“O’NUN huzurunda divan durmak” dinin direði, imanýn alameti, amellerin en faziletlisi ve Allah’a en sevimli olan, Yüce Allah’a yaklaþmanýn yolu, müminin nuru, miracý ve bütün ibadetlerin özü ve özeti olan, ilk defa farz kýlýnan ve ahirette ilk defa hesabý sorulacak olan namazdýr.
Namaz ile ilahî huzurda divan duran mümin; Allah’ý anýp O’na kulluðunu ikrar etmiþ, hayatýna çeki düzen vermiþ, inanç, söz, eylem ve davranýþ itibarýyla bütün kötülük, çirkinlik, edepsizlik, haram, yasak ve günahlardan korunmuþ, maddi ve manevi arýnmayý saðlamýþ, Allah’ýn rýzasýný ve cennetini kazanmýþ olur.
Kur’an ve sünnette bu hususlarýn birçok delili vardýr. Þu ayet ve hadis bunlardan birer örnektir: “Ýman edip salih ameller iþleyen, beþ vakit namazý dosdoðru kýlýp servetinin zekâtýný verenlerin mükâfatlarý Allah katýndadýr. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara, 2/277.) “Allah, beþ vakit namazý farz kýlmýþtýr. Kim abdesti güzelce alýr, beþ vakit namazý vaktinde kýlar, rükûunu, secdesini ve huþusunu tam yaparsa bu kimseye Allah’ýn onu baðýþlayýp cennete koyacaðýna sözü vardýr. Namazlarýný kýlmayan kimseye ise Allah’ýn bir sözü yoktur. Dilerse onu baðýþlar ve cennetine koyar, dilerse ona azap eder.” (Ebu Davud, Salât, 9.)
Ýnsan, “beþer” olmasý hasebiyle hatasýz ve kusursuz olmaz. Günlük hayatýnda farkýna varmadan madden ve manen kirlenir. Allah’a ortak koþmak, Allah’ý ve ayetlerini inkâr etmek ve ikiyüzlülük gibi inançla veya içki, kumar, evlilik dýþý iliþki (zina), hýrsýzlýk, adam öldürme, yalan söyleme, hile yapma, rüþvet ve faiz alýp verme, gýybet ve iftira etme gibi amelle ilgili olup tövbe etmeyi gerektiren büyük günahlar hariç “namaz”, kusurlarýn ve hatalarýn baðýþlanmasýna vesile olur. Peygamberimiz (s.a.s.); “Beþ vakit namaz ve cuma namazý diðer cuma namazýna kadar büyük günahlar iþlenmediði sürece aralarýnda iþlenen günahlara kefarettir.” buyurmuþ (Müslim, Taharet, 14-15.) ve Ýslam’ýn beþ temel esasýndan biri olan beþ vakit namazýný kýlan kimseyi, günde beþ defa bir nehirde yýkanan kimseye benzetmiþtir: “Ne dersiniz? Birinizin kapýsýnýn önünde bir ýrmak olsa ve burada günde beþ defa yýkansa ýrmak bu kimsede hiç kir býrakýr mý? Sahabenin; ‘Hayýr hiçbir kir býrakmaz’ diye cevap vermesi üzerine Peygamberimiz; ‘Ýþte beþ vakit namaz da böyledir. Allah, bu sebeple günahlarý temizler, yok eder.” buyurmuþtur. (Buhari, Mevakitu’s-salât, 6.)
Yüce Allah, Müminun suresinin 1 ve 2’nci ayetlerinde namazlarýný huþu ile kýlan müminlerin gerçekten kurtuluþa ereceklerini bildirmiþ, cennetlerin en âlâsý olan Firdevs cennetine girecek müminlerin özelliklerinin ilk sýrasýnda namazý huþu ile kýlmayý zikretmiþtir.
Huþu kelimesinin kök anlamý; sakin olmak, boyun eðmek, itaat etmek ve tevazu göstermektir. Huþu; kalpte, gözde ve seste olur.Ýnsanýn gözünü ve boynunu eðmesi ve sesini kýsmasý ya saygýdan ya da suçluluktan olur.
Huþu, iki yerde kalpte ve uzuvlarda söz konusudur. Huþunun aslý kalpte tezahürü bedende olur. Kalp Allah’a itaat edip boyun eðerse azalar da boyun eðer. (Kurtubi, XII, 103-104.) Peygamberimiz (s.a.s.), namazda sakalý ile meþgul olan birisini görmüþ ve “eðer bu adamýn kalbi huþu içinde olsaydý uzuvlarý da huþu için de olurdu.” (Kurtubi, XII, 103.) buyurmuþtur.
Kalbin huþusu; iman edip Allah’a son derece saygý duymasý, Allah’ýn büyüklüðünü ve gücünü, kendisinin küçüklüðünü ve aczini hissetmesi, Allah’ý övmesi, anmasý ve O’na itaat etmesi, karþý gelmekten sakýnmasý ve O’ndan korkmasýdýr. (bk. Zümer, 39/23; Hadid, 57/16.)
Namazda huþu; namazý Peygamberimiz (s.a.s.)’in bildirdiði þekilde, farz, vacip, sünnet, adap ve tadil-i erkânýna riayet ederek, kemal-i edep, huzur-ý kalp ve ihlasla kýlmak; namazda sükûnet ve vakar içinde olmak, saða ve sola bakmamak, gözlerini sadece secde mahalline çevirmek; kalbinde Allah’ýn kelamý ve namazýn dýþýndaki duygu, düþünce ve vesveseleri býrakmaya çalýþmak ve riyakârlýktan sakýnmaktýr.
Namazda huþunun, kalbî ve bedenî olmak üzere iki boyutu vardýr. Kalbî boyutu niyet ve ihlastýr. Bedenî boyutu ise namazýn farz, vacip, sünnet ve adabýna uymaktýr. Bedendeki huþu, kiþinin namaz kýlarken saðýnda ve solunda bulunanlarý fark etmeyecek kadar namaza dalmasý, namazda uzuvlarý ve giysileri ile meþgul olmamasýdýr. Muhammed b. Sirin, “Rasulüllah (s.a.s.) namazda semaya bakardý. Bunun üzerine Allah, “Onlar ki, namazlarýnda derin saygý içindedirler” ayetini indirdi. Rasulüllah (s.a.s.) bundan sonra namazda secde mahalline bakmaya baþladý.” demiþtir. (Kurtubi, XII, 103-104.) Müslümanlardan namazda saða sola bakanlarýn olmasý üzerine bu ayetin indiði rivayeti de vardýr. (Taberi, X, 18/3; Kurtubi, XII, 103-104.)
Namazda huþu, ilahî bir emirdir, bu emre uyulmasý gerekir. Bu emir, Müminun suresinde, müminlerin niteliði olarak zikredilmiþtir. “Kurtuluþa eren müminler, namazlarýnda huþu içindedirler.” (Müminun, 23/2.) ayeti, müminler, namazlarýný huþu içerisinde kýlsýnlar demektir. Bu tür emre, emr-i gayrisarih denir. Namazýn huþu içerisinde kýlýnmasýna þu ayetler de delalet eder: “Onlar Kur’an’ý düþünmüyorlar mý?” (Muhammed, 47/24.); “Beni anmak için namaz kýl” (Taha, 20/20.); “Gafillerden olma!” (A’raf, 7/205.); “Kur’an’ý tertil ile (aðýr aðýr ve anlayarak) oku.” (Müzzemmil, 73/4.); “Ne söylediðinizi bilinceye kadar namaza yaklaþmayýn.” (Nisa, 4/43.)
Namazda okunan Kur’an’ýn manasýna dikkat etmeden birinci ve ikinci ayetteki düþünme ve anlama gerçekleþmez. Namazda gaflet eden, gönlünü ve uzuvlarýný namaza uygun olmayan þeylerle meþgul eden kimse üçüncü ve dördüncü ayete, zihnini namazýn dýþýnda bir þeyle meþgul eden kimse ise beþinci ayete muhalefet etmiþ olur ve namazda huþu gerçekleþmez. Namazýný gaflet ile kýlan kimse, Allah’ý zikretmiþ olamaz. Hâlbuki namazý Allah’ý anmak için kýlmasý gerekir.
Namazýn huþu ile kýlýnýyor olabilmesi için kýyam, rükû ve secde gibi bedensel hareketler ile dilin ayet, zikir ve dua cümlelerini okumasý yeterli deðildir. Bu beden hareketlerinin kalpteki kulluk niyeti ve bilinci ile bütünleþtirilmesi, Allah’a saygý þuuruyla anlamlý hâle getirilmesi gerekir.
Namazýn huþu ile kýlýnýyor olabilmesi için kiþinin geçerli bir imana sahip olmasý, ihlasýn bulunmasý ve namazýn þekil þartlarýna (farz ve vaciplerine) riayet edilmesi gerekir. Ýmaný olmayan kimsenin Allah’a huþu ile yönelmesi beklenemez; imansýz bir kimse namaz kýlýyorsa din dilinde bu kimseye münafýk denir. Namazýn farzlarýný ve vaciplerine riayet etmeyen kimsenin huþusu dolayýsýyla namazýnýn kabulü söz konusu olmaz.
Namazý huþu ve ihlas ile kýlmanýn göstergesi, kiþinin haramlardan ve günahlardan uzak olmasýdýr. Peygamberimiz (s.a.s.), “Kimin namazý kendisini çirkin söz, eylem ve davranýþlardan, haram ve günahlardan alýkoymamýþ ise bu namaz, kendisini ancak Allah’tan uzaklaþtýrýr.” buyurmuþtur. (Taberani, el-Mu’cemü’l-Kebîr, No: 11025.) Çünkü gafletle kýlýnan namaz, insaný kötülüklerden alýkoyamaz. Bu tür kimsenin namazdan kârý yorulmaktan ibarettir. (Razi, Müminun, 23/2.)
Doç. Dr. Ýsmail KARAGöZ / DÝYANET AYLIK DERGÝ
|