Çocuklar sevmeye ve inanmaya kabiliyetli yaratýlmýþlardýr. Yakýn çevrelerindeki insanlar onlara neyi anlatýr, neyi öðretirse onu hakikat olarak telakki ederler. Bu çerçevede sevgileri, nefretleri, kahramanlarý ve düþmanlarý oluþur. Onlarýn bu tertemiz beyaz bir yaprak gibi olan zihinlerini, gönüllerini doðru bilgi, inanç, sevgi ile inþa etmek anne babalarýn en önemli görevlerindendir. Allah Rasulü (s.a.s.) de bu duruma iþaret etmiþ, anne babanýn
çocuðun inanç dünyasý üzerindeki etkisini þu þekilde özetlemiþtir. “Her doðan çocuk Ýslam fýtratý üzerine doðar. Sonra anne babasý onu Yahudi, Hristiyan veya Mecusi yapar.” (Buhari, Tefsir, 2.) Ýslam fýtratý üzerine doðan yavrularýmýzýn tertemiz zihinlerine Peygamber sevgisini yerleþtirmek için þöyle bir yol takip edilebilir:
Hz. Peygamber’in çocuklarla iliþkilerini onlara anlatarak zihinlerinde bir peygamber portresi oluþturulur. Rasulüllah, çocuklar yaramazlýk yaptýðýnda onlara baðýrýp çaðýrmayan, kötü söz söylemeyen, hakaret etmeyen, onlarý dövmeyip onlarý yol gösterendir. Mesela Râfi’ b. Amr, çocukken bir gün baþkasýnýn hurma bahçesindeki hurmalarý taþlarken bahçe sahibi tarafýndan yakalanmýþ ve Hz. Peygamber’in huzuruna getirilmiþti. Rasulüllah ona, “Hurmalarý neden taþlýyorsun?” diye sormuþ, o da, “Yemek için” diye cevap vermiþ, bunun üzerine Peygamberimiz, “Hurmalarý taþlama da dibine düþenlerden ye.” buyurarak ona ne yapmasý gerektiðini öðretmiþ, baþýný okþayarak onu sevmiþ ve “Allah’ým onun karnýný doyur.” diyerek ona dua etmiþtir. (Ebu Davud, Cihad, 85.) Hz. Peygamber’in çocuklarla iliþkisini uzun yýllar onun hizmetinde bulunmuþ Hz. Enes þu þekilde ifade etmektedir: “Ben Rasulüllah’a on yýl hizmet ettim. Yemin olsun ki, bana asla “öf” demedi. Yaptýðým bir iþten dolayý ‘Niye böyle yaptýn?’, yapmadýðým bir iþten dolayý ‘Niye böyle yapmadýn?’ dediðini de duymadým.” (Müslim, Fedail, 51; Ebu Davud, Edeb, 1.)
Peygamberimiz çocuklarý çok sever, onlara merhamet ve þefkatle davranýrdý. Temim Kabilesi’nin reislerinden Akra’ bir gün Allah Rasulünü, torunu Hüseyin’i öperken görmüþ, “Benim on çocuðum var, hiçbirisini öpmedim.” demiþti. Hz. Peygamber bunun üzerine, “Merhamet etme- yene merhamet olunmaz.” buyurmuþtu. (Buhari, Edeb, 18; Ebu Davud, Edeb, 144.) Bu çerçevede bir bedevi, Hz. Peygamber’e gelmiþ ve “Ya Rasulüllah! Sizler çocuklarý öper misiniz? Hâlbuki biz çocuklarýmýzý öpmeyiz.” demiþ, Hz. Peygamber (s.a.s.) ona: “Allah senin gönlünden merhameti çekip almýþsa ben ne yapayým?” (Buhari, Edeb,18.) diyerek cevap vermiþtir.
Sevgili Peygamberimiz çocuklarýn hoþlandýðý þeyleri yapar, bazen Abdullah b. Ca’fer, Üsame b. Zeyt, Fazl b. Abbas gibi çocuklarý bineðine bindirirdi. (Darimi, Ýsti’zan, 36.) O, çocuklardan birini bineðinin önüne, diðerini de arkasýna alýr ve onlarý gezdirirdi. (Ýbn Hanbel, I, 204.) Çocuklar Hz. Peygamber’in bu davranýþýndan dolayý o kadar çok sevinirlerdi ki onun uzun yolculuklardan dönmesini dört gözle beklerlerdi. Ayrýca Rasulüllah yolda yürürken karþýlaþtýðý çocuklarýn baþlarýný okþardý. (Müslim, Fedail, 80.)
Hz. Peygamber namaz kýlarken bile çocuklarý düþünür, onlarla ilgilenirdi. Bazen torunlarý Ümâme, Hasan veya Hüseyin’i omuzunda, sýrtýnda veya kucaðýnda tutarak namaz kýlardý. Secdeye gittiði zaman torununu yere býrakýr, kalktýðý zaman tekrar alýrdý. (Nesai, Kýble, 7.) Namaz kýldýrýrken cemaatin içinde aðlayan bir çocuk sesi duysa dayanamaz, kýraatý kýsa tutarak namazý bir an önce bitirirdi. (Buhari, Ezan, 65.)
O çocuklarla þakalaþýr hatta Hz. Enes’in anlatýmýyla kimse çocuklarla onun gibi þakalaþamazdý. (Taberani, el-Mu’cemu’s-Saðir, II, 39.) O, çocuklara dil çýkarýr, (Süyuti, Tarihu’l-Hulefa, 189.) kovadan aldýðý suyu çocuklarýn üstüne püskürtür, (Buhari, Ýlim 18.) çocuklarýn ayaklarýný kendi ayaklarý üzerine koyarak onlarý göðsüne çýkarýr (Askalani, el-Metalibu’l Aliyye, IV, 72.) omzuna alarak havaya kaldýrýrdý. (Ali el-Muttaki, Kenzu’l-Ummal, XVI, 274.)
Çocuklara peygamber sevgisi kazandýracak ikinci husus çocuklara güzel isimler koymaktýr. Özellikle Sevgili Peygamberimizin isimleri, onun aile fertlerinin isimleri veya yakýn arkadaþlarýnýn isimlerini çocuklara vermek onlara peygamber sevgisi kazandýrmakta önemli bir merhaledir. Çünkü çocuklar kendi isimleriyle ayný isimleri taþýyan kiþileri kendilerine daha yakýn hissederler. Mesela; ismi Hamza olan bir çocuk Hz. Hamza’ya, ismi Hatice olan bir kýz çocuðu da Hz. Hatice’ye daha çok benzemek ister. Çocuklara böyle isimler verilerek çocuðun ismini taþýdýðý kiþiyi tanýmaya ve sevmeye imkân oluþturulabilir.
Hz. Peygamber’in hayatýný, yaþadýðý sýkýntýlarý, savaþlarýný, zaferlerini, hikâye tarzýnda anlatmakla da onu çocuklarýmýza tanýtabilir ve sevdirebiliriz. Çocuklar soyut anlatýmlardan ziyade hikâyeye bürünmüþ somut anlatýmlarý severler. Özellikle erkek çocuklar macerayý çok sever ve hikâye kahramanlarýyla özdeþleþirler. Kýz çocuklarý ise hassas duygu dünyalarý sebebiyle öksüz ve yetim bir peygamberle, iþkence, çile ve yurdunu terketmek zorunda kalan bir Peygamber anlatýmýyla çok çabuk duygusal bað kurabilirler.
Çocuklar doðum günü gibi özel günleri kutlamayý çok severler. Bu günlerin gelmesini ve bu günleri kutlamayý dört gözle beklerler. Onlarýn bu ilgisi de deðerlendirilerek kutlu doðum haftasý, mevlit kandili ve diðer kandil geceleri peygamberi tanýtma fýrsatýna dönüþtürülebilir. Mesela bu gibi zaman dilimlerinde çocuklarýmýza peygamberimiz için mektup ve þiir yazdýrýlarak onlarýn zihinlerinde Allah Rasulü'ne dair unutulmaz bir iz býrakýlabilir.
Çocuklara peygamberimizi anlatýrken onu tamamen bir masal kahramaný gibi anlatmaktan da kaçýnmalý, onun bir insan olduðuna vurgu yapýlmalýdýr. Özellikle onun tüm insanlar için en güzel örnek olduðu, onun çok yüce bir ahlaka sahip olduðu ve inanan insanlarýn onun ahlakýný hayatlarýnda tatbik etmelerinin gerekliliði de mutlaka çocuklara anlatýlmalýdýr. Onun ahlaký anlatýlýrken de soyut kavramlardan kaçýnýlmalý, cesareti, cömertliði, vefakârlýðý, yardým severliði, teþekkür bilinci vb. hususlar onun hayatýndan yaþanmýþ örneklerle anlatýlmalýdýr.
DR. MUHAMMET ALÝ ASAR / DÝYANET AÝLE NÝSAN 2017
|