Her biri birer canlý aslýnda. Ayak seslerini iþitmemiz ondan bazýlarýnýn. Bazýlarýnýn soðukluðunu içimizde hissetmemiz ondan. Her biri birer canlý aslýnda. Yapan, yýkan, onaran, yaralayan, yara saran…Yeri geldiðinde savaþý, yeri geldiðinde baþý kesen… Ýçimize atýlan, içimizde büyüyen, içimize dert olan… Evet, kelimelerin de ruhu var, sözler yaþýyor aramýzda; kimi can çekiþiyor, kiminin tabutu omuzlarýmýzda…
Kendi ruhundan üfler insan sözlerine, bu yüzden ait olduðu ruh kadar yücedir sözler, kimi ulvi kimi süflidir. Bu yüzden Allah kelamý bu kadar eþsizken peygamber kelamý bu kadar vecizdir. Ruhun sesidir sözler, bu yüzden yüce sözler ancak yüce ruhlardan iþitilir.
- Nasýl yücelir ki söz, ruhun sesi nasýl güzelleþir, baðýrarak mý?
- Hayýr!
- Sürekli konuþarak mý?
- Hayýr!
- Söze yalan katarak mý güzelleþir ruhun sesi, sürekli baþkalarý hakkýnda konuþarak mý yoksa her iþittiðini aktararak mý?
- Ah bir susabilsen iþiteceksin, kulak ver sözlerin yücesine bak ne diyor peygamber?
- Hangisi?
- Kendisine sözün özü verilen, cevamiu’lkelim olan (Müslim, Mesacit, 5.) son nebi (s.a.s.) buyurdu ki:
“Her kim Allah’a ve ahiret gününe inanýyorsa, ya hayýr konuþsun yahut sussun.” (Buhari, Rikak, 23; Müslim, Ýman, 74.)
Konuþmanýn da bir ritmi olduðunu söylüyor nebi, söz ve sükûtun dengesinden bahsediyor. Bu denge kurulduðunda sözdeki notalar yerli yerine oturuyor ve melodi ritmini buluyor. O zaman laf kalabalýðýndan yükselen kuru gürültüden ibaret olmuyor konuþmalarýmýz, o zaman hoþ bir seda kalýyor gök kubbemizde. O zaman ruhumuzun yüceliði sözümüze yansýyor. Ruhumuzun derinliði kadar derinleþiyor sözlerimiz, doluluðu kadar doluyor, inceliði kadar inceliyor.
Öyle ki kendisine sözün özü lütfedilen ve sözün en özlü hâllerini zarafetle nakledebilen Nebi konuþtuðu zaman, kâinat susuyor. Ashabý onu dinlerken âdeta baþlarýnýn üstündeki kuþlarý ürkütmekten çekiniyor. O konuþuyor, hak ve hakikate dair söz sayfalarýndaki boþluklar bir bir doluyor. O konuþuyor, þairlerin, ediplerin övüncü olan mýsralar yalýn kalýyor. O konuþuyor, iyilik ve güzelliðe dair söylenecek yeni sözlere ilham oluyor.
Allah Rasulü konuþtuðu zaman herkes kendi kabýnca nasiplenirdi onun ikramýndan. Onun söz bahçesinden herkes kendi nasibince bir þeyler devþirirdi. Onun her bir sözü ile karanlýðýn bir yönü aydýnlanýrdý, þehirler üzerindeki kara bulutlar daðýlýrdý o konuþtuðu zaman. Ýþitildiði her çaðda muhataplarýnýn üzerinde hoþ bir koku býrakýrdý onun sözleri. Sadeliði ile dinleyenleri büyülerdi; hikmetinin yanýnda zarafeti ile de muhataplarýný etkilerdi. Onun sözlerinde tevazuun yüceliði hissedilirdi. Bazen susarak en etkili sözleri söylerdi, onun tek bir susuþu kelimelere sýðmayan nice mesajlar verirdi. Konuþmasý hayýr olduðu gibi sükûtu da hayýrdý onun, sözleri boþ olmadýðý gibi susmasý da çok þey ifade ederdi. Onun sükûtundan ashabý neler öðrenmiþti. Kaab b. Malik’e susarak neler söylemiþ, ne dersler vermiþti. Söz ve sükûtun muhteþem dengesi onun þahsýnda bir araya gelmiþti. Sadece sözün deðil sükûtun da bir deðerinin olduðunu, sözü de sükûtu da yerli yerinde kullanmak gerektiðini öðretmiþti Nebi (s.a.s.).
Buna göre her bir deðerli susuþ aslýnda bir peygamber tavsiyesi. Eðer aðzýmýzdan þer çýkacaksa, sözlerimiz iþiteni incitecekse, yaralayacaksa, karalayacaksa susmak daha hayýrlý. Hayra dair bir söz dökülmeyecekse dudaklarýmýzdan, aðzýmýzdan çýkanlar kalbimizde kirli tortular býrakacaksa ve bir zaman sonra sýrf bu yüzden kalbimiz kaskatý kesilecekse susmak daha hayýrlý. Sözlerimiz aðzýmýzda iðrenç bir tat býrakacaksa, her bir sözümüz bir basamak olup bizi cehenneme bir adým daha yaklaþtýracaksa, konuþtukça bakýrdan týrnaklarýmýz uzayacaksa, susmak daha hayýrlý. Aðzýmýzdan çýkan her bir kelime ile yalandan iftiradan köprüler inþa edeceksek, sözlerimiz kini nefreti besleyecekse, susmak daha hayýrlý. Her bir sözümüz ruz-i mahþerde ete kemiðe bürünüp karþýmýza dikildiðinde, hiçbirini görmeye cesaret edemeyeceksek, gözlerimizi kaçýracaksak sözlerimizden ve o anda ‘keþke toprak olsaydým’ diyeceksek susmak daha hayýrlý. Her söylediðimizi görmeye, her bir sözümüzle yüzleþmeye tahammül gösteremeyeceksek, aðzýmýzdan çýkan her bir söz bize söylendiðinde onlarý dinlemeye takat yetiremeyeceksek, susmak daha hayýrlý. Kendi sözlerimizden kaçmak isteyeceksek bunca laf kalabalýðý niye? Neyin muhabbetini ediyoruz? Dudaklarýmýzla kendi kuyumuzu kazmak mý niyetimiz? Kendi sözlerimizle kendimizi esaret altýna alýyoruz farkýnda olmadan. Kýrmak lazým zincirleri o vakit, kurtulmalýyýz söz esaretinden! Bize düþen deðerli bir sükût yahut hayrý söylemek! Ancak bu sanýldýðý kadar kolay deðil. zira incelmeden ince, doðrulmadan doðru konuþamaz insan. Hayýrsýzken de hayýr dökülemez dudaklarýndan. Hayýrla aramýzdaki mesafe bu kadar artmýþken nasýl hayýr konuþsun dilimiz? Hâlimiz nefret ettirirken nasýl müjdelesin kâlimiz? Hayra dair konuþabilmesi için yeterince hayrý olmalý insanýn. Öyle ya içinde ne varsa dýþýna da o sýzar küpün!
Bize ait olan her bir kelime ve dahi her bir harf aðzýmýzdan çýktýðý andan itibaren bir ‘biz’ inþa etmeye baþlar. ve aslýnda biz nasýlsak ona göre kelimeler dökülür aðzýmýzdan. Derinliðimiz kadar, bilgeliðimiz kadar, inancýmýz kadar. Manayla, hakla, hakikatle iliþkimiz kadar. Bu yüzden manasýný yitirmiþ her bir söz uzaklaþtýrýyor bizi kendimizden. Hakikat kaybý, mana yoksunluðu kelimeler kadar bizim de içimizi boþaltýyor. Yalan, gýybet, iftira kimyamýzý bozuyor. Þahsiyetimiz, insaniyetimiz, inancýmýz yara alýyor ve kýrk yamaya dönmüþ bir þahsiyetten de hayýr gelmiyor. Çöp yýðýnlarý gibi söz yýðýnlarý birikiyor etrafýmýzda. Ýnsanlar bize kulak kesildiðinde hayýr namýna tek bir esaslý söz bulamýyoruz konuþacak. Müminden beklenen sözler söyleyemiyoruz söz sýrasý bize geldiðinde. Ceplerimizi yokladýðýmýzda yýllar yýlý biriktirdiðimiz malayani kýrýntýlarýyla karþýlaþýyoruz. Ýdrakimize giydirdiðimiz gömlekleri yýrtýp da hakikate dair tek kelime edemiyoruz. Herkesin kapýldýðý o sele mümin olarak biz de kapýlýp onca gürültünün içinde sesimizi duyuramýyoruz. Günübirlik telaþlarýn ortasýnda bizden, bize dair, bize ait, sadra þifa deðerli bir söz ve dahi sükût sunamýyoruz. Oysa kendisini baþkalarýnýn gürültüsüne kaptýrýp da kendi þarkýsýný söyleyememesi ne acýdýr insanýn! Ýnandýðý gibi yaþamayýnca yaþadýðý gibi konuþmasý ne acýdýr! Konuþmasý için kendisi iþaret edildiðinde saðýna ve soluna bakýp ürkek gözlerle ‘ben mi’ demesi ne acýdýr eðer biriktirdiði sadece laf kýrýntýlarýysa. Kulak kesilecek söz bulamamasý ne acýdýr eðer kulaklar hep iþgal altýndaysa. ve ne acýdýr söz terazileri kurulduðunda sözlerinin incir çekirdeðini doldurmadýðýný görmesi. Sadece sözlerinin deðil ve dahi sükûtunun!
Rukiye Aydoðdu DEMÝR / DÝYANET AYLIK DERGÝ
|