Her þeyi yaratan Allah olduðundan bütün yaratýklarda O'na doðru bir yöneliþ vardýr. [2] Yaratýlmýþ varlýklarýn en üstünü ve deðerlisi de insandýr. [3] Allah insaný yaratýp onu kendi varlýðýndan haberdar etmiþtir. Bu da insanýn özü itibari ile Allah'ý tanýma ve O'na inanma yeteneði ile donatýldýðýný gösterir. [4] Ayrýca Kur’an'da, insana Allah'ý Rab olarak tanýma özelliðinin verildiðinden söz edilir. [5] Bu özelliðinden dolayý insan, Rabb'inden uzak kalamaz ve O'na her zaman ihtiyaç duyar.
Ýnsan, bu ihtiyacýný ancak Allah'a kulluk ederek karþýlayabilir. Çünkü onun yaratýlýþ gayesi ve esas görevi Allah'a kulluktur. [6] Kulluk faaliyetlerinin en önemlilerinden biri de duadýr. Dua kelimesi, sözlükte "çaðýrmak, istemek, yalvarmak ve yardým talep etmek" gibi anlamlara gelir. [7] Bu kelime, "büyükten küçüðe, aþaðýdan yukarýya vaki olan talep ve niyaz" anlamýnda bir isim olmuþtur. Bunun için, "insanýn Allah'ýn yüceliði karþýsýnda aczini itiraf etmesine, sevgi ve tazimle O'nun lütuf ve ihsanýný istemesine veya bu amaçla icra edilen ibadet þekline" dua denir.
Dua, insanýn halini Allah'a arz etmesi, O'na niyazda bulunmasý, Rabb'ine doðru yönelip O'nunla diyalog kurmasýdýr. Dua, insanýn kibirlenme ve istiðnadan vazgeçip Allah'ýn mutlak kudretini, adaletini ve merhametini kavramasýndan doðan bir boyun eðmedir. O, insanýn kendi ihmallerini Ýkmal eden bir ikbal kapýsý deðildir. Kur’an'daki dua örneklerinin büyük bir bölümünün, dünyevi nimet ve menfaatlerden ziyade baðýþlanma, hidayet ve Allah yolunda yardým isteme niteliðinde olmasý [8], deðinilen gerçeði desteklemektedir. Þu halde insan, kendi sorumluluðunu bütünüyle yerine getirdikten sonra karþýsýna çýkabilecek engellerin aþýlmasý hususunda Allah'tan yardým isteyebilir. Kiþinin duayý, bir sihir tekniði gibi algýlamamasý ve uygulamamasý gerekir.
Kur’an'da, insanýn çaresizlik içinde ve zor þartlarda duaya baþvurmasý üzerinde ýsrarla durulur. Dini yöneliþin belirgin veya zayýf hale geldiði durumlar açýklanýrken ayný zamanda bu yöneliþin, insan tabiatýnda fýtri ve genel bir motif olarak bulunduðu ortaya konulur. Ayetlerin beyanýna göre insan bir tehlike ve sýkýntýya düþerse, bütün samimiyetiyle Allah'a yönelir; býkmadan usanmadan dua edip iyilik ve baþarý ister. Fakat kendisini emniyet içinde ve baþarýlý gördüðü durumlarda dua isteði zayýflar, kendi güç ve yeteneðine güvenip Allah'tan yüz çevirir. [9] Buradan þöyle bir sonuca varýlabilir. Din duygusu zayýfladýðý zaman insan hayatýnda olumsuz geliþmeler görülebilir. Bunu önlemek için insan þuurunda dini inanç ve duygunun mümkün olduðu kadar canlý ve etkili bir halde bulunmasý gerekir. Bu da dua ve ibadetle saðlanýr. Bu yüzden Kur’an'da insanlarýn Allah'a dua etmeleri istenmiþ ve bu dua O'na kulluk etme belirtisi olarak kabui edilmiþtir. [10] Þu halde dua ve ibadette amaçlanan þey, insan þuurunda Allah inancýnýn canlý ve devamlý kalmasýný saðlamaktýr.
Dua ederken bazý þekli ve ahlaki þartlara uyulmasý gerekir. Bunlardan en önemlisi, dua eden kimsenin Allah'a huþu içinde yalvarmasý, ayný zamanda edepli, istekli ve ümitli olmasýdýr. [11] Ayrýca insan, duayý duyarlý bir kalple yapmalý, isteðini sade ve kesin bir dille belirtmeli, Allah'tan beden ve ruh saðlýðý, dünya ve ahiret mutluluðu istemeli, bir de duanýn kabulü için acele etmemelidir. Dua sözcükleri mümkün olduðunca ayet ve hadislerden seçilmelidir. Özellikle örnek dua metni mahiyetindeki bazý sure ve ayetler [12], dua olarak okunabilir. Bunlarýn baþýnda da kulun taleplerini ve en içten dileklerini benzersiz bir üslupla dile getiren Fatiha suresi gelir. Bu özelliðinden dolayý anýlan sure, bütün Müslümanlarýn en çok okuduklarý dua metni haline gelmiþtir. Ayrýca Hz. Peygamberin dua ederken en çok:
“Ey Rabb'imiz! Bize bu dünyada iyilik ver, ahirette de; bizi ateþin azabýndan koru.” [13] anlamýndaki ayeti okuduðu ve Müslümanlara da bu ayeti okumalarýný tavsiye ettiði belirtilir. [14] Peygamber uygulamasý ve tavsiyesi nedeniyle Fatiha suresi gibi bu ayet de, bütün Müslümanlarýn namazda ve namaz dýþýnda her vesileyle okuduklarý dua ayetleri arasýnda yer almýþtýr.
Kur’an'da yer alan dua ayetleri ile Hz. Peygamberin ayný mahiyetteki hadisleri, hem Allah ve peygamber sözü olmalarý hem de manalarýnýn zengin ve kapsamlý oluþu nedeniyle Asr-ý saadetten itibaren Müslümanlar tarafýndan büyük ilgi görmüþ ve bu ilgi me'sur dualarýn derlendiði bir çok kitabýn telif edilmesine yol açmýþtýr. [15]
Dua konusunun daha iyi anlaþýlmasý için, onun gerçek mahiyetinin ve önemli vasýflarýnýn açýklanmasý þarttýr. Kur’an'da dua edene Allah'ýn karþýlýk vereceði bildirilir. [16] Bunun için prensip olarak duanýn fayda verdiðine inanmak gerekir. Ancak buradan Allah her isteneni yerine getirir þeklinde bir sonuç çýkarýlmamalýdýr. Çünkü Allah, sünnetullaha (varlýk ve oluþa egemen kýldýðý ilkelere) ters düþmeyen dualarý kabul eder. O'nun kendi yasalarýna aykýrý davranmasý beklenemez. Bunun için, kimden gelirse gelsin Allah, kendi yasalarýna ters düþen talepleri reddeder. [17]
Ýslam ölçülerine uyan gerçek bir duanýn iki önemli vasfý vardýr. Bunlardan biri teþebbüs diðeri de tevekküldür. Duanýn deðerinin olmasý ve hedefini bulmasý için, önce gayretin kuldan gelmesi gerekir. Zira insandan istenen, ilahi düzenin gerekleri içinde elinden geleni yapmasýdýr. Ýnsanýn kendi güç ve kapasitesi oranýnda sebeplere sarýlýp iþin gereðini yerine getirmesi, o sebeplerin Yaratýcýsýna karþý fiili bir duadýr. Teþebbüs dediðimiz de budur. Kim yaparsa yapsýn böyle bir dua çoðu kez karþýlýksýz kalmaz. Demek ki Allah'ýn kainatta koymuþ olduðu düzenin gereklerine göre davranmak, bir tür fiilî dua olmaktadýr. Bu ayný zamanda Allah'ýn rahmet kapýsýný çalmaktýr. Fakat cevap O'na aittir.
Arzu edilen þeyi elde etmek için teþebbüs gerekli olmakla birlikte tek baþýna yeterli deðildir. Bir de iþin tevekkül boyutu vardýr. Teþebbüsün son sýnýrýna gelince tevekkül alanýna girilir. Bu yüzden teþebbüsten sonra güven içinde Allah'a iltica etmeye tevekkül denir. Ýþte dua, bu iki esasý kendinde toplayan bir ibadettir. O, maddi hayat için gerekli olan teþebbüsle manevi hayat için gerekli olan iman ve tevekkülü dengeli biçimde yürütme iþlemidir. Bunun için teþebbüs ve tevekkül, Ýslam'da duanýn iki yönü ve birbirinden ayrýlmaz bütünüdür.
Çaðýmýzda Batý âlemi teþebbüse aðýrlýk verdiði için maddi alanda büyük bir ilerleme saðladý ve tekniðin zirvesine ulaþtý. Ancak tevekkül yönünü ihmal ettiðinden bu üstünlük insanlýða gerçek bir mutluluk getiremedi. Doðu alemi de tevekkülü yanlýþ yorumlayarak teþebbüsü ve gayreti gevþetti, sonunda Batý'nýn uydusu haline geldi.
Sonuç olarak dua, insanýn Allah'tan bir þey istemesi, O'nu anmasý ve yardýma çaðýrmasýdýr. O hamd, þükür, zikir, teþbih, istiane ve istiaze gibi eylemleri kapsayan dini duygu ve yöneliþin ifadesi, kulluk makamlarýnýn da en önemlisidir. Bu yüzden Kur’an'da insanýn, ancak Allah'a olan yöneliþi ile deðer kazanacaðý belirtilmiþ, “Duanýz olmasa Rabb'iniz size ne diye deðer versin.” [18] denilmiþtir. Öyleyse insan, Allah'a yönelmeli, daima O'nun ilgi ve rahmetini çekecek bir baþvuru içinde olmalýdýr.
Tabii ki dua kadar onun makbul olmasý da önemlidir. Bunun için Hz. Peygamber: "Allah'ým! Ürpermeyen kalpten, doymayan nefisten, fayda vermeyen ilimden ve kabul olmayacak duadan sana sýðýnýrým." [19] diyerek Rabb'ine yalvarmýþtýr.
“Ey Rabb'imiz, bu duamý kabul buyur: Hesabýn görüleceði Gün, beni, anamý-babamý ve bütün müminleri baðýþla.” [20]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Mü'min: 40/60
[2] Bkz. Enam: 6/102; Ýsra: 17/44; Ra'd: 13/13 vb.
[3] Bkz. Tin: 95/4
[4] Bkz. Rum: 30/30
[5] Bkz- A'raf: 7/72-173
[6] Bkz. Bakara: 2/21; Zariyat: 51/56
[7] Bkz. Ýbn Manzur, Lisanu’l Arab IX. 257-262
[8] Bkz. Fatiha: 1/5-7; A'raf: 7/155-156: Hud: 11/47; Mü'min: 40/7-9 vb.
[9] Bkz. Yunus: 10/12; Ýsra: 17/11,67; Lokman: 31/31: Fussilet: 41/49-51 vb.
[10] Bkz. Mü'min: 40/60
[11] Bkz. A'raf: 7/55-56, 205-206 vb.
[12] Bkz. Bakara: 2/285-286; Al-i Ýmran: 3/8-9, 16; 53,191-194; Ýbrahim: 14/35-41; Taha: 20/25-35 vb.
[13] Bakara: 2/201
[14] Bkz. Buhari. Da'avât, 55; Müslim, Zikir, 23
[15] Bkz. Türkiye Diyanet Vakfý Ýslam Ansiklopedisi, IX, 537-538
[16] Bkz. Bakara: 2/186 vb.
[17] Bkz. Hud: 11/45-47, 74-76 vb.
[18] Furkan: 25/77 324
[19] Bkz, Tirmizi Da'avât. 69
[20] Ýbrahim: 14/40-41 Fahrettin Yýldýz, Kur’an Aydýnlýðýnda Hayatý Doðru Yaþamak, Ýþaret Yayýnlarý: 321-325.
Fahrettin Yýldýz
|