Ýhsân: "Ýhsân" kelimesi, 'hasene' kelimesinden türemiþtir. Bütün güzellikleri ve raðbet edilen þeyleri ifade eder. Ýhsan; iyilik etme, güzel davranma, ikram etme, lutuf, baðýþ, güzellik, uygunluk, güzel olan þeyi en güzel þekilde yapmak demektir. Ýhsan, baþkasýna nimet sunmak, iþ ve fiillerinde güzel davranmak veya gerekenden fazla verip, gereðinden azýný almaktýr. Ýhsân, yaptýðý iþi en iyi biçimde ve noksansýz yapmaya denir. Ýhsan, temel olarak iki anlama gelir. 1. Bir þeyi güzel yapmak, 2. Ýyilikte bulunmak. Kur'an'da Allah Teâlâ, ana baba baþta olmak üzere, bazý kimselere ihsâný emreder.
Ebeveyne Ýhsân: Kur'an'da, tek olan Allah'a ibadet edip O'na hiç bir þeyi þirk koþmama emrinden sonra, ana babaya itaat etme ve onlara ihsanda bulunma emrinin geldiði görülmektedir. Þöyle ki: "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanýza ihsanda bulunmanýzý (onlara iyi davranmanýzý) kesin bir þekilde emretti.." (17/Ýsrâ, 23) Bu âyetten, ana babaya iyilik ve ihsanda bulunmanýn farz olduðu anlaþýlmaktadýr. Bunu destekleyen baþka bir âyeti kerimede þöyle buyuruluyor: "De ki, gelin Rabbinizin size neleri haram kýldýðýný okuyayým: O'na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn. Ana babaya ihsân/iyilik edin..." (6/En'âm,151) Burada Allah, ana babaya itaati terketmenin kötülüðünü beyan için haram kýlýnanlar arasýnda zikretti. O halde ana babaya ihsan/iyilik farz; terki haramdýr.
Ana babaya ihsân, güzel sözle, davranýþla ve ihtiyaçlarý anýnda onlara gereðince infak etmek suretiyle olur. Allah, ebeveyni insanýn yokluk âleminden varlýk âlemine çýkmasýna bir sebep kýldýðý için, onlara ihsân etmek gerekir. Allah'ýn, ebeveyne ihsâný kendi tevhidi ve ibadeti yanýnda zikretmesi, ebeveynin çocuklar üzerindeki hakkýnýn büyüklüðüne iþarettir. "Allah'a ibâdet edin ve O'na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara... ihsânda bulunun; Allah kendini beðenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." (4/Nisâ, 36) Buradaki ebeveyne ihsân, evlâtlarýn onlarýn hizmetlerini yapmasý, onlara nâzik konuþmasý ve onlarýn meþrû isteklerini gerçekleþtirmesi için çalýþmasýdýr. Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda þöyle buyurur: "Burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün; burnu yerde sürtülsün." "Kimin yâ Rasûlallah?" denildi. Hz. Peygamber: "Yaþlandýklarýnda ana babasýna, onlardan birine, yahut her ikisine de yetiþen, fakat onlara iyilik etmediði için cennete giremeyen kimsenin..." (Müslim, Birr 10)
Ana baba, çocuðunu Allah'a isyana teþvik etmedikçe, evlâtlarýn onlarýn meþrû her emrine uymasý gerekir. Ana baba için maðfiret talebinde bulunmak, iyiliklerine duâ etmek, bizzat Kur'ân'ýn emridir. "Ey Rabbimiz! Hesaba çekileceði gün beni, ana babamý ve (bütün) mü'minleri baðýþla!" (14/Ýbrahim, 41) Ebeveyne yapýlan her iyilik ve ihsân, aslýnda insanýn kendi kendisine yaptýðý ihsândýr. Âhiretteki mükâfatýnýn sýnýrsýzlýðý yanýnda, dünyevî ecri/karþýlýðý peþindir. Sosyal bir olgu olarak ebeveynimize yaptýklarýmýzýn mislini veya fazlasýný çocuklarýmýzdan göreceðimiz kaçýnýlmazdýr. Ana baba, Allah korusun müþrik de olsalar, onlara ikramda bulunmak dinin emridir. Peygamberimiz, müþrik anneye sýlai rahimde bulunup ona iltifatlarda bulunmayý emretmiþtir (Müslim, Zekât 50; Ebû Dâvud, Zekât 34).
Kur'ân-ý Kerim'de Ana Babaya Ýhsan
Kur'ân-ý Kerim, ana babaya ihsan konusuna büyük önem vermiþtir. Evlâdýn görevlerini, anababaya karþý ne yapmasý gerektiðini anlatan âyetler çoktur. Sadece konularýný ayýrarak âyetleri sayarsak, þöyle bir liste oluþur:
a) Anababaya ihsanda bulunmak, iyilik etmek: 2/Bakara, 83; 4/Nisâ, 36; 6/En'âm, 151; 17/Ýsrâ, 23-24; 29/Ankebut, 8; 46/Ahkaf, 15. b) Anababaya vermek: 2/Bakara, 215. c) Anababaya karþý iyi niyetli olmak: 17/Ýsrâ, 25. d) Anababaya kötü söz söylemekten sakýnmak ve güzel söz söylemek: 17/Ýsrâ, 23. e) Anababaya itaat (onlara þükretmek/teþekkür etmek ve iyi davranmak): 31/Lokman, 14. f) Hesap gününde anne ve babasýnýn baðýþlanmasý için duâ örneði: (14/Ýbrâhim, 41).
Bunun yanýnda, kâfir bir babayý ve kardeþi, küfrü imana tercih ediyorlarsa, velî (dost) edinmenin yasaklýðý (9/Tevbe, 23); anne-baba, evlâdýný Allah'a þirk koþmak için zorlarlarsa, onlara itaat edilmemesi, ama, onlarla (þirke zorlayan ebeveynle) dünyada iyi geçinilmesi gerektiði (31/Lokman, 35) emredilir. Ýbrahim (a.s.)'in putperest babasýna karþý konuþmasýna "babacýðým" diye hitap ederek baþladýðýný ve bu "babacýðým" ifadelerinin konuþmada sürekli her cümlede tekrarlandýðýný (19/Meryem, 42,45) Kur'an, ders alýnsýn diye belirtir. 17/Ýsrâ sûresi 23. âyetinde, anababaya "of!" demenin yasaklýðý vurgulanýrken, 46/Ahkaf sûresi, 17'de anababasýna "of be size!" diyen kâfir evlâttan örnekler verilir. "Of!" ifadesinin, her türlü kaba ve yakýþýksýz söz için örnek olduðu tüm tefsirlerin ortak açýklamasý olarak belirir.
Ana Babaya Ýtaatin Sýnýrý
Allah'a þirk konusunda ailelerin bir zorlamasý oluyorsa, duygusal baðlardan dolayý, tevhidin çiðnenmesine Kur'an kesinlikle müsaade etmez. Bu yüzden olmalý ki, ana babaya ihsaný emreden âyetlerin çoðunda, ilk emir olarak, Allah'a ibâdet/kulluk hatýrlatýlýr (2/Bakara, 83; 4/Nisâ, 36; 6/En'âm, 151; 17/Ýsrâ, 23; 2/Bakara, 177; 4/Nisâ, 1). Ana babaya itaat, Allah'a raðmen deðildir; Ýtaat konusunda herhangi bir kimse Allah'a tercih edilirse, kiþi þirk bataklýðýna dalmýþ olur. Ya Allah'a ya baþkasýna itaat etme seçeneklerinden biri karþýsýnda tercih, imanla küfür arasýnda bir tercihtir. "Biz, insana, ana ve babasýna iyi davranmasýný tavsiye ettik. Eðer onlar, seni, hakkýnda bilgin olmayan þeyi (körü körüne) Bana þirk/ortak koþman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüþünüz ancak Banadýr. O zaman size yapmýþ olduklarýnýzý haber vereceðim." (29/Ankebût, 8) "Biz insana, ana ve babasýna iyi davranmasýný tavsiye etmiþizdir...Eðer onlar seni, hakkýnda bilgin olmayan bir þeyi (körü körüne) Bana þirk/ortak koþman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüþünüz ancak Banadýr. O zaman size, yapmýþ olduklarýnýzý haber veririm." (31/Lokman, 14,15)
Bu âyetlerde ana babaya ihsanla/iyilikle davranma emredilmekle birlikte, þirk koþma, Ýslâm'dan uzaklaþma gibi Allah'a açýk isyan konusunda onlara itaat edilmemesi istenir. Ama putperest ve müþrik ana babayla, dünyevî iliþkiler konusunda yine iyi geçinilmesi emredilir.
Babaya Karþý Ýbrahimî Tavýr
Hz. Ýbrâhim'in bir istisnâ ile tüm davranýþlarý ve bu arada babasýna karþý tavrý, bütün müslümanlar için emredilen bir tavýrdýr. "Sonra sana hanîf olan Ýbrâhim'in dinine tâbi olmaný vahyettik." (16/Nahl, 123) Kur'an, örnek alýnmasý gereken þahsiyet olarak Hz. Muhammed (s.a.s.) (33/Ahzâb, 21) dýþýnda, isim olarak sadece Hz. Ýbrâhim (a.s.) ve onunla beraber olanlardan bahseder: "Ýbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardýr. Onlar kavimlerine demiþlerdi ki, 'Biz sizden ve sizin Allah'tan baþka taptýklarýnýzdan uzaðýz. Sizi tanýmýyoruz. Siz bir tek Allah'a inanýncaya kadar, sizinle bizim aramýzda sürekli bir düþmanlýk ve öfke belirmiþtir.' Yalnýz, Ýbrahim'in babasýna, 'Andolsun ki senin için maðfiret dileyeceðim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir þeyi önlemeye gücüm yetmez' demesi hâriç, 'Rabbimiz!' dediler, 'Sana dayandýk, Sana yöneldik. Dönüþ Sanadýr... Andolsun, onlarda sizin için, Allah'ý ve âhiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek vardýr. Kim yüz çevirirse þüphesiz Allah, zengindir, hamde lâyýk olandýr." (60/Mümtahine, 4, 6).
Bu âyetler, Hz. Ýbrahim'in her konuda ve özellikle kâfirlere karþý sert tavrýnda örnek alýnmasý gerektiðini vurgularken, bir konuyu örneklik konusunda hâriç tutar. O da, Hz. Ýbrâhim, iman etmemiþ babasýna, onun için istiðfar edeceðini, baðýþlanma dileyeceðini söylemesi (19/Meryem, 47), imaný için mühlet vermesidir. Kur'an'ýn çok yumuþak huylu ve pek sabýrlý olarak vasfettiði Ýbrahim (a.s.)'in, babasý için af dileme vaadini eleþtirir Kur'an. Ýbrahim (a.s.), müþrik babasý için istiðfardan men edilmiþti. Çünkü kâfirler için istiðfar câiz deðildir. Zaten babasýnýn Allah'ýn düþmaný olduðu kendisine belli olunca, bundan vazgeçti ve babasýndan uzaklaþtý (9/Tevbe, 114).
"Kitapta Ýbrahim'i an. Zira o, sýddîk/sýdký bütün bir peygamberdi. Bir zaman o, babasýna dedi ki: Babacýðým! Duymayan, görmeyen ve sana hiçbir fayda saðlamayan bir þeye niçin taparsýn? Babacýðým! Hakikaten bana, sana gelmeyen bir ilim geldi. Öyleyse bana uy ki, seni düz yola çýkarayým. Babacýðým! Þeytana kulluk etme! Çünkü þeytan, çok merhametli olan Allah'a âsi oldu. Babacýðým! Allah tarafýndan sana azap dokunup da þeytanýn yakýný olmandan korkuyorum. (Babasý:) 'Ey Ýbrahim! dedi, 'sen benim tanrýlarýmdan yüz mü çeviriyorsun? Eðer vazgeçmezsen, andolsun seni taþlarým! Uzun bir zaman benden uzak dur.' Ýbrahim: 'Selâm sana, dedi. Rabbimden senin için maðfiret dileyeceðim. Çünkü O, bana çok lütufkârdýr. Sizden de, Allah'ýn dýþýnda taptýðýnýz þeylerden de uzaklaþýyor ve Rabbime yalvarýyorum. Umulur ki (senin için) Rabbime duâ etmemle bedbaht olmam.' Nihayet onlardan ve Allah'ýn dýþýnda taptýklarý þeylerden uzaklaþýp bir tarafa çekildiði zaman Biz ona Ýshak ve Yâkub'u baðýþladýk ve her birini peygamber yaptýk." (19/Meryem, 41-49)
Evlâtbaba iliþkilerinde (müþrik babanýn maðfireti için duâ hâriç) örnek gösterilen Hz. Ýbrâhim'le ilgili bu âyetlerde iki þey dikkatimizi çekmektedir. Birincisi, Hz. Ýbrâhim'in babasý ile konuþur ve ona Ýslâm'ý teblið ederken üslûbun yumuþaklýðý. Öyle ki, her cümlenin baþýnda "babacýðým!" kelimeleri tekrar edilir. Kelimeler, özenle seçilir ve kýrýcý ya da kaba kabul edilecek en küçük bir hitap görülmez. Babasýnýn taþa tutma tehdidine karþý bile; selâmla, duâ vaadi ile, tatlýlýkla cevap verir. Ýkincisi, babasýna yumuþak hitabý, mesajýn içeriðini deðiþtirmemektedir. Hz. Ýbrahim'in çok yumuþak huylu olmasý (9/Tevbe, 114), babasýna karþý da olsa, dâvânýn net bir þekilde tebliðinden tâviz vermesini gerektirmemiþtir. Üslûbun yumuþaklýðý ve sözün güzel söylenmesi, mesajý aktarýrken muhâtabýn nefsini galeyana getirmemek, kaba ve yanlýþ üslûpla mesajýn güzelliðini gölgelememek içindir. Dolayýsýyla tevhidî doðrularý saklamak, ya da bulandýrmak, dâvâdan veya dâvânýn içeriðini gerektiði netlikte tebliðden tâviz vererek anlatmak, ne Ýbrâhimî bir tavýrdýr, ne de güzel üslûptur.
Ýbrahim (a.s.)'le babasý arasýndaki diyalog örneði, oðlunu kendi bâtýl dinine girmeye çaðýran putperest bir müþrikle bir müslüman evlât arasýndaki konuþma tarzýdýr. Açýk bir þirk içinde olmayan, hele müslüman bir anne babayla iliþkilerin nasýl olmasý gerektiðini kolaylýkla deðerlendirebiliriz. Müslüman bir anne babayla, müslüman bir evlâdýn iliþkisi, istenilen güzellikte deðilse, suçun büyüðünün evlâda ait olduðunu; kültürü sýnýrlý anne babanýn mâzur görülebilecek çok yönleri bulunabileceðini söyleyebiliriz. Ýstisnalarýn da elbette olabileceðini düþünebiliriz. Aile iliþkilerinde herkesi baðlayýcý, genel geçer formüller sunmak, pek kolay deðildir. Ama ana babaya ihsan, iyilik, "of!" bile demeyen tahammül ve kibarlýk evlât için Kur'an'ýn emrettiði genel tavýrlardýr. Bunlarla birlikte ailesini en iyi tanýyan, kiþinin kendisidir. Nerede, nasýl tavýr alýnacaðýný, ailesinin yapýsýný da göz önüne alarak ailenin ferdi belirleyecektir. Ýfrat, ihsanla davranmamak; tefrit ise, ana babaya isyaný emretseler bile mutlak itaat ve gerektiðinde aileye karþýlýk Allah ve Rasûlünün tercih edilmemesidir. Müslüman genç ise orta yolu, i'tidali/dengeyi bulmak zorundadýr. Zor da olsa, bu denge olmadan dünyada huzur, âhirette ödül beklemek yanlýþtýr.
Bu konudaki âyetlerde dikkat çeken þey, müþrik ana babaya itaatin yasaklanmasý deðil; þirk konusundaki emirlerine itaatin yasaklanmasýdýr. Müþrik anne babasý insaný Allah'a ortak koþmaya sevk etmek istedikleri takdirde Kur'an bu konuda onlara itaati yasaklarken, müþrik de olsalar dünya iþlerinde onlarla iyi geçinmeyi emretmektedir. Yani onlarýn meþrû emirlerine itaat edilmeli, Allah'a isyaný emreden hususlarda itaat edilmemelidir. Ebeveyne itaat gerekir. Ancak, ana babanýn emirleri, Allah'ýn emirlerine ters düþerse bu konuda onlara itaat gerekmez. Çünkü Yaratan'a isyan olacak iþlerde yaratýlmýþlara itaat edilmez. "Allah'a isyan sayýlan bir konuda kula itaat edilemez." (Buhârî, Ahkâm 4, Cihad 8; Müslim, Ýmâre 39) Yaratan'ýn hakký, ana babanýn hakkýndan elbette üstündür.
Bazý Genç Müslümanlarýn Üslûp ve Yöntem Yanlýþlýklarý
Geleneksel anlayýþý sorgulama sürecine giren müslümanlardan belki de ilk nasiplerini aileleri alýr. Kur'an'la tanýþan, müþrikmü'min kavramlarýnýn ne anlama geldiðini öðrenen, ama henüz yeterli birikimi olmadýðýndan Kur'an'a bütüncül yaklaþamayan müslümanlar, aileleriyle girdikleri tevhidî mücadelede çok kýrýcý ve tedrîcîlikten ve ahlâkîlikten uzak bir söylem geliþtirebilmektedirler. Kiþinin en az çevresiyle ilgilendiði kadar ailesi ile diyaloga girmesi gerekliliði gözardý edilerek, Ýbrâhimî tavýr alma gerekçesiyle, Ýbrâhimî üslûp gözetilmediði için bazen ailelerle bütün iliþkiler koparýlýr. Hatta bazý müslümanlar, aileleriyle aralarýndaki problemin büyüklüðü oranýnda kendilerine Ýslâmîlikten (daha doðrusu radikallikten) pay biçmektedir.
"Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öðütle dâvet edip çaðýr ve onlarla en güzel þekilde mücadele et." (16/Nahl, 125) "Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuþak davrandýn! Þayet sen kaba, katý yürekli olsaydýn, hiç þüphesiz, etrafýndan daðýlýp giderlerdi." (3/Ali Ýmran, 159) "Ýnsanlara güzel söyleyin." (2/Bakara, 83) Bu âyetler, kim olursa olsun, hangi inanca sahip bulunursa bulunsun; muhâtaplarýna karþý müslümanlarýn dâvet usûl ve üslûplarýný belirler. Býrakýn hatalý müslümanlara, veya Ýslâm'a karþý savaþmadýðý halde cehaletinden dolayý bazý þirk davranýþlarýnda bulunanlara nasýl güzel üslûp kullanýlmasýný; en azýlý tâðut ve kâfirlerden biri olan Firavun'a teblið için gönderilen Hz. Mûsâ ve Hz. Hârun'a, üslûplarýnýn nasýl olmasý gerektiðini Kur'an þöyle emreder: "Firavun'a gidin. Çünkü o, tuðyân etti/azdý. Ona yumuþak söz söyleyin. Belki o, aklýný baþýna alýr veya korkar." (20/Tâhâ, 43-44)
Muhâtabýmýz olan her insana, Ýslâm'ý sunarken, Kur'an'ýn emrettiði güzel üslûp özellikleriyle hitap etmek zorunda olduðumuzu unutmamalýyýz. Özellikle, bizden yaþlý akrabalarýmýza, hele ana babamýza karþý daha hassas, daha tatlý ve yumuþak üslûplu, daha sevgi ve saygý dolu olmalý, bu nezâketimizi muhâtabýmýzýn da anlayacaðý þekilde, kelimeleri özenle seçip kullanmalýyýz. Hz. Ýbrâhim'in örnek alýnmasý bunu gerektirir. Allah'a açýkça düþman olan bilinçli müþrikler hâriç; ana babalar, hatta yakýn akrabalar, insanýn doðal müttefikleridir, yardýmcýlarý ve dostlarýdýr. Kur'an, "Kötülüðü en güzel bir tavýrla önle. O zaman (görürsün ki) seninle arasýnda düþmanlýk bulunan kimse, seninle sanki yakýn bir dost olur." (41/Fussýlet, 34) buyurur. Bazý genç müslümanlar ise, âyetteki ifadenin tam tersini uygulayýp, aralarýnda dostluk bulunan kimseleri düþman etmek için kötülüðü güzel olmayan bir tavýrla önlemeye çalýþýyorlar. Tabii, böylece olaya nefisler karýþýyor, iþ inada biniyor, hayra giden yol, iyi niyetle de söylenmiþ olsa yanlýþ üslûptan dolayý týkanmýþ oluyor.
Eðer ailelerimizin hayra doðru deðiþimleri, dalâlette iseler hidâyetleri isteniyorsa, tedrîcîlik, zamana yayýlmýþ uzun ve samimi diyalog ve de en önemlisi, psikolojik gerginlik oluþturmaktan þiddetle kaçýnan tatlý ve saygý dolu üslûp esas alýnmalýdýr. Fikirlerin uygun ve güzel olmayan þekilde ve kýrýcý ifade tarzýyla sunulmasý, çoðu zaman, kaþ yaparken göz çýkarma ile sonuçlanmaktadýr. Çoðu ana baba, yaþlarýný ve tecrübelerini fazla önemsediklerinden, kendi çocuklarýnýn didaktik, vaaza veya derse benzeyen hitapla kendilerine direkt yolla hatalarýný söylemelerini hoþ karþýlamaz, hatta nefis meselesi yapar, tersler. Bu gibi psikolojik çatýþmalarý aþmadan teblið ve dâvet, fayda yerine çoðu zaman zararla sonuçlanýr. Muhâtabýn, ýslah yerine daha büyük ifsadýna sebep olunarak, vebalden kurtulayým derken daha büyük günah yüklenilmiþ olur.
Kur'an, bir babayla oðul arasýndaki iliþkiler konusunda din/dâvâ farký ile Hz. Nuh'un oðlunu "kendi ehlinden saymamasý" gerektiðini ifade eder (11/Hûd, 44, 45). Ama bir oðul olan Hz. Ýbrahim'in putperest babasýyla iliþkileri, daha farklý gündeme gelir. Yani, hidâyeti beklenmeyen kâfir bir evlât, gerektiðinde babasý tarafýndan evlâtlýktan reddedilip, ehlinden sayýlmamasý istenirken; müslüman bir oðulun müþrik ve putperest bir babaya karþý münâsebeti çok yumuþak ve nâzik olmalýdýr. Tabii, bunlarýn yanýnda örnek babaoðul iliþkileri verilir. ÝbrahimÝsmail gibi. Ýsmail (a.s.)'le babasý arasýndaki iliþkiler uzunca ve birkaç deðiþik durumla ilgili anlatýlýr. Kur'an, anne babaya ve evlâda görevlerini hatýrlatýr.
Kur'an, müslüman bir kocayla karýsý arasýnda olabilecek anlaþmazlýklar konusunda ise, müslüman kocaya itaati tavsiye eder (Nisa, 34). Geçimsiz ve itaatsiz bir kadýna karþý nasýl davranýlmasý gerektiði belirtilir. Eðer aralarý bu tedbirlerle de düzelmezse, hakem tayin edilmesini tavsiye eder (Nisa, 35). Hemen bu âyetin devamýnda toplum ve ailenin huzuru için iyi iliþkilerde bulunulmasý gerekli olanlar sayýlýr. Allah'a kulluktan sonra anababaya iyi davranýlmasý emredilir (Nisa, 36). Bu âyetin zýmnen ifade ettiði insan iliþkilerinin olumsuzluðu konusunda genel tavrýn ne olmasý gerektiðini, genel anlaþmazlýklar konusunda yine ayný sûrenin 59. âyeti açýklýk getirir. Bu âyet, iki müslüman arasýndaki anlaþmazlýklarýn halli için Kur'an ve sünnetin hakemliðine müracaat, imanýn þartý olarak ifade edilir.
Kur'ân-ý Kerim'de "anne ve babaya iyi davranmak", hem de dört âyette "sadece Allah'a ibâdet etme", ya da "O'na þirk koþmama"nýn emredilmesiyle birlikte zikredilmektedir: "Allah'a ibâdet edin ve O'na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn. Anababaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara... iyi davranýn...." (4/Nisâ, 36) "De ki: 'Gelin Rabbinizin size neleri haram kýldýðýný okuyayým: O'na hiçbir þeyi þirk/ortak koþmayýn, anababaya iyilik edin..." (6/En'âm, 151) "Rabbin, sadece kendisine kulluk/ibâdet etmenizi, anababanýza da ihsân etmenizi/iyi davranmanýzý kesin bir þekilde emretti..." (17/Ýsrâ, 23, 24) "Vaktiyle Biz, Ýsrâiloðullarýndan; 'yalnýzca Allah'a kulluk/ibâdet edeceksiniz, anababaya, yakýn akrabaya, yetimlere, yoksullara ihsân/iyilik edeceksiniz' diye mîsak/söz almýþtýk...." (2/Bakara, 83)
Bu anlatým özelliði, ana babaya ihsanýn, Kur'an tarafýndan ahlâkî bir görev olmaktan çýkarýlýp imanî/tevhidî bir vecîbe gibi algýlandýðýný düþündürür. Zaten tevhid peygamberi Hz. Ýbrâhim'in babasýyla iliþkileri de detaylarýyla vurgulanýr. Aslýnda tevhidin hayata, aileye, davranýþlara ve tabii ki ahlâka yansýmamasý düþünülemez. Dolayýsýyla "tevhid ahlâký", "lâ ilâhe illâllah ahlâký" diye adlandýrabiliriz; Kur'an'ýn emrettiði, Rasûlün uyguladýðý ve tavsiye ettiði ahlâký. Ve ahlâký imandan ayýramayýz. Ýnanç, amel, muâmelât, siyaset, ahlâk arasýnda bazýlarýnýn zannettiði gibi kesin ayrýmlar yoktur; kolay anlaþýlsýn diye ayrý baþlýklar altýnda incelenebilir; yoksa hepsi bir bütündür. O bütüne Ýslâm demekteyiz.
Ahlâký tevhidden baðýmsýz ve olmazsa olabilir zannettiði için kimi radikal gençler, çevrelerinde örnek gösterilememekte, hatta bazen en yakýn çevrelerinde, ailelerinde bile itici bulunabilmekteler. Halbuki Ýslâm'ý yaþamaya ve hele tebliðe çabalayan bir gencin, toplum içinde ahlâkî zaaflarla deðerlendirilmesinin vebâli, diðer insanlarýn vebâlinden daha büyüktür. Onlar, davranýþlarýyla güzel örnek oluþturamamalarý ve göze batan ciddî ahlâkî zaaflarýndan dolayý; temsil ettikleri tevhid dâvâsýna ve savunduklarý Kur'anî hakikatlere iyi niyetle ve farkýnda olmadan da olsa düþman kazanmanýn suçuyla yargýlanabilecekleri endiþesi taþýmalýdýr. Tevhid ahlâký bunu gerektirir. Ýþte bu endiþeyi taþýyan bir muvahhid genç, tüm insanlarla, tabii önce ailesi ve yakýnlarýyla hastalýklý bir iliþki veya iliþkisizlik içinde olamayacak; "en yüce ahlâk üzere olan" (68/Kalem, 4) Rasûlullah'ý örnek alacak, çevresine ihsan ve ýslahý çiçek çiçek yayacak, toplumun diðer fertlerince örnek gösterilecektir.
Evlâtlarýn Ebeveynlerine Karþý Görevleri
Deðiþik bir ifâdeyle; ana ve babanýn çocuklarý üzerindeki haklarý: Meþrû isteklerine itaat etmek, onlara ihsânla mûamele etmek, yani güzel ve iyi davranýp saygýsýzlýkta bulunmamak, onlarý incitecek kötü bir söz söylememek, onlarýn rýzâlarýný almaya çalýþmak, maddî ihtiyaçlarýný gidermek, öldüklerinde hayýrla anmak ve arkalarýndan duâ etmek
Evlât/yavru sevgisi, bütün hayvanlarda da görülen bir içgüdüdür, Allah'ýn onlarýn yaratýlýþlarýna yerleþtirdiði bir sünneti, kanunudur. Ýnsanda da evlât sevgisi, yaratýlýþtan gelen fýtrî bir sevgidir (3/Âli Ýmrân, 14). Hz. Âdem ve Havvâ'dan itibaren tüm anne babalardaki bu fýtrî meyilden dolayý, çocuklarýnýn bakým ve geçimini hemen her ana baba yerine getirir. O yüzden "evlâtlarýnýzý sevin, onlara merhametle muâmele edin" gibi emir Kur'an'da yer almaz, zaten fýtratta olduðundan sevmemesi, ilgisiz kalmasý pek düþünülemez. Hz. Âdem'le Havva'nýn ana babasý olmadýðýndan olsa gerek, insanýn ana babasýna sevgi ve saygýsý fýtratýn mecbur ettiði hususlardan deðildir. Fýtrattaki güzelliklere ters düþmediði ve vicdanýn, mantýðýn, kadir bilmenin, teþekkür etme ihtiyacýnýn gereði olan sevgi ve saygýyý, ihsaný, ayný zamanda tüm kutsal kitaplar gibi Kur'an da ýsrarla emretmiþtir.
Ana babaya ihsan, dünyada huzur ve güzelliklerin kaynaðý, âhirette cennetin sebebi olacaktýr. Aksi ise, huzursuzluk ve azab...