndan girip diðer taraftan çýkarak yoluna devam edenler þeklinde açýklamýþlar. Vahyin Medine döneminde yapýlan ilk mescidin içinden böyle geçiliyordu. Âyet cünüp olanlarýn oturmaksýzýn, namaz kýlmaksýzýn mescitten geçmelerine izin veriyor. (Heyet, Kur’an Yolu DÝB, 2/54)

Ýmam Þafii buradaki «salat» kelimesini hem namaz, hem de namaz kýlýnan yer olarak anladý. Âyete göre ihtiyaç sahipleri cünüp olsalar da mescitten geçebilirler.

Abduha’a göre bu âyette ve baþka âyetlerde geçen sefer kelimesi, yol almak manasýnda deðil;  misafir, âbir-i sebîl de bazýlarýnýn dediði gibi mescitten geçen anlamýndadýr. Ýster mekan, ister hakikat ve mecaz olarak kasdedilsin, âyet namazla ilgilidir.

Peygamber mescidinden bazý sahabelerin evlerine açýlan kapý ve pencereler vardý. Oralardan evlerine giriyorlardý. Bazýlarý da mescittte kalýyorlardý. Bu âyet nazil olunca bundan tedirgin oldular. Zira cünüp kimsenin mescitte kalmasý zaruri olarak namaza yaklaþma sayýlýyordu. Eðer «âbir-i sebil-yoldan geçen» istisna edilmemiþ olsaydý, evleri mescide bitiþik olanlar için zorluk olacaktý. Zira cünüp olduklarý takdirde, yýkanmadan evlerinden çýkmamalarý gerekecekti.

Âyet «yýkanýncaya kadar…» yani mescitten geçmenize izin verilmesi hariç, gerek eda etmek, gerekse mahallinde (mescitte) oturmak þeklinde olsun, yýkanmadýkça namaza yaklaþmayýn» diyor. 

Ýlim adamlarý âyetin «yolcu olmanýz müstesna» kýsmýnýn anlamý üzerinde farklý görüþleri var. Cünüp olanýn yýkanmadýkça namaz kýlmasý caiz deðildir. Yolcu ise yýkanma imkaný buluncaya kadar teyemmüm yapar. Bazýlarýna göre cünup olan bir kimse, çaresiz kalmadýkça mescidden geçmez. Çaresiz kalýrsa teyemmüm eder. Bazýlarý ise böylelerinin mescitten geçmelerinde, ya da abdest alarak mescitte oturmalarýnda bir sakýnca yoktur.

 Bu ayetin nüzul sebebi olarak þöyle anlatýlýr: Ensardan bazýlarýnýn kapýlarý mesci-i Nebeyie açýlýrdý. Cünüp olduklarý zaman da mescitten geçmek zorunda kalýrlardý. Bunu dsetekleyen þöyle bir rivayet var: Decâce'nin kýzý Cesre dedi ki: Aiþe (r.anha)'yý þöyle derken dinledim: Rasûlüllah (sav), kapýlarý mescide açýlan sahabelere; "Bu evlerin yolunu mescidden baþka tarafa çeviriniz" diye buyurdu. Bu isteðini iki defa tekrar etti. Arkasýndan da; «… Çünkü ben mescidi, ay hali olan bir kadýna da, cünub bir kimseye de helâl kýlmýyorum.” (Ebû Dâvûd, Tahâre/92)

Müslim'de þöyle denilmektedir: "Mescidde Ebu Bekir'in kapýsýndan baþka, oraya açýk hiç bir kapý býrakýlmasýn.» (Buhârî, Menâkýbu'l-Ensâr/45. Müslim, Fedailu's-Sahabe/2. Tirmizi, Menakýb/15; Ayný manada ve yakýn lafýzlarla; Buhâri, Salat/80. Ahmed b. Hanbel 1, 270)

Benzer bir rivâyet de hz. Ali hakkýnda var.

Ýbn Abbas Rasûllüllah’ýn (sav) þöyle dediðini anlattý: «Bütün kapýlarý -Alî'nin kapýsý müstesna- kapatýnýz.» (Tirmizî, Menâkýb/20, «bu garip bir hadistir" kaydýyla. Müsned, 1/175, 11, 26, 4/369)

Buna göre Peygamber hz. Ebu Bekr’in, -bir rivâyet göre de hz. Ali’nin- kapýsý dýþýnda diðer kapýlarýn mescide açýlmasýný yasakladý. Zira bu, mescidin yol edinilmesini beraberinde getiriyordu. (Kurtubî, el-Câmiuli-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/887-888)

Âyet bu özel durumdan hareketle bütün müslümanlara genel bir prensip getiriyor diyebiliriz: Cünüp iken namaz kýlýnmaz. Su bulununcaya, ya da suyu kullanma imkaný oluncaya kadar teyemmüm ile namaz kýlýnabilir. Kiþinin mecbur kalmasý kalmasý halinde (âbir-i sebîl ise), cünüp iken mescitten geçebilir.

3-Sebilü’r-rüþd/reþâd (aklý baþýnda olanlarýn yolu/en isabetli yol): Yukarýda ayrý bir baþlýkta anlatýldý

4--Sübülü’s-selâm (selâmet yollarý) (Ayrý bir makale olarak yazýldý bkz : Vuslat 2017

Ýnsanlarý ‘rüþd’ yoluna götürecek olan yollar çoðul olarak gelir ve bu ‘sübülü’s selâm-selâm yollarý’ þeklinde ifade edilir.

Ýslam kýsaca es-Sebîl-biricik, özel, belirli Yoldur. Bu da Allah’ýn insanlarý davet ettiði, dosdoðru hidâyet yoludur. Yol ama sýradan bir yol, insanlarýn üzerinde yürüdükleri, araçlarýný sürdükleri, yaya, araba, bisiklet, hava yolu ve benzeri yol deðil. Bu yol o kadar belirgindir ki, baþka bir þey demeye lüzum yoktur. (bkz: Nisâ 4/44. Furkan 25/17-19. Ahzâb 33/4 v.d.)

‘Sübülü’s-selâm’, kurtuluþ, emniyet ve Allah’a teslimiyet yoludur. Kim o yola girerse, kurtulur, güvene kavuþur. Þirkin, küfrün, nifakýn, sapýklýðýn, kötü davranýþlarýn, yanlýþ fikirlerin, bâtýl düþüncelerin, zararlarýndan selâmette olur. 

 “Selâmet yollarý (sübülü’s-selâm)” kavramýbir âyette geçiyor ve özellikle kendi serbest iradeleriyle doðru yolu bulmak isteyenlere “Allah’ýn gösterdiði selâmet (kurtuluþ) yollarý” manasýnda kullanýlýyor.

Kitap ehlinden bahsedilen bir pasajda Allah (cc) þöyle buyuruyor :

«Ey Ehl-i kitâb! Tevrat'tan gizlediklerinizin çoðunu size beyan eden, bir çoðunu da yüzünüze vurmayarak affeden Rasûlümüz size gelmiþ bulunuyor. Ýþte size Allah tarafýndan bir nûr ve hakikatleri açýklayan bir Kitap geldi.

Allah onunla, rýzasýný izleyenleri selâmet yollarýna (sübülü’s-selâm’a) iletir, onlarý izni ile karanlýklardan aydýnlýða çýkarýr ve onlarý dosdoðru yola (Sýrat-ý müstakim’e) iletir.”(Mâide 15-16)

Kim Muhammed’in getirip teblið ettiði Din’e, yani Ýslâma, onun Kitabý Kur’an’a tabi olursa; Allah (cc) onu Cennet yoluna hidâyet eder (sevkeder). (Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 1/189)

Kim Allah’ýn razý olacaðý Dine (Mâide 5/3), yani O’nun övdüðü Ýslâm’a tabi olursa, ona sýrat-ý müstekim’i (dosdoðru yolu) gösterir. Abdullah b. Abbas’a göre Din’den maksat elbette Ýslâmdýr. Onun yollarý ise kullarý için þeriat kýldýðý ve hz. Muhammed’le onlara gönderdiði,  uymalarýný emrettiði Ýslâm dinidir.

«Sübülü’s-selâm»ýn, Ýslâmýn yollarý, ya da «dâru’s-selâm», yani Cennet olduðu da söylemiþtir.  (el-Hâzin, M. b. Ýbrahim. Tefsir, 2/24-25)

Buradaki selâm kelimesi ; “esenlik, kurtuluþ; maddî ve mânevî her türlü zarardan, kötülüklerden ve korkudan uzak kalma; dünyevî musibetlerden ve âhiret azabýndan kurtulma” mânalarýný topluca ifade eden bir kelimedir.(Heyet, Kur’an Yolu DÝB, 2/190)

Türkçe mealler bu kalýp kalýp kavramý ;«esenlik yollarýna», «kurtuluþ yollarýna», «selâmet yollarýna», «ebedi kurtluþ yollarýna» þeklinde çevirdiler.

Bazýlarý bunu her türlü kusurdan uzak, insaný güvenliðe kavuþturacak esenlik yurdu «cennet yoluna» (Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1045. el-Isfehânî, R. el-Müfredât, s : 327), bazýlarý « necat (kurtuluþ) yollarý ve en saðlam metodlar (gidiþ yollarý) (Ýbni Kesir, Muhtasar Tefsir, 1/499)olarak tefsir ettiler.

Selâmet yollarý Allah’ýn insanlar için þeriat (din) kýldýðý, kendisine davet ettiði, onu insanlara teblið etsinler diye elçiler görevlendiði þeydir. O da kendisinden baþka bir þeyi din olarak kabul etmediði Ýslâm’dýr. (bkz: Ali Ýmran 3/85) Hýrýstiyanlýk, yahudilik veya mecûsilik deðildir.(Taberî, Ýbni Cerir, Câmiu’l-Beyan, 4/503. el-Hâzin, M. b. Ýbrahim. Tefsir, 2/25. Mukâtil b. Süleyman, Tefsir, 1/289)

Yani Allah’ýn razý olduðu þeyleri izleyenleri selâmet yollarýna, her türlü âfetten uzak, korkulacak her þeyden güvenliðe kavuþturucu olan selâmet yurdu olan Cennet’e götüren esenlik yollarýna iletir.(Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, 1/1045)

Böylece Allah (cc) bu yola tabi olana cennetin yollarýný kolaylaþtýrýr.

“Buradaki “kurtuluþ” olarak çevrilen selâm kelimesi iç huzurunu, kararlýlýðý ve hem fiziksel hem de ruhsal nitelikteki her türlü kötülükten emin olmayý gösterir.»

Kur’an’a iman edip Allah’ýn rýzasýný arayanlarý Allah (cc) doðru yola ve kurtuluþa erdirir. Bir baþka deyiþle onlarý inkârýn karanlýklarýndan imanýn aydýnlýðýna, ‘sýrat-ý müstakim’ denilen doðru yola, peygamberlerin, sýddîklarýn (doðrularýn), þehitlerin ve sâlihlerin yoluna erdirir.  (Heyet, Kur’an Yolu DÝB, 2/190)

Ýnsanlardan kim kendi tercihiyle Allah’ýn gönderdiði Nûra (hidâyete) iman edip, Allah’ýn razý olacaðý þeyleri yaparsa; Allah da onu kendisini dünyada ve âhirette bedbaht edecek ve  zararlý þeylerden kurtararak selâmet yolarýna iletir, yani ona hidâyet eder. Kiþi uyduðu bu din ile kendisini dünya ve âhirette bedbaht edici þeylerden kurtaracak yollara kavuþur.

Buna göre gerçek kurtuluþ, barýþ ve iç huzuru veya gerçekten zarardan kurtulma, istenmeyen þeylerden uzak olma Allah’ýn rehberliði (hidâyeti) ile olabilir. Kim Allah’ýn rýzasýný gözeterek O’ndan gelen hidâyeti kendi iradesiyle tercih ederse, o kiþi doðru yola, kurtuluþ ve selâmet yollarýna iletilir.

Bir baþka deyiþle kurtuluþ yolunu, gerçek saadeti bulmak ancak Allah’ýn gönderdiði hidâyetle mümkün olabilmektedir.

Dünyada inanç, ibadet, hayat anlayýþý yani din olarak pek çok yollar vardýr. Herkes inandýðý dinin hak, gittiði yolun kurtuluþ (selâmet) ve saadet  olduðuna inanýr. Doðru bildiði þeyler üzere yaþarsa mutlu olacaðýný zanneder. Kur’an bu yanlýþ zanný reddediyor.

Allah (cc), rýzasýna uyanlarý Kur’an ve Hz. Muhammed’le ‘selâm yollarýna’, yani her türlü üzücü þeylerden uzak, korkulacak þeylerden güvenliðe kavuþturucu olan Cennet’e götürecek esenlik ve kurtuluþ yoluna ulaþtýrýr.  O (cc) insanlarý kendi izniyle karanlýklardan aydýnlýða çýkarýr.(Bekara 2/157. Mâide 5/16)

Ancak bu demek deðildir ki Allah (cc) dilediðini selâmet yollarýna, dilediðini felaket ve bedbahtlýk yollarýna, dalâlete (sapýklýða) sevkeder. Burada insanýn özgür iradesi devreye giriyor. Kiþi bu sonucu kendisi seçer. Allah (cc) da ona seçtiði yolu kolaylaþtýrýr.

Konumuz olan âyet bir þeyin altýný çiziyor: “Allah onunla (Kitap’la), rýzasýný izleyenleri selâmet yollarýna (sübülü’s-selâm’a) iletir… »

Yani ancak böyle yapanlar dünyada ve âhirette selâmete kavuþurlar. Selâm kavramýn çaðrýþtýrdýðý, sonuçlara, esenliklere, müjdelere, güzelliklere, güvene, itminana, mutluluða ulaþýrlar. Ýslâm dýþý hayat anlayýþýnýn sebep olduðu korku, kaos, zarar, bedbahtlýk, nankörlük, tereddüt, bunalým, huzursuzluk, güvensizlik, hiçlik düþüncesi, amaçsýzlýk, isyan, zulüm gibi kötülüklerden ve cehennem odunu olmaktan uzak (sâlim) olur.

Âyette geçen ‘selâm’ý  Türkçe’de ‘kurtuluþ’ kelimesi yeterince açýklayamýyor. Selâm (selâmet) Allah’ýn es-Selâm isminin insanýn hayrýna bir tecellisi, bir yansýmasýdýr. Öyle ki es-Selâm olan Allah, ayný kökten gelen Ýslâm ile insanlarý selâm yollarýna iletiyor. Bununla dünyada ‘es-Silm’e-barýþa ve mutluluða’ (Bekara 2/208. Nisâ 4/90, 91), âhirette ise Mahþer Günü hesabýn þiddetin ve zorluðundan selâmete ve nihayet ‘dâru’s-selâm’a-esenlik yurdun’a, sonsuz kurtuluþa ve mutluluða (En’am 6/127) ulaþtýrýyor. 

Bu, hidâyet üzere yaþamanýn kazandýrdýðý sonucu anlattýðý gibi, bâtýl (sapýk) hayat anlayýþlarýnýn zararlarýndan uzak olmayý, sonsuz kurtuluþu ve mutluluðu da ifade eder.

Allah katýnda “Yol” bir tane olmasýna raðmen insanlarý ‘rüþd-doðru, akla uygun’ olana götürecek olan yol burada çoðul olarak geldi. Bu da o tek, biricik, belirli Yol’a ulaþtýracak veya insaný azaptan kurtaracak yollarýn  çokluðuna iþarettir. Ýslâm yolu, hidâyet yolu bir tane olsa da ona varan yollar  çok olabilir. Ýnsan o hidâyet yoluna farklý yerlerden varabilir. (Allahu a’lem)

 

Hüseyin K. Ece

21.09.2018

Zaandam


Bu Makale 4849 defa okunmuþtur

 

Yazdýr

YAZARIN DÝÐER YAZILARI

©

01/02/2019 - 14:41 KUR’AN’DA YOL (SEBÝL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 2

©

01/02/2019 - 14:36 KUR’AN’DA YOL (SEBÎL) ile YAPILAN TAMLAMALAR 1

©

01/02/2019 - 14:26 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 2

©

01/02/2019 - 14:23 DOÐRU YOL ÝÞTE BUDUR 1

©

01/02/2019 - 14:18 “BEN NEFSÝMÝ TEMÝZE ÇIKARMAM”

©

01/02/2019 - 14:12 YOLUN EN DOÐRUSU YOLUN EN EÐRÝSÝ

©

20/04/2018 - 17:02 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 7

©

23/03/2018 - 15:10 KUR’AN’DA MÜJDE ve EÐÝTÝM ÝLÝÞKÝSÝ

©

19/02/2018 - 12:30 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 6

©

19/01/2018 - 10:43 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 5

©

25/12/2017 - 11:58 SELÂM OLARAK TAHÝYYE

©

20/11/2017 - 10:27 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 4

©

18/10/2017 - 10:33 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 3

©

21/09/2017 - 12:14 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 2

©

28/08/2017 - 09:17 KUR’ANDA SEBÎL (YOL) KAVRAMI 1

©

24/06/2017 - 12:14 ÞEHÂDET ÝMAN ÝDDÝASIDIR AMA ÝSBATI GEREKÝR

©

23/05/2017 - 16:44 ORUÇ ÝMSAK (TUTMAK)TIR

©

29/03/2017 - 10:51 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 5

©

08/03/2017 - 16:07 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 4

©

04/02/2017 - 11:56 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 3

©

02/01/2017 - 10:23 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 2

©

05/12/2016 - 10:11 BU DEVÝRDE PEYGAMBERÝ ÖRNEK ALMAK 1

©

02/11/2016 - 10:38 KUR’AN’A GÖRE KUR’AN’IN TEMEL ÖZELLÝKLERÝ

©

01/10/2016 - 11:23 SÖZÜN EN GÜZELÝNE UYMAK ÝYÝ SONUCA GÖTÜRÜR

©

08/09/2016 - 09:05 ÝBRAHÝM’ÝN ve HÂCER’ÝN KURBANI

©

31/08/2016 - 10:15 ZALÝMLERE YANAÞMAK TEHLÝKELÝDÝR

©

15/07/2016 - 18:56 BÝRÝLERÝ YALAN SÖYLEMEYE DEVAM EDÝYOR

©

25/06/2016 - 09:34 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 5

©

18/06/2016 - 11:00 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 4

©

13/06/2016 - 10:16 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 3

©

06/06/2016 - 09:53 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 2

©

30/05/2016 - 12:45 TEZKÝYE, RAMAZAN ve ORUÇ 1

©

05/05/2016 - 14:03 EN HAYIRLI TOPLULUK 3

©

11/04/2016 - 10:06 EN HAYIRLI TOPLULUK 2

©

14/03/2016 - 12:55 EN HAYIRLI TOPLULUK 1

©

16/02/2016 - 09:58 hz. ÂDEM’ÝN BABASI KÝM

©

26/01/2016 - 18:23 hz. EBU BEKR SÜNNÝ, hz. ALÝ de ÞÝȊ DEÐÝLDÝ

©

26/12/2015 - 15:13 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 10

©

23/11/2015 - 09:48 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 9

©

27/10/2015 - 16:44 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 8

©

28/08/2015 - 19:24 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 7

©

20/07/2015 - 18:04 ALLAHA’ YAKIN OLMA BÝLÝNCÝ

©

30/06/2015 - 16:39 KUR’AN’DA RAMAZAN

©

29/05/2015 - 11:31 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 6

©

23/04/2015 - 12:54 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 5

©

03/04/2015 - 18:21 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 4

©

09/03/2015 - 13:03 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 3

©

03/02/2015 - 14:43 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 2

©

30/12/2014 - 13:11 PEYGAMBERE ÝHTÝYAÇ VAR MI 1

©

27/11/2014 - 17:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 5

©

19/11/2014 - 12:19 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 4

©

20/10/2014 - 15:53 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 3

©

27/08/2014 - 13:16 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 2

©

01/08/2014 - 11:04 ALLAH’IN SELÂMINA LAYIK OLMAK 1

©

04/07/2014 - 16:31 BESMELE; ÝMAN ve SAYGI ÝKRARIDIR

©

30/05/2014 - 18:48 ABDEST ALMAK PEYGAMBER’E KARDEÞ OLMAKTIR

©

11/04/2014 - 10:53 AÇLIK ve KORKU UYARISI

©

09/04/2014 - 11:21 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 4

©

03/04/2014 - 14:39 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 3

©

10/01/2014 - 11:15 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 2

©

24/12/2013 - 14:11 ENGELLER ve AYAK BAÐLARI 1

©

11/11/2013 - 15:39 BÜYÜK HÝCRETÝN BÜYÜK SONUÇLARI

©

09/10/2013 - 10:15 PEYGAMBER’E ÝTAAT ÞART MI

©

03/09/2013 - 12:27 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ 2

©

12/08/2013 - 08:51 KUR’AN’DA AÝLE MODELLERÝ-1

©

08/07/2013 - 11:36 ORUÇ ve ÖZGÜRLÜK BÝLÝNCÝ

©

17/06/2013 - 15:46 ÝMANIN KAZANIMLARI

©

21/05/2013 - 11:05 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 2

©

22/04/2013 - 10:26 ALLAH’IN YARDIMCILARI (Ensâru’llah) 1

©

19/03/2013 - 13:02 ALLAH’A HAKKIYLA SAYGI (Haþyetu’llah)

©

14/02/2013 - 13:37 ALÇAK DÜNYA (MI)

©

24/01/2013 - 14:11 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 2

©

27/12/2012 - 10:14 ALLAH’TAN KORKMALI (MIYIZ?) 1

©

20/11/2012 - 10:13 ON MUHARREM’DE NE OLMUÞTU

©

19/10/2012 - 10:58 KURBAN: ALABÝLMEK ÝÇÝN VERMEKTÝR

©

25/09/2012 - 10:56 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 2

©

27/08/2012 - 15:54 ALLAH’IN DOSTLARI (Evliyâu’llah) 1

©

23/07/2012 - 11:13 RAMAZAN ÝSLÂMIN SEMBOLLERÝNDENDÝR (Þeâiru’llah) 3

©

26/06/2012 - 15:23 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 2

©

30/05/2012 - 16:11 ALLAH’IN SEMBOLLERÝ (Þeâiru’llah) 1

©

26/03/2012 - 13:05 MUVAHHÝDLERÝN ÖZELLÝKLERÝ

©

29/02/2012 - 13:29 ALLAH’I UNUTANLAR GÝBÝ OLMAYIN

©

26/01/2012 - 14:37 DÝNLEME AHLÂKI 4

©

28/12/2011 - 11:22 DÝNLEME AHLAKI 3

©

28/11/2011 - 11:10 AZAPLA MÜJDELEME

©

20/10/2011 - 17:42 KURBAN; NE KADAR VAZGEÇEBÝLÝRSEN

©

07/09/2011 - 14:36 DEDÝN KÝ…

©

05/08/2011 - 19:47 ORUÇ TAKVAYI GÜÇLENDÝRÝR

©

04/07/2011 - 14:35 DÝNLEME AHLAKI 2

©

03/06/2011 - 12:02 DÝNLEME AHLÂKI 1

©

09/05/2011 - 13:57 ALLAH’IN ÝPÝ (HABLU’LLAH)

©

18/04/2011 - 14:24 ALLAH’IN BOYASI (Sibðatu’llah)

©

07/03/2011 - 13:00 ALLAH’IN HAKKI (Hakku’llah)

©

14/02/2011 - 12:04 Boþ Ýþlere Müþteri Olmak

©

06/01/2011 - 10:38 ALLAH’IN KULLARI

©

22/11/2010 - 14:56 ALLAH’IN GÜNLERÝ

©

14/10/2010 - 18:51 HARAM KAZANÇ ÝFSAT EDER

©

26/07/2010 - 14:14 Orucu Yürek Ýle Tutmak

©

22/06/2010 - 12:39 Okunmasý Gereken Üç Kitap

©

18/05/2010 - 11:47 Ahirete Ýman : Hesap Verme Bilinci

©

28/04/2010 - 11:02 MÜSRÝF KÝMDÝR

©

22/03/2010 - 15:27 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (2)

©

22/02/2010 - 13:23 ÝSRAF; ÇAÐDAÞ AÞIRILIK (1)

©

30/12/2009 - 17:40 ÝSLÂMÎ KAYNAKLAR AÇISINDAN ÞÝÝR

©

23/11/2009 - 16:17 BAYRAMIN BAÐIÞLADIÐIN KADARDIR

©

19/10/2009 - 14:55 Vahiy Karþýsýnda Peygamber

©

24/07/2009 - 11:15 ORUÇ ve DENGE

©

25/06/2009 - 09:29 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 4

©

01/06/2009 - 14:57 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 3

©

28/04/2009 - 16:06 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 2

©

16/02/2009 - 23:26 MUHABBETULLAH (ALLAH SEVGÝSÝ) 1

©

05/01/2009 - 23:03 HÝCRET ÜZERÝNE DÝYALOÐ

©

22/12/2008 - 23:37 KUR’AN’DA KURBAN KAVRAMI (1)

©

17/11/2008 - 23:27 Ýnsaf ve Ahlak Adaletin Kaynaðýdýr

©

03/09/2008 - 22:03 ÝNSANIN GÖREVÝ -2

©

05/06/2008 - 23:35 ÝNSANIN GÖREVÝ -1-

©

18/03/2008 - 01:09 HAYATA DÖNÜÞEN ZÝKÝR
 
 

Site Ýçi Arama

17 Sevvâl 1445 |  26.04.2024

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Ve muhakkak ki Sen (Resûlüm), azîm (yüce) bir ahlâk üzeresin.


( Kalem sûresi - 4)

Bir Hadis

Nu'man Ýbnu Beþir (R. A.) anlatýyor:

"Resulullah (S. A.V.):

"Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra þu ayeti okudular:

"Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim.

Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alçalmýþ olarak cehenneme gireceklerdir" (Gâfir-60) buyurdu."

(Tirmizi, Tefsir)

Bir Dua

Bu dünya bütün halktan geçer ya, Ýnanma sen malýna, bir gün elden gider ya. Ata, ana, kardeþler nere gitti, fikir kýl, Dört ayaklý tahta at bir gün sana yeter ya.


Hoca Ahmed Yesevî

Hikmetli Söz

Adalet imanýn baþýdýr, ihsanýn birlþetiði noktadýr ve imanýn en yüksek mertebesidir. 


Hz. Ali (r.a)  


Canlý yayýn

Ýslam Ansiklopedisi

  Tasarým : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com