Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6524
Toplam 17255957
En Fazla 25928
Ortalama 2753
Üye Sayısı 161626
Bugün Üye Olan 276
Online Ziyaretci
 
 

Müminler ancak kardeştir

"Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin." (Hucurât, 49/10.)

05/03/2012

Kâinattaki her bir parça, varlıkta gerçekleşen bütüncül oluşa iştirak etmektedir. Bu manada bütün mahlûkâtı meydana getiren unsurlar, bir düzensizliğe ve fesada yol açmamakta; aksine kendi aralarında uyumlu, ahenkli bir özellik ortaya koymaktadırlar. Kış ilkbaharı hazırlamakta, ilkbahar yazı müjdelemekte, yaz ise sonbaharı haber vermektedir. Canlılar bitkilere, bitkiler toprağa, toprak havaya ve suya muhtaçtır.

Tabiatı meydana getiren her bir parça, tek başına anlamsızlığı ve eksikliği çağrıştırırken, bütüncül oluştaki duruşu ile bir boşluğu doldurmakta ve estetik bir görünüm kazanmaktadır. Böylece çoklukta birliğe ulaşılmaktadır. Ancak bu birliğe her nesne, kendi özelliği ve öznelliği ile katılmaktadır. Adeta bir enstrümanın çıkardığı münferit seslerin kulağı rahatsız etmesi, ancak diğer seslerle beraber oluşturduğu ses armonisi ile inleyenlerin kulaklarında hoş sedalar bırakması gibi bir şey. Evet, farklılığı ve çeşitliliği içerisinde bütün kâinat aynı şarkının, yani birlik ve beraberliğin, vahdetin şarkısını terennüm etmektedir.

Tabiat âlemi nasıl ki farklı nesne ve unsurlardan meydana gelmekte ise, beşerî topluluklar da çeşitli mizaç, huy ve psikolojik eğilimlere sahip bireylerden oluşmaktadır. Ancak söz konusu bireyler, kendi bencil eğilimlerini aşıp vahdet şuuruna ermedikçe, toplumda birlik beraberlik, kaynaşma ve dayanışma gerçekleşmez. Güçlü milletler aynı amaç ve hedef doğrultusunda kafa ve kalplerini birleştirebilmeyi başarabilen topluluklardır.

Varlıktaki vahdet ve dayanışma, tevhide gönül veren müminlerin de temel bir özelliğidir. Kur’an, müminleri hak ve hakikat uğrunda kenetlenen, birbiriyle dayanışma içerisinde mücadele eden kardeşler topluluğu olarak anlatır. (Saff, 61/4.) Bunlar birbirine karşı son derece merhametli (Fetih, 48/29.), kendi aralarında alçakgönüllü bir iman topluluğudur. (Maide, 5/54.)

Bir defasında Hz. Peygamber ashabıyla beraber otururken şu sözleri söyler: “Allah’ın şehit ya da peygamber olmayan öyle kulları vardır ki, kıyamet gününde Allah’a olan yakınlıkları nedeniyle peygamberler ve şehitler onlara gıpta ederler.” Bu sözü işiten sahabiler merakla sordular: “Kim bunlar, ya Rasulallah?” Allah Rasulü de şu cevabı verdi: “Bunlar, akrabalık ya da aralarında dönüp dolaşan bir maldan kaynaklanan çıkarları olmaksızın, sırf Allah için birbirlerini seven insanlardır.” (Ebû Dâvûd, Büyû’, 76.)

Müminler arasındaki kaynaşma ve dayanışma duygusu herhangi bir cemiyette olandan farklıdır. Bu her şeyden önce Allah Teala’nın müminlere özel bir lütfudur. Yüce Yaratıcı onların kalplerini telif eder, onları kardeş yapar. Nitekim konu ilk müminlerin şahsında şu şekilde dile getirilir: “Ve (Allah), onların kalplerini birleştirmiştir. Sen yeryüzünde bulunan her şeyi verseydin, yine onların gönüllerini birleştiremezdin, fakat Allah onların aralarını bulup kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (Enfal, 8/63.) Ayetin aslına bakıldığında, “kalplerin birbirine ülfeti”n den bahsedilmesi dikkat çekicidir. Bu, müminler arasındaki kardeşliğin şekilde ve zahirde değil, özde ve derinlerde olduğunu göstermektedir.

İslam’dan önce Evs ve Hazreç kabileleri arasında yıllarca devam eden savaşlar vardı. Aralarında kanlı çatışmalar olmuş ve her iki tarafın ileri gelenlerinden birçoğu ölmüştü. Düşmanlık duyguları ve intikam hisleri kalpleri sarmıştı. Ancak yıllarca birbirine diş bilemiş bu kabileler; İslam’a gönül verince Allah onların kalplerini kaynaştırdı, birbiriyle kucaklaştılar ve kardeş oldular.

Seyyid Kutub’un ifadeleriyle, müminlerin arasında Allah’tan başka hiç kimsenin gerçekleştiremeyeceği, ilahî akideden başka hiçbir akidenin başaramayacağı bir mucize meydana gelmişti. Nefretle dolu olan kalpler, o zıt tabiatlar, kardeşlik ve tevazu ile birbirine sımsıkı sarılan, birbirini seven, birbiriyle kaynaşan bir kitle haline dönüşüvermişti. (Seyyid Kutub, Fî Zılâli’l-Kur’ân, 1992/1412, III, 154.)

Kur’an’ın emrettiği kardeşlik, birlik ve beraberlik, bugün yapıldığı şekliyle sadece iyi niyet, propaganda ve telkinlerle gerçekleşecek bir durum değildir. Aksine bu, şu ayette belirtildiği şekilde, ilahî değerlere gönülden bağlanmanın ve bu uğurda mücadele  etmenin bir neticesi olarak Allah Teala’nın müminlere bahşettiği bir lütuftur: “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslam’a) sımsıkı sarılın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız.” (Al-i İmran, 3/103.)

Günümüzde insanları bir araya getirmek üzere kültürel, siyasi ve ekonomik teşkilatlar kurulmakta, bu uğurda yoğun çabalar ve büyük paralar harcanmaktadır. Fakat bu tür birliktelikleri iman ve İslam davası etrafında kaynaşıp kardeş olmayla mukayese etmek mümkün değildir. Çünkü insanların kalıp ve fizik olarak bir araya gelmeleri ile kalp ve gönüllerinin kaynaşması farklı şeylerdir.

Bu özelliği ile bir iman cemiyetini meydana getiren fertler arasındaki tesanüt ve kaynaşma, ne bir meslek kuruluşundaki dayanışmaya, ne de aynı bölgeden veya aynı ırktan gelen yahut da aynı ideolojiye mensup insanların arasındaki beraberliklere benzer. Bahsedilen cemiyet ve gruplaşmalarda dünyevi hesap ve beklentiler vardır. Ancak iman kardeşliği etrafında kenetlenen cemaatlerde bunları aşan ulvi idealler ve yüce değerler söz konusudur.

İslam kardeşliği etrafında bir araya gelen insanlar, ferdi farklılıklarını terk etmeden birlik ve beraberliği, toplumsal vahdeti gerçekleştirirler. Yoksa kişisel yönelişler, şahsi hesaplar, benmerkezci ve egoist tutumlar şeklinde tezahür etmemelidir. Aksi bir durum, yani heva ve heveslerini terbiye edemeyenler, bahsedilen İslam kardeşliği için daima bir problem oluşturmuştur. Bu bakımdan İslam davasının başarısını amaç edinemeyenlerin, “ben” değil “biz” şuuruna sahip olamayan insanların, toplumsal vahdeti gerçekleştirmeleri mümkün değildir. İman davasına gönül verenler için önemli olan şahsi hesaplarının ve beklentilerinin gerçekleşmesi değil, İslam davasının muvaffak olmasıdır. Âli olan kişisel menfaatler değil; davanın geleceği ve başarıya ulaşmasıdır.

Müminler arasındaki dostluk ve uhuvvet ilişkisi, sadece duygusal olarak gerçekleşen bir durum değildir. İnsanlar arasında beşer fıtratının bir neticesi olarak duygusal ilişkiler olması doğal bir durumdur. Bunlar, insandan insana değişir ve sınırlıdır. Ancak müminler arasındaki uhuvvet ve velayet kavramlarının ortaya koyduğu keyfiyet farklı bir özellik ortaya koyar. Bu, müminler arasındaki müşterek duygu, düşünce ve iman esaslarına bağlı kalmanın bir neticesidir ve çok daha kapsamlıdır. Müminler, kendi aralarındaki ilişkileri zanlara, vehimlere, şeytani dürtülere göre şekillendirmezler. Aksine onlar arasındaki kardeşlik, irade, azim ve kararlılıkla sürdürülen bir beraberliktir. Bu, heva ve hevesleri aşan, şeytanî ayartmalara takılmayan bir özellik ortaya koyar.

Günümüz insanı, ne yazık ki, etnik taassubun, bölgeciliğin, mezhep ayrımcılığının, tahrik ettiği kin ve husumetin tuzağına düşmüştür. Her türlü tefrika, kirli siyasi oyunlar İslam ümmetinin birlik ve beraberliğini tehdit etmektedir. Bu bakımdan Müslümanların, Cahiliye’nin taassubundan İslam’ın kardeşliğine, parçalanmışlıktan birlik ve vahdete her zamankinden daha fazla ihtiyaçları vardır.

 

Bu yazı 4332 defa okunmuştur...

Yorum Ekle

Yazdır

YORUM LİSTESİ

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DİNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIŞ, DUYGU VE BİLGİ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOĞRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EĞİTİMİ / Dr. Ekrem KELEŞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, İMTİHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDİMİZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 İNSANLIĞA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIŞ DİNİ İSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KİMLERDİR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ın ışığında insanlığa model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHİRET MUTLULUĞUNUN YOLU: AMEL-İ SALİH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBİMİZİN BİZLERE KUTSAL EMANETLERİ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSİBET KAVRAMI  ÜZERİNE PSİKO-SOSYOLOJİK  DEĞERLENDİRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 İSLAM MEDENİYETİNİN BAŞKENTLERİ: MEKKE, MEDİNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA; GELİN KUTSAL KİTABIMIZI DOĞRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA: GELİN RABBİMİZİ DOĞRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIŞ GAYEMİZ: İBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 İBADETLERİN  BİRLİĞİMİZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MİSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVİ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 İLAHÎ RİSALET ELÇİLERİNİN MİSYONU: İNSANLIĞI ÇATIŞTIRMAK DEĞİL BARIŞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 İSLAM’IN HEDEFİNDE İNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERİM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLİKLERİ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la İlişkilerimizde Tıkanıklık Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la İlişkilerimizde Tıkanıklık Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELİŞLER

n

21/09/2016 - 03:28 İSLAM'IN İSTEDİĞİ DÜZEYE ULAŞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasında Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 İnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCİD GERÇEĞİ

n

18/01/2016 - 02:22 EĞER BİLMİYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEĞİ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, İnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EĞİTİMİ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMŞULUKTA KUR’ANİ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPİNİZ ÂDEM’DENSİNİZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ı, Tabiatı ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Şükür-Şâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARŞISINDAKİ DURUŞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METİNLEŞME TARİHİ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandır

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAŞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIŞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Başka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem İmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inşasında Kur’an öğretimi ve öğreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliği

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Şeytanın kardeşleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEŞLİK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENİŞİ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESİ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUĞU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDİNİ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI İLE BULUŞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarımız günahlarımızdandır

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ı Kerim’de hak kavramı

n

03/09/2012 - 04:28 Şeytanın kardeşleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karşısında nebevi duruş

n

13/07/2012 - 11:07 Ağır emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ı öğrenmeyi/ öğretmeyi öğrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koşun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanın Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ı Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeştir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramının Anlamı

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin şiarı:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramı

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiği Gibi İnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ınTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ı sen de oku,anla ve yaşa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ın değerleri ve onların sıra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ı öğrenme ve öğretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ın Öngördüğü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ı Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatımızın neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düşünmek Kur'anın Emri

n

28/04/2010 - 11:55 İlk muhatabının dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ın Işığında Sorumluluk Duygusu ve Davranış Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatımızda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Bağlantı İçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ı Nasıl Okuyalım ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabın Kur'ân'ı Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site İçi Arama

17 Zilhicce 1446 |  13.06.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Onlar, Allah'ı bırakıp da (Allah'ın) kendisine bir delil indirmediği ve haklarında (hiç bir) bilgileri olmayan şeylere tapıyorlar. Zulmedenler için hiç bir yardımcı yoktur.

( Hac sûresi - 71)

Bir Hadis

Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

Hz. Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki:

"Dünya, mü'mine zindan, kâfire cennettir."


Müslim, Zühd 1, (2956); Tirmizî, Zühd 16, (2325)

Bir Dua

Bismillahirrahmanirrahim

“Rabbimiz! Bizi sabırla donat, bize sebat ver ve inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!”


Bakara Suresi-250

Hikmetli Söz

Sırrını saklarsan ona hakim olursun. Saklamazsan o sana hakim olur. 


Hz. Ömer (r.a)  


Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com