Fert, aile ve toplum hayatýnýn güven ve huzuru için “olmazsa olmaz” ilkeleri vardýr. Bu“ilkeler” ihlâl edildiði zaman huzursuzluk, fitne, kargaþa ve verimsizlik meydana gelir, temel haklar zedelenir, sevgi ve saygý kaybolur, iþler bozulur, verim düþer, kin ve düþmanlýk baþlar. Bu, sosyolojik bir olgudur. Meselâ, çocuklarýnýn arasýnda eðitim, öðretim, sevgi izharý, imkân verme ve benzeri konularda adil olmayan anne-babalar, huzursuzluðun fitilini ateþlemiþ olurlar, sonuçta dünya ve ahirette bunun zararýný kendileri görürler.
Ayný suçu iþleyenlere farklý cezalar verilen, ayný iþi yapanlara farklý ücret ödenen bir toplumda insanlar arasý barýþ, kardeþlik, sevgi ve saygý oluþturulamaz. Kamu görevlerini, çeþitli gerekçelerle ehli olmayanlara tevdi edenler, zulme ve baþarýsýzlýða davetiye çýkarmýþ olurlar. Ýþlerini uzmanlara yaptýrmayanlar zarar ederler. Ýþte bütün bu olumsuzluklara dikkati çeken yüce Allah, Nisa sûresinin 58. ayetinde “Þüphesiz Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasýnda hükmettiðiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Gerçekten Allah bununla size ne güzel öðüt veriyor. Þüphesiz Allah hakkýyla iþiten, kemâliyle bilendir” buyurmaktadýr. Yazýmýzda bu ayeti tahlil etmeye çalýþacaðýz. Ayet, dört hüküm içermektedir.
1. Emanetleri ehline vermek.
“Þüphesiz Allah, size emanetleri mutlaka ehline vermenizi emreder” cümlesi, emanetlere riayet etmenin “farz” olduðunu ifade eder ve hitap, bütün mükellefleri ve emanetleri kapsar. Ayetteki “emir” kelimesi, Allah’ýn kullarýndan bir þeyin yapýlmasýný kesin olarak istemesi anlamýndadýr.“Emanet”; Allah tarafýndan veya özel ve tüzel kiþiler tarafýndan insana tevdi edilen herhangi maddî bir þey olabileceði gibi manevî bir þey, bir söz, bir sýr, bir iþ ve bir görev de olabilir. Emanet, insanýn nefsine, insanlara ve Allah’a karþý söz konusu olabilir. Ýnsanýn dünya ve ahrette kendisine en faydalý ve en elveriþli olan þeyleri isteyip seçmesi; öfke, þehvet, bilgi-sizlik ve tedbirsizlik sebebiyle zararlý þeylere düþmemesi nefse karþý emanet; insanlarýn haklarýna riayet etmesi, onlarý aldatmamasý ve onlara zarar vermemesi insanlara karþý emanet; iman edip itaat etmesi ve salih ameller iþlemesi Allah’a karþý emanettir. Dolayýsýyla emaneti Allah’ýn emaneti ve insanlarýn emaneti olarak iki kýsma ayýrabiliriz.
a) Allah’ýn emaneti. Îman baþta olmak üzere insanýn uhdesinde bulunan dinî bütün görevler, emir ve yasaklar birer emanettir. Bu emanetlere riayet, imaný son nefese kadar korumak, Allah’ýn emrettiði þeyleri yapmak ve yasakladýðý þeylerden sakýnmaktýr. Bir görevi hakkýyla yapmak emanete uymaktýr. Sözgelimi, gusül, abdest, namaz, oruç,hac, zekât ve diðer ibadetler birer emanettir.(Ýbn Mâce, Tahare, 106, I, 196)Namazýný vaktinde dosdoðru kýlan, zekâtýný fakirlere eksiksiz olarak veren, orucunu en güzel biçimde istenilen þekilde tutan, haccýný Peygamberin tarif ettiði þekilde yapan ve diðer görevlerini en güzel biçimde yerine getiren kimse, her türlü günah olan söz, fiil ve eylemlerden kaçýnan kimse Allah’ýn emanetlerine riayet etmiþ olur. Ayrýca, insanýn sahip olduðu maddî veya manevî bütün nimetler, eþi, çocuklarý, ilmi, sanatý, aklý, gözü, kulaðý, eli, ayaðý, bütün organlarý birer emanettir. Nimetlere þükretmek, helâlinden kazanmak, parasýný ve servetini helâl yerlerde harcamak, eþine ve çocuklarýna karþý görevlerini yapmak, çocuklarýný helâl rýzýkla büyütüp eðitmek, güzel terbiye etmek ve dindar yetiþtirmek, ilmini ve sanatýný meþru yollarda kullanmak, bütün uzuvlarýný haramdan koruyup yaratýlý amaçlarý doðrultusunda kullanmak emanete riayet etmektir. En büyük emanet akýl ve sorumluluktur. Ýnsaný diðer varlýklardan ayýran özellikde budur. “Þüphesiz biz emaneti göklere, yere ve daðlara teklif ettik de onlar emaneti yüklenmek istemediler, ondan çekindiler. Onu insan yüklendi. Çünkü o çok zalimdir, çok cahildir”(Ahzâb, 72)anlamýndaki ayette geçen “insanýn yüklendiði emanet” akýl(Râðýb, s. 25)bütün ilâhî tek-lifler ve dinî sorumluluklardýr.(Kurtubî, el-Câmi li Ahkâmi’l-Kur’ân, XIV, 253)Ýman edip itaat etmek, emir ve yasaklara uymak Allah’a karþý emaneti yerine getirmektir. Ayet, Allah’ýn insanlara yüklediði emanete riayet etmeyenlerin nefislerine zulmetmiþ olacaklarýný ifade etmektedir.
b) Ýnsanlarýn emaneti.
Maddî veya manevî olarak insanlarýn uhdesine ve sorumluluðuna býrakýlan þeyler birer emanettir. Meselâ;
-Birisine geri alýnmak üzere býrakýlan eþya bir emanettir. Bu emanetin (vedîa)iyi korunmasý ve sahibine istediðinde iade edilmesi gerekir. Peygamberimiz (s.a.s.)“Emaneti onu sana emanet býrakana ver, sana hainlik edene, sen hainlik etme” buyurmuþtur. (Taberî, Câmi’l-Beyân An Te’vîliÂyi’l-Kur’ân, IV, 5/146)
-Borçlar birer emanettir, süresi gelince ödenmesi gerekir.
-Sýr olarak söylenen bir söz veya bir haber emanettir.
-Ücretli veya ücretsiz olarak üstlenilen bir iþ ve görev emanettir.
-Halkýn, ehil olanlarý seçmesi, seçilenlerin halký en iyi bir þekilde temsil etmeleri gerekir.
-Alýnan rehin mallar birer emanettir, korunmasý gerekir.
-Ödünç alýnan eþya birer emanettir, zarar verilmeden kullanýlmasý ve sahibine iade edilmesi gerekir.
-Buluntu mallar birer emanettir, korunmasý ve sahibinin bulunup iade edilmesi gerekir.
-Kamu mallarý birer emanettir, iyi korunmasý ve yerinde kullanýlmasý ve zarar verilmemesi gerekir.
-Atama ve iþ verme konumunda olanlarýn iþleri ve görevleri ehil olanlara ver-meleri gerekir.
-Dinî görevlerden her biri birer emanettir, bu görevlerin yerine getirilmesi gerekir.
Peygamberimiz (s.a.s.) emanete ihaneti münafýklýðýn alametleri arasýnda zikretmiþtir: “Münafýklýðýn alâmeti üç tanedir: Münafýk konuþtuðu zaman yalan konuþur, söz verdiði zaman sözünde durmaz, kendisine bir þey emanet edildiði zaman ihânet eder.” (Buhârî, Îmân, 24. I, 14)
Tahlil ettiðimiz ayetteki “emanet” kavramý bütün bu emanetleri içermektedir. Nüzul sebebi de bunu ifade etmektedir.
Kur’ân ve Sünnette “emanet” üzerinde çok durulmuþtur.
Meâric sûresinin 22-35. âyetlerinde “namaz kýlan müminlerin” sekiz özelliði sayýlmýþ, bu özellikler arasýnda emanetlerine riayet edenler de zikredilmiþtir.Onlar; 1. Namazlarýna devam ederler, 2. Mallarýnýn zekâtlarýný verirler, 3. Din gününü tasdîk ederler, 4.Rablerinin azabýndan korkarlar, 5. Irzlarýný korurlar,6. Emanetlerine riayet ederler, 7. Sözleþmelerine uyarlar, 8. Þahitlikleri dosdoðru yaparlar, 9. Namazlarýný titizlikle korurlar. Ýþte bu kimseler cennetlerde ikram göreceklerdir.
Ayetlerde “emanete riayet etmek”, din gününü tasdîk etme gibi iman, namaz ve zekât gibi temel ibadetler arasýnda zikredilmiþtir.
Emanetlere riayet etmemek ihanettir. Yüce Allah, “Ey müminler! Allah’a ve Peygambere hainlik etmeyin, bile bile emanetlerinize de ihanet etmeyin” anlamýndaki ayet ile ihaneti yasaklamýþtýr.(Enfâl, 27)
Sahabeden Enes b. Mâlik, Peygamberimizin(s.a.s.), “Emanete riayeti olmayanýn imaný yoktur” dediðini bildirmiþtir.(Ahmed, III, 135)
Bir mecliste konuþurken bir Arabî gelmiþ ve kýya-met ne zaman kopacak diye sormuþtur. Bu soru üzerine Peygamberimiz (s.a.s.), “Emanet zayi edildiði zaman kýyamet saatini bekleyin” buyurmuþ, emanet nasýl zayi edilir sorusuna “iþler ehli olmayanlara verildiði zaman kýyamet saatini bekleyin” cevabýný vermiþtir.
(Buhârî, Ýlm, 2. I, 21)
Peygamberimiz (s.a.s.),“Altý görevi yapacaðýnýza dair bana söz verin ben de sizin cennete gireceðinize garanti vereyim” buyurmuþ ve yapýlmasýný istediði altý görevi þöyle sýralamýþtýr: “Konuþtuðunuz zaman doðru konuþun, söz verdiðiniz zaman sözünüzü tutun, bir þey size emanet edildiði zaman onu tam olarak yerine getirin, ýrzlarýnýzý koruyun, gözlerinizi harama bakmaktan alýkoyun ve ellerinizi haram ve kötülüklerden men edin.”(Ahmed, V, 323. Ýbn Hýb-bân, Hâkim, Beyhakî, bk. Münzirî, IV, 3)
Emanete riayet eden kimse Allah’ýn sevgisini kazanmýþ olur. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.); “Allahve Peygamberin kendisini sevmesini isteyen kimse, doðru söz söylesin, emanete riayet etsin ve komþusuna eziyet etmesin” buyurmuþtur. (Beyhakî, fiuabü’l-îmân, II, 201. Ma’mer b. Râþid, Câmi, XI, 7)
2. Adaletle hükmetmek
“Ýnsanlar arasýnda hükmettiðiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor” cümlesi, adaletle hüküm vermenin farz olduðunu ifade eder.Adaletle hükmetmek; taraflar arasýnda haksýzlýk yapmamak, haklýya hakkýný, haksýza cezasýný vermek, hakkâniyete uygun hüküm vermek, zulmetmemektir.“Allah adaleti emreder”(Nahl, 90), “Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliðe itmesin. Adil olun, adalet takvaya daha yakýndýr”(Maide, 8), …Söylediðiniz zaman akrabanýz da olsa adil olun/doðruyu söyleyin”(En’am, 152), “Adil olun, þüphesiz Allah, adil olanlarý sever” (Hucurat, 9)“Adaleti yerine getirme konusunda nefsinize uymayýn…”(Nisa, 135) âyetleriyle yüce Allah insanlarýn adil olmalarýný istemektedir.
Peygamberimiz (s.a.s.) “Kýyamet gününde insanlarýn Allah’a en sevimli ve meclis bakýmýndan en yakýn olanlarý adil yöneticilerdir. Ýnsanlarýn Allah’a en sevimsiz olanlarý ve ona meclis bakýmýndan en uzak olanlarý zalim yöneticilerdir” (Tirmizî, Ahkâm, 4, III, 617)“ Allah, öpmeye varýncaya kadar çocuklar arasýnda(her konuda) adaletli davranmanýzý sever”(Münâvî, II,297. No: 1896)sözleriyle her alanda adil olmayý teþvik etmektedir.
Adalet genel olarak iki kýsma ayrýlýr:
1. Mutlak adalet: Bu adalet, akla dayanýr ve devamlýdýr, her zaman güzel ve iyidir. Ýyiliðe iyilikle karþýlýk vermek gibi. Bu tür adalet, hiçbir zaman zulümle nitelenmez, zaman ve toplumlara göre de deðiþmez. Ýnsanýn insaflý olmasý, özünde, sözünde, fiil ve hükümlerinde doðru olmasý, her þeyi yerli yerinde yapmasý, dengeli davranmasý, iman edip salih ameller iþlemesi, haram ve günahlardan sakýnmasý bu tür bir adalettir.
2. Kurallara dayalý adalet: Suç iþleyenlerin cezalandýrýlmasý, kötülüðe misli ile mukabele edilmesi, haklýya hakkýný, haksýza ceza verilmesi bu tür adalettir. Ýnsan, Yaratan’ýna, kendisine ve diðer insanlara
karþý adil olmalýdýr.
a) Ýnsanýn Allah’a karþý adaleti; Allah’ýn varlýðýna ve birliðine iman etmesi, O’na hiçbir þeyi ortak koþ-mamasý, ibadet ve itaat edip O’nun rýzasýný her þeyin üstünde tutmasýdýr.
b) Ýnsanýn kendisine karþý adaleti; insanýn kendisini dünya ve ahirette ilâhî cezaya maruz býrakacak her türlü inanç, söz, eylem ve davranýþlardan uzak tutmasýdýr.
c) Ýnsanýn diðer insanlara karþý adaleti; insanlarýn haklarýna saygý göstermesi, onlara zulmetmemesi,
insaflý olmasý, iyilik edip kötülük etmemesidir. Ýhtilâflarý ve nizalarý çözmede taraflarý (Hucûrat, 9) ve geçimsizliðe düþen eþleri (Nisa,35) barýþtýrmada, çalýþanlarýn ücretlerini ödemede, sýnavlarda, iþçi ve memur alýmlarýnda hakkaniyete uymak; dosdoðru konuþmak(En’am, 152) doðru þahitlik yapmak(Mâide, 8)tarafsýz davranmak, hak edene hakkýný, suç iþleyene cezasýný ayýrým yapmadan eþit bir þekilde vermek adalettir.
3. Allah en güzel öðüt veren-dir
Birine öðüt vermek, nasihat etmek, tavsiyede bulunmak, güzel söz söylemek, itaat etmesini istemek, hatýrlatmak, uyarmak ve sakýndýrmak anlamlarýndaki nasihat, uyarý ve öðüt demek olan va’z kelimesi; dinî bir kavram olarak; bir kimseye kalbini yumuþatacak, onu günahlardan uzaklaþtýrýp sevaba yöneltecek, ilâhî mükâfatý ve cezayý hatýrlatarak hayrý, iyiliði ve yararlý iþler yapmayý, haram ve kötülüklerden sakýnmayý benimsetecek, Allah ve peygambere itaate sevk edecek ve doðru yolu gösterecek güzel söz söylemek demektir. (Raðýb, Ýbn Manzûr, Asým Efendi, v-az maddesi).
Kur’ân’da va’z eden olarak Allah, peygamber ve insanlar; kendisine va’z edilenler olarak bütün insanlar, va’z edilen þeyler ise imân, ibadet, ahlâk, iyilikle-ri yapma ve kötülüklerden sakýnma gibi insanlarýn dünya ve ahirette yararýna olan konulardýr.
Kur’ân’da Allah’ýn; müminlere kitap ve hikmet ile,
-Boþanan eþleri, bekleme süreleri dolunca ya iyilikle tutmalarý ya da iyilikle býrakmalarý, onlara zarar vermemeleri, evlenmelerine engel olmamalarý, ayetleri oyun ve eðlenceye almamalarý(Bakara, 231-232;Talak, 2)
-Emanetleri ehline vermeleri, insanlar arasýnda hükmettikleri zaman adaletle hükmetmeleri
(Nisâ,, 58)
-Þahitliði dosdoðru yapmalarý(Talak, 2)
-Ýftira ve benzeri suçlarý iþlememeleri(Nûr, 17)
-Adaletli olmalarý, iyi iþleri en güzel biçimde yap-malarý (ihsân), akrabalara yardým etmeleri, her türlüçirkinliði, kötü, yasak ve haram olan söz ve eylemle-ri, zulüm ve azgýnlýðý terk etmeleri (Nahl, 90)
-Peygambere itaat etmeleri ve ilâhî hükümlere ra-zý olmalarý(Nisâ, 66)hususlarýnda öðüt verdiði bildi-rilmektedir.
Gerçekten Allah bununla size ne güzel öðüt veriyor” cümlesinde geçen “bununla” kelimesi ile“emanetleri ehline vermeye” ve “insanlar arasýnda adaletle hükmetmeye” iþaret edilmektedir. Allah’ýn övgüsüne konu olan þey, adalete ve emanete riayet etmektir. Dolayýsýyla Allah’ýn öðüt vermesi, tutulsada tutulmasa da olur anlamýnda deðildir. “Kur’ân bütün âlemler için bir öðüttür.”(Tekvîr, 27)Peygamberim (s.a.s.) da öðüt vericidir.(/âþiye, 21)
“Ne güzel öðüt veriyor” cümlesi, adaletle hükmetme ve emanetlere riayet etme gibi fert, aile ve toplumun yararýna olan iyi ve güzel þeylerin önemine ve Allah’ýn kullarýna olan lütfuna vurgu yapmaktadýr.
4. Allah her sözü iþiten, her þeyi görendir
Ayette geçen “semî’ ”Allah’ýn güzel isimlerinden biri olup (Tirmizî, Deavat, 83, IV, 530) iþiten, dinleyen, duyan anlamýndaki “sâmi’” isminin mübalâðalý þekli olup, her sözü duyan demektir. Allah, insanlarýn fýsýltýlarýna varýncaya kadar iyi veya kötü her sözünü iþitir ve gereðini yapar, dua ve niyazlarý duyar ve icabet eder. “Þüphesiz Allah, iþitendir, bilendir (semî, alîm).”(Bakara,181)
Allah’ýn güzel isimlerinden bir diðeri olan “basîr” kelimesi ise; aydýnlýk ve karanlýkta küçük ve büyük her þeyi gören demektir. “Þüphesiz Allah iþitendir,görendir” (semî’-basîr).(Mümin, 44)
Fert, aile ve toplumun güven ve huzuru için olmazsa olmaz ilkeler vardýr. Bu ilkelerden ikisini tahlil etmeye çalýþtýðýmýz Nisa sûresinin 58. ayeti içermektedir. Bu ilkelerden biri, “görevleri ve iþleri ehil olanlara verebilmek ve emanetlere riayet edebilmek” diðeri de “adalet ile karar verebilmek ve hakkaniyete uyabilmektir” Yüce Allah bu iki ilkeye uymamýzý emrediyor ve bunu “en güzel öðüt” olarak niteliyor. Buöðüt, mutlaka uyulmasý gereken “Allah’ýn öðüdü” dür.
Bu ilkelere uyulmadýðý zaman, aile ve toplum hayatýnda fitne, fesat ve zulüm ortaya çýkar, güven ve huzur yok olur. Bu ilkelere uymayanlar bunun vebalini dünyada çekmekle kalmazlar, ahirette de ilâhî
huzurda sorgulanýrlar, yaptýklarýnýn karþýlýðýný görürler.
Yüce Allah ayetin sonunda iki isim ve sýfatýný zikrediyor: O, “Her sözü iþitendir” (semî’) ve “her yapýlaný görendir” (basîr). Bu, þu anlamý ifade eder: Ýnsanlar, daima Allah’ýn gözetimi ve denetimi altýndadýrlar. Yaptýklarý ve söyledikleri hiçbir þey O’ndan gizli kalmaz. Dolayýsýyla insanlarýn, bu bilinç içinde olmalarý, buna göre hareket etmeleri, görevlerini tam yapýp haksýzlýk ve hainlik etmekten sakýnmalarý gerektiðine dikkat çekilmektedir.
|