Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 1993
Toplam 17562930
En Fazla 25928
Ortalama 2767
Üye Sayısı 208877
Bugün Üye Olan 396
Online Ziyaretci
 

 
İSRAF TOPLUMU
25/06/2016 - 09:43
 
Ramazan Kayan
18 saate yakın oruç tuttuğumuz şu Ramazan günlerinde bir anımı paylaşmak isterim. Bir Gaziantep ziyaretimizde Suriyeli bir doktor dostumuzun anlattığı şu olay zihnimden hiç çıkmıyor...
“Efendim, Suriye'de oturduğum kasabaya uçak ve füzelerle despot rejim güçlerinin saldırısı olmuştu. Bir anda kasabamız yerle bir oldu... Doktor olmam hasebiyle hemen enkazlar arasında yaralılara ilk yardım için harekete geçtim. Büyük hasar görmüş bir eve girdim, içeride aynı aileden yedi ceset saydım. Cesetler ve enkaz arasında üç yaşlarında bir çocuk, yaralı, kanlar içinde ağlıyordu. Hemen çocuğu kucakladım, ambulansa, oradan da en yakın hastaneye yetiştirebilmek için harekete geçtim. Çocuğu ameliyata alacaktım, o sıra bir şey dikkatimi çekmişti. Evden aldığım yaralı çocuk avucunu sıkmış açmıyordu. Yol boyunca, hastanede ve ameliyathaneye aldığımda avucunu açmadı. Ben de merakla yaralı çocuğun avucunu açınca, beni derinden sarsan şu kare ile karşılaştım;
 
Çocuğun parmakları arasında sımsıkı tuttuğu bir dilim ekmek... Kim bilir ne zamandan beri aç? Eline geçen bir dilim ekmeği yemeye fırsat bulamadan saldırıda yaralanmış. Yaralı halinde bile ekmeğini kaybetmemek için avucunu sıkmış halde buldum...”
 
Dedim ya, bu olayı dinlediğim günden beri zihnimden çıkmıyor.
 
Dinlerken ne hissettim biliyor musunuz?
 
Her gün sofralarımızdan çöpe giden ekmekleri düşündüm.
 
Evet, sadece Türkiye'de günde beş milyon ekmek çöpe gidiyor.
 
Dünyada her yıl üretilen gıdanın üçte biri çöpe atılıyor.
 
Biz çocuklarımıza yemek beğendiremezken, yanı başımızda neler yaşanıyor?
 
Yarın bu çocuğun elleri yakamızda olursa nasıl hesap veririz, bilmiyorum?
 
Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızda dururken, israf üzerine düşünecek fazla vaktimiz bile yok...
 
Dünya avuçlarımızın içinde... Elimizden düşmeyen akıllı telefonlarımızla açlık ve sefalet içinde kıvranan insanların hallerinden ne kadar haberdarız acaba?
 
İsraflarımız bizi insafsızlaştırıyor... İhsan ve infaktan kopuyoruz...
 
Evet, israf bir insanlık suçu...
 
Asrın büyük afeti; israf... Hem de küresel bir afet... Tüketim çılgınlığı, harcama hazzı, israf sarhoşluğu sınır tanımıyor...
 
Toplumları kemiren bela, israf oldukça bulaşıcı...
 
Kapitalizmin bizzat kendisi bir bütün olarak israf sistemi değil midir?
 
Kapitalizm insan ihtiyaçlarını karşılamayı değil, sürekli yeni ihtiyaçlar üretmeyi hedefliyor...
 
AVM'lere ihtiyaç için gidilmiyor, “bakalım yeni çıkan ne var” güdüsüyle hareket ediliyor...
 
Reklam, rekabet, rövanş, rant, reyting, israf psikolojisinin arka planını öne çıkarıyor...
 
İsrafın diğer bir ismi de; modadır, markadır, modeldir...
 
Gerçekten ihtiyaçlarımız mı konuşuyor, yoksa ihtiras ve hırslarımız mı bizleri sürüklüyor?
 
Har vurup harman savurmalar, hayatın hayır ve bereketini bırakmadı...
 
Tükettikçe tükeniyoruz...
 
Harcadıkça harcanıyoruz...
 
Kapitalizmin israf çarkına “dur” diyecek irademiz kalmadı...
 
“Nasıl olsa faturasını ben ödeyeceğim, kime ne?” mantığı ile fütursuzca saçıp savuruyoruz... Sonra da bunu savunuyoruz...
 
Bireysel israftan bahsetmiyorum, toplumsal israfın boyutlarına dikkat çekmek istiyorum...
 
Gösteri günlerinde din de, dindarlarda, gösterişten nasibini aldı...
 
“Gözümde kalmasın” içgüdüsü, göze girmek arzusu, doğallığımızı ve kulluk disiplinimizi bozdu...
 
Dur durak bilmeyen bir tüketim çılgınlığının nesneleri olduk...
 
Allah'ın israf edenleri sevmediğini bildiğimiz halde, savurganlığın şeytanla kardeşlik kulvarı olduğunu duyduğumuz halde, nasıl bu hale geldik, anlamıyorum?!
 
İflasımız, israfımızdan olacak...
 
Çözüm mü?
 
Ne israf, ne de istif; yerinde sarf...
 
Tasarruf tedbirleri de değil; tasadduk, tasadduk, tasadduk...
 
Ramazan Kayan -Milat

Bu Makale 5279 defa okunmuştur

 

Yazdır

YAZARIN DİĞER YAZILARI

©

12/02/2024 - 11:12 İnsan kalmak

©

30/03/2020 - 10:43 Ev ödevi

©

02/03/2020 - 11:06 Normalleştirilmiş anormallikler

©

27/01/2020 - 13:13 Vahiyle vücud bulmak

©

16/12/2019 - 10:40 Örtülü çıplaklık

©

14/10/2019 - 10:50 Toplumsal Enkazın Altında: “AİLE”

©

02/09/2019 - 10:19 Oyalanma odaklan!

©

10/06/2019 - 12:39 İnsan, en muhteşem muamma…

©

21/05/2019 - 11:03 Sade hayat

©

01/02/2019 - 14:09 Değişim İradesi

©

13/10/2018 - 14:29 Hayat paylaşmaktır

©

19/02/2018 - 12:35 Heva ile Heba Olmamak İçin

©

19/01/2018 - 18:49 Kaybolmamak için…

©

25/12/2017 - 14:04 Rüya mı, kabus mu?

©

20/11/2017 - 10:36 Heyecanımıza ne oldu?

©

25/10/2017 - 09:48 Ömür Boyu Davet

©

28/09/2017 - 14:33 Hicri hicranlar

©

07/07/2017 - 16:15 Onur Sınavı

©

29/05/2017 - 12:26 İnsanoğlu Zayıftır

©

03/05/2017 - 15:51 Nebevi Vasiyet

©

13/03/2017 - 11:10 Tevbesizliğe Tevbe

©

01/02/2017 - 11:48 Kâbe’nin Mesajı

©

03/01/2017 - 14:25 Nasıl kurtuluruz?

©

08/12/2016 - 09:14 Ertelenen Evlilikler

©

05/10/2016 - 10:20 Allah’la Dost Olmak...

©

25/06/2016 - 09:43 İSRAF TOPLUMU

©

08/04/2016 - 14:22 Gaye ve Gayret

©

20/02/2016 - 11:07 Şahit Olmak...

©

19/01/2016 - 16:38 HELAL YAŞAM

©

15/12/2015 - 13:44 ZAFER ZAAFI

©

18/11/2015 - 11:31 DÜNYA VE DURUŞ

©

13/10/2015 - 12:30 SORUMLULUK ALANIMIZ

©

10/03/2015 - 10:59 “Haydi gelsene…”

©

31/10/2014 - 14:33 DEĞER AŞINMASININ ACI AKIBETİ; VEFASIZLIK…

©

01/09/2014 - 15:25 YAŞAMIN EMARI

©

04/08/2014 - 13:52 Öncemiz ve sonramız bayram olsun.

©

04/07/2014 - 15:51 Açın Halinden Kim Anlar

©

09/06/2014 - 11:51 KENDiMiZ OLMAK KENDiMiZ KALMAK

©

05/05/2014 - 12:31 YENİDEN KARDEŞLİK

©

09/04/2014 - 14:14 İyilik Erleri

©

01/02/2014 - 13:44 Temiz Hayatlar

©

04/12/2013 - 13:38 Dindarlığın Modernizmle Sınavı

©

04/10/2013 - 14:16 Selim bir gelecek için

©

12/08/2013 - 10:40 Duayı Kuşanmak

©

19/06/2013 - 16:24 Uyum Krizi

©

20/05/2013 - 14:23 Yeniden Kardeşlik

©

18/04/2013 - 10:49 Geleceği İnşa Sorumluluğu

©

19/03/2013 - 14:35 Aktif ve Afif kadın

©

19/02/2013 - 11:22 Güzel bir gelecek için

©

28/01/2013 - 14:03 Fıkıhsız Toplum Fakihsiz Hareket

©

24/12/2012 - 11:13 İhtilaf Ahlakı

©

22/11/2012 - 14:17 Hicri hicranlar

©

25/09/2012 - 15:25 Mekke`de Mekke`yi aramak

©

27/08/2012 - 12:41 Haddini aşan zıddına döner

©

23/07/2012 - 11:30 Sıcak Sınav

©

28/06/2012 - 12:36 Denge ve düzen

©

04/06/2012 - 11:34 Allah’ın İhsanı, İnsan

©

25/04/2012 - 15:05 Dindarlığın modernizmle sınavı

©

26/03/2012 - 11:47 Modern Zamanlarda Aile Açmazı

©

02/01/2012 - 12:07 NASIL BİR GENÇLİK?

©

28/11/2011 - 13:08 Arzın ıslahı için...

©

03/10/2011 - 12:13 Evrensel Kardeşlik Buluşması; Hac

©

05/09/2011 - 14:37 Müsait zamanlar Müslümanlığı

©

03/08/2011 - 11:07 Güzele, En Güzele

©

04/07/2011 - 12:49 Tembelizm

©

03/06/2011 - 12:06 Yüce Ahlak

©

09/05/2011 - 12:01 Kaygan zeminde kaim kalmak

©

11/04/2011 - 15:05 Muttaki toplum

©

07/03/2011 - 13:17 Üçlü Reçete

©

14/02/2011 - 12:08 SERVET SINAVI

©

06/01/2011 - 11:51 Evlad-ı Rasul’ün Vedası…

©

02/12/2010 - 11:24 Evlilik mi, Evcilik mi?

©

14/10/2010 - 19:12 Tüketen ve Tükenen İnsan

©

27/07/2010 - 11:07 Aklı Selim

©

22/06/2010 - 12:18 Tevhidi Varoluş

©

18/05/2010 - 12:12 5 EM

©

16/04/2010 - 11:26 Nebevi Vasiyet

©

22/03/2010 - 16:29 Zamana Yenik Düşmemek

©

18/02/2010 - 12:20 İnsan ve İnfak

©

21/01/2010 - 11:17 Hesap dönümü

©

03/12/2009 - 11:30 İlla Namaz

©

19/10/2009 - 13:47 Özgün eğitim

©

24/09/2009 - 11:13 TEZKİYE GÜNLERİ

©

25/06/2009 - 09:43 Müslüman şahıs mıyız? Müslüman şahsiyet miyiz?

©

01/06/2009 - 15:02 Eti Senin, Kemiği Benim!

©

28/04/2009 - 16:09 Geciken Adalet

©

07/04/2009 - 14:15 Hakkıyla Kulluk

©

09/03/2009 - 16:35 Ödünç Özgürlükler

©

09/03/2009 - 15:18 Toplumsal İnşa Sorumluluğumuz!

©

10/11/2008 - 22:32 Yürüyen Ahlak

©

05/09/2008 - 13:42 EY DİRİ AY! DİRİLT BİZİ!
 
 

Site İçi Arama

8 Rebîü'l-Evvel 1447 |  01.09.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Ona: "Allah'tan kork" denildiğinde, büyüklük gururu onu günaha sürükler, kuşatır. Böylesine cehennem yeter; ne kötü bir yataktır o.


( Bakara Suresi - 206)

Bir Hadis

Hz. Ebu'd-Derdâ (radıyallâhuanh) anlatıyor:

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kıyâmet günü, mü'minin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Teâla hazretleri, çirkin düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğzeder."

Tirmizî, Birr 62; Ebu Dâvud, Edeb 8

Bir Dua

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Allah’ım! Günahlarımın küçüğünü büyüğünü, öncesini sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.”

(Müslim, Salât, 216)

Hikmetli Söz

PABUCU DAMA ATILMAK

Bugün, bir atalar sözü olarak dilimize yerleşmiş olan "pabucu dama atılmak" deyimi, Âhilik'ten kalma bir güzellik...

Âhilik geleneğinin devamı olan Osmanlı esnaf teşkilâtı, son derece sağlıklı işleyen bir kuruluştu. Bu sistemde, her esnaf birliğinin bir kethüdası bulunur, bu kethüda, o meslek dalının inceliklerini, kanunlarını, yönetim biçimini iyi bilir, esnafın çalışma düzenini ve dürüstlüğünü denetlerdi.

Esnaf ile kethüda arasında, yiğitbaşı denilen bir kişi bulunur, sanatında hile yapanlar olursa, yiğitbaşı tarafından tesbit edilerek kethüdaya bildirilir ve gerekli cezai işlem başlatılırdı. Yani bugünün TSE kontrolörlüğünün benzeri bir yapılaşma.

Herkesin meslek ahlâkına özen göstererek çalıştığı o dönemde, yanlışlık yapanlar da olurmuş. Yapılan bir çarık, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabı sebebiyle şikâyet olursa, kethüda çarıkçılar yiğitbaşını çağırıp tahkikat yaptırır ve eğer bir îmâlât hîlesi söz konusu ise ilgili usta çağırılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından tekdir edilir. Aldığı ücretin müşteriye geri verilmesi sağlanır ve dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırdı.

Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması, o usta için büyük ayıp olup meslekteki şeref ve îtibârını sıfırlar ve müşterisinin azalmasına yol açardı. Bu uygulama, bütün esnaf teşkilatı için bir genelleme niteliğinde olup birisi hakkında "pabucu dama atıldı" denilmesi, artık o meslekten ekmek yemesinin zor olduğuna işaret sayılıp esnafın titiz çalışması temin edilmiş olurdu.

Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com