Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6219
Toplam 17255652
En Fazla 25928
Ortalama 2753
Üye Sayısı 161599
Bugün Üye Olan 249
Online Ziyaretci
 

 
Duayı Kuşanmak
12/08/2013 - 10:40
 
Ramazan Kayan
“İşimiz duaya kaldı" cümlesi artık sıkça alıştığımız bir ibare oldu...
Bu ifade hangi ruh halinin veya algı dünyasının yansımasıdır?
   Bunu karamsarlığın, umutsuzluğun, tükenişin, çaresizliğin itirafı şeklinde okuyabiliriz... Ya da dünyevileşmenin zihin dünyamız üzerindeki blokajı o kadar güçlü ki, "duanın gücü" gündemin en sonuna düştü... Anlaşılan o ki; başka türlü işlerini halledenler duaya ihtiyaç duymuyorlar...
 
İş bitirici bitirimler, işlerini duaya bırakmadılar... Kendilerince başardılar, becerdiler, bitirdiler, kazandılar...
 
   İşleri yürütmede güçlü sermaye, sosyal statü, bilimsel kariyer, geniş çevre, siyasi nüfuz toplumsal destek, üstün beceri, derin tecrübe belirleyici oluyor... Madde, meta, eşya, para... İşte bel bağlanan değerler bunlar...
 
    Sekülerize olmuş yaşamlar, dua ikliminden kopuyor...
 
Fanilere tenezzül eden zavallılar Baki Olan'a teveccüh ve tevekkül etmiyorlar...
 
     Şuna buna yağcılık, yalakalık, yandaşlık normal görülürken, Yüceler Yücesine yakarış yadırganıyor...
 
    Mustağnileşen, mağrurlaşan, mütekebbirleşen insanoğlu cürmünü, zulmünü görmeye de yanaşmıyor.
 
    Dilenmeyi bile göze alabiliyor ama Rabbinden dilemeyi beceremiyor...                Şimdi sormak lazım; işlerimiz yolunda gidiyorsa, dua etmeyecek miyiz? Yeryüzünün bütün imkânlarına sahip olsak bile Allah'a ihtiyaç duymayacak mıyız? Kendisinden hiçbir saklımız, gizlimiz olmayan o Rabbe arz-ı ubudiyette ve arz-ı halde bulunmayacak mıyız?
 
   Bugün burun kıvırsak da bir gün dua etmek mecburiyetinde kalabiliriz... Kur'an-ı Kerim fırtınada denizin ortasında kalan gemiden kurtulmak için içtenlikle dua edenlere dikkatimizi çekiyor... Ölümle burun buruna gelen, bel bağladığı sebeplerin hiçbirinin işe yaramadığı anı ve insanların iç dünyalarını deşifre ediyor... Kurtulduktan sonra eski nankörlüklerine nasıl döndüklerine değiniyor... Güvenliğe çıkınca isyan yolunu seçen karakter... Bugün de bu karakterler bize yabancı gelmiyor...
 
    Uçak türbülansa girdiğinde koro halinde yapılan dualar gerçekten görülmeye değer ibret sahneleridir...
 
 Ameliyat masasına götürülürken, yoğun bakım ünitesine alındığında hasta ve hasta yakınlarının duadaki samimiyetlerinden kim şüphe edebilir?
 
    Depremde enkaz altında kalmış yakınına ulaşma umudu taşıyan kişi duayı dilinden düşürebilir mi?
 
   Doğum sancısı çeken annenin duası dilinden düşürebilir mi ?
 Yangında içeride kalan yavrusuna kurtulması için bir annenin yürek yangınıyla yaptığı duayı hatırlayıverin...
 
    ÖSS günü çocuğunun başarısı için dışarıda dua eden ebeveynin ruh halini göz önüne getirin...
 
Ama bu hassasiyet, bu samimiyet, bu içtenlik ne zamana kadar? Zorluk anında bir elimiz telefonda 110,112,155,156 numaraları tuşlarken, dilimizde dua eksik olmuyor... Ya sonrası? Düze çıkınca... Tehlike geçince... Rahata erince... Duasızlığa mı döneceğiz? Duyarsız mı kalacağız? Ambulans beklerken, itfaiyeyi ararken, ilkyardım is- terken, polise koşarken, dostları beklerken, Acil Servisi gözlerken, acil dualarımız sadece o anla mı sınırlı kalacak?
 
 Medet, imdat, istimdat çağrıları, çığlıkları ne kadar çözümdür? Şayet, alemlerin Rabbi ile irtibatlı değilsek...
 
 Evet; istiaze, istiane, istihare, istimdat ve istirhamımızı sürekli Rabbimize neden arzetmiyoruz ki? Neden O'nunla diyalog kurmuyoruz ki? O'nunla yaşadığız iletişim sorununu çözmeyecek miyiz? Neden ağırdan alıyoruz? Bu isteksizlik neyin ifadesidir?.. 
 
Hz. Ömer (ra) endişesinde ne kadar haklı:
 
 "Ben duanın kabul edilmemesi kaygısı taşımam, içimde dua etme isteğinin olmaması kaygısı taşırım."
 
Nedense unutuyoruz... Dua ile desteklenmeyen hayatlar dengesizdir, düzensizdir, desteksizdir, değersizdir…
 
    Daralanruhumuzu, dağılan zihnimizi, yaralı yüreğimizi ancak dua ile dindirebilir ve diriltebiliriz...
 
 Dua ile demlenmeyen ruh ayakta duramaz...
 
Bize düşen görev; dua ile durulmak, dolmak, donanmak, doymak, doğrulmak, dirilmek, direnmek, davranmak, doğmak, dayanmak, durmak ve dinlenmektir...
 
   İnsanlarımızın neden direnci zayıf? Çünkü duaları yok... Hayata ne ile tutunacaklarını bilemiyorlar... Yıkılmamak için Ona yakaracağız...
 
   Dua ruhun eylemidir... Kulun emellerini Rabbi ile paylaşmasıdır. Hem de herhangi bir merasime, şarta, araca aracıya ihtiyaç duymadan doğrudan doğruya...
 
   Herkes dua edemez, dua edebilmek de Allah'ın bir lutfudur
 
   Dua sesleniştir, serzeniştir.. Umuttur, kunuttur... Sunuştur, duruştur         Kulluktur, korunaktır... Yoldur, yöneliştir.
 
    Dua yenilenme girişimi, arınma ameliyesi, bağışlanma arzusudur…
 
    Dua, klişeleşmiş kelimelerle değil, ağızda sakız olmuş tekrarlarla değil, özenle seçilmiş, yürekte damıtılmış gözyaşı ile yıkanmış cümlelerle derdini Allah'a arzetmektir... Dua, rastgele bir başvuru, gelişi güzel bir dilekçe değildir...
 
 Kıl-u kâle, lâf-ı güzafa, edebiyat ve hamasete bulaşmadan edebi dahilinde sözü alemlerin Rabbine sunmaktır...
 
  Ama bakıyorum dillerimiz duadan çok bedduaya alışık...
 
  Şimdi dua vakti... Kendimiz için... Birbirimiz için.. Hepimiz için...
 
   Farkımız duamız olsun... Fevkimiz dua ile olsun... Fazlımız dua da olsun... Madem ki, dua tüm zamanların vazgeçilmezi... O halde, şu duaya amin demez misiniz?
 
Allah'ım! Her nefesimi Sana yönelmiş ve yollanmış bir dua eyle!...

Bu Makale 5247 defa okunmuştur

 

Yazdır

YAZARIN DİĞER YAZILARI

©

12/02/2024 - 11:12 İnsan kalmak

©

30/03/2020 - 10:43 Ev ödevi

©

02/03/2020 - 11:06 Normalleştirilmiş anormallikler

©

27/01/2020 - 13:13 Vahiyle vücud bulmak

©

16/12/2019 - 10:40 Örtülü çıplaklık

©

14/10/2019 - 10:50 Toplumsal Enkazın Altında: “AİLE”

©

02/09/2019 - 10:19 Oyalanma odaklan!

©

10/06/2019 - 12:39 İnsan, en muhteşem muamma…

©

21/05/2019 - 11:03 Sade hayat

©

01/02/2019 - 14:09 Değişim İradesi

©

13/10/2018 - 14:29 Hayat paylaşmaktır

©

19/02/2018 - 12:35 Heva ile Heba Olmamak İçin

©

19/01/2018 - 18:49 Kaybolmamak için…

©

25/12/2017 - 14:04 Rüya mı, kabus mu?

©

20/11/2017 - 10:36 Heyecanımıza ne oldu?

©

25/10/2017 - 09:48 Ömür Boyu Davet

©

28/09/2017 - 14:33 Hicri hicranlar

©

07/07/2017 - 16:15 Onur Sınavı

©

29/05/2017 - 12:26 İnsanoğlu Zayıftır

©

03/05/2017 - 15:51 Nebevi Vasiyet

©

13/03/2017 - 11:10 Tevbesizliğe Tevbe

©

01/02/2017 - 11:48 Kâbe’nin Mesajı

©

03/01/2017 - 14:25 Nasıl kurtuluruz?

©

08/12/2016 - 09:14 Ertelenen Evlilikler

©

05/10/2016 - 10:20 Allah’la Dost Olmak...

©

25/06/2016 - 09:43 İSRAF TOPLUMU

©

08/04/2016 - 14:22 Gaye ve Gayret

©

20/02/2016 - 11:07 Şahit Olmak...

©

19/01/2016 - 16:38 HELAL YAŞAM

©

15/12/2015 - 13:44 ZAFER ZAAFI

©

18/11/2015 - 11:31 DÜNYA VE DURUŞ

©

13/10/2015 - 12:30 SORUMLULUK ALANIMIZ

©

10/03/2015 - 10:59 “Haydi gelsene…”

©

31/10/2014 - 14:33 DEĞER AŞINMASININ ACI AKIBETİ; VEFASIZLIK…

©

01/09/2014 - 15:25 YAŞAMIN EMARI

©

04/08/2014 - 13:52 Öncemiz ve sonramız bayram olsun.

©

04/07/2014 - 15:51 Açın Halinden Kim Anlar

©

09/06/2014 - 11:51 KENDiMiZ OLMAK KENDiMiZ KALMAK

©

05/05/2014 - 12:31 YENİDEN KARDEŞLİK

©

09/04/2014 - 14:14 İyilik Erleri

©

01/02/2014 - 13:44 Temiz Hayatlar

©

04/12/2013 - 13:38 Dindarlığın Modernizmle Sınavı

©

04/10/2013 - 14:16 Selim bir gelecek için

©

12/08/2013 - 10:40 Duayı Kuşanmak

©

19/06/2013 - 16:24 Uyum Krizi

©

20/05/2013 - 14:23 Yeniden Kardeşlik

©

18/04/2013 - 10:49 Geleceği İnşa Sorumluluğu

©

19/03/2013 - 14:35 Aktif ve Afif kadın

©

19/02/2013 - 11:22 Güzel bir gelecek için

©

28/01/2013 - 14:03 Fıkıhsız Toplum Fakihsiz Hareket

©

24/12/2012 - 11:13 İhtilaf Ahlakı

©

22/11/2012 - 14:17 Hicri hicranlar

©

25/09/2012 - 15:25 Mekke`de Mekke`yi aramak

©

27/08/2012 - 12:41 Haddini aşan zıddına döner

©

23/07/2012 - 11:30 Sıcak Sınav

©

28/06/2012 - 12:36 Denge ve düzen

©

04/06/2012 - 11:34 Allah’ın İhsanı, İnsan

©

25/04/2012 - 15:05 Dindarlığın modernizmle sınavı

©

26/03/2012 - 11:47 Modern Zamanlarda Aile Açmazı

©

02/01/2012 - 12:07 NASIL BİR GENÇLİK?

©

28/11/2011 - 13:08 Arzın ıslahı için...

©

03/10/2011 - 12:13 Evrensel Kardeşlik Buluşması; Hac

©

05/09/2011 - 14:37 Müsait zamanlar Müslümanlığı

©

03/08/2011 - 11:07 Güzele, En Güzele

©

04/07/2011 - 12:49 Tembelizm

©

03/06/2011 - 12:06 Yüce Ahlak

©

09/05/2011 - 12:01 Kaygan zeminde kaim kalmak

©

11/04/2011 - 15:05 Muttaki toplum

©

07/03/2011 - 13:17 Üçlü Reçete

©

14/02/2011 - 12:08 SERVET SINAVI

©

06/01/2011 - 11:51 Evlad-ı Rasul’ün Vedası…

©

02/12/2010 - 11:24 Evlilik mi, Evcilik mi?

©

14/10/2010 - 19:12 Tüketen ve Tükenen İnsan

©

27/07/2010 - 11:07 Aklı Selim

©

22/06/2010 - 12:18 Tevhidi Varoluş

©

18/05/2010 - 12:12 5 EM

©

16/04/2010 - 11:26 Nebevi Vasiyet

©

22/03/2010 - 16:29 Zamana Yenik Düşmemek

©

18/02/2010 - 12:20 İnsan ve İnfak

©

21/01/2010 - 11:17 Hesap dönümü

©

03/12/2009 - 11:30 İlla Namaz

©

19/10/2009 - 13:47 Özgün eğitim

©

24/09/2009 - 11:13 TEZKİYE GÜNLERİ

©

25/06/2009 - 09:43 Müslüman şahıs mıyız? Müslüman şahsiyet miyiz?

©

01/06/2009 - 15:02 Eti Senin, Kemiği Benim!

©

28/04/2009 - 16:09 Geciken Adalet

©

07/04/2009 - 14:15 Hakkıyla Kulluk

©

09/03/2009 - 16:35 Ödünç Özgürlükler

©

09/03/2009 - 15:18 Toplumsal İnşa Sorumluluğumuz!

©

10/11/2008 - 22:32 Yürüyen Ahlak

©

05/09/2008 - 13:42 EY DİRİ AY! DİRİLT BİZİ!
 
 

Site İçi Arama

17 Zilhicce 1446 |  13.06.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Bir de (savaşa katılabilecekleri bir bineğe) bindirmen için sana her gelişlerinde "Sizi bindirecek bir şey bulamıyorum" dediğin ve infak edecek bir şey bulamayıp hüzünlerinden dolayı gözlerinden yaşlar boşana boşana geri dönenler üzerinde de (sorumluluk) yoktur.

( Tevbe sûresi - 92)

Bir Hadis

Ebu Hureyre (r.a.)’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

“(Günahlara) keffaret olan şeyler:

Yemek yedirmek, selamlaşmayı yaygınlaştırmak, geceleyin insanlar uykuda iken namaz kılmaktır.”

Hakim, Müstedrek, IV, 129

Bir Dua

“Allah’ım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil.”

(Tirmizi, Deavât, 124)

Hikmetli Söz

Âlim, ölse de yaşar;
câhil yaşarken ölüdür.


Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com