Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6489
Toplam 17255922
En Fazla 25928
Ortalama 2753
Üye Sayısı 161625
Bugün Üye Olan 275
Online Ziyaretci
 
 

Zaman, İnsan ve ziyan

“Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih amelleri işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (Onlar ziyanda değillerdir.)” (Asr, 103/1-3.)
09/10/2015

Zaman diye bir olgunun içine doğuyoruz ama onu tanımlamaktan bile aciziz. Yapılan tanımların her biri kendince ve işi bir tarafından tutuyor. Yaşayıp hissettiğimiz ama “şudur” diyemediğimiz bir muamma zaman. Evrenin hareketlerine bağlı itibari bir algıdır, diyenler de var; yaratılmış ve gerçekliği olan bir şeydir diyenler de. Durum ne olursa olsun kesin olan şu ki, insan zaman ile zorunlu bir ilişki yaşıyor ve bu ilişkiyi düzenleme sorumluluğu da kendi omuzlarında. İnsanın hayatı bu konudaki başarısı oranında anlam kazanacak.

Kur’an genel olarak zamana (asr) yaptığı vurgudan başka, zaman içinde yaşanan yıl, ay, gün, saat gibi genel adlarıyla “vakit” dediğimiz başı sonu belli süreçlere de merkezî bir konum verir. Külli bir mahiyet arz eden zaman kâinata sindirilmiş ilahî azamete işaret ederken, zaman içinde yer alan vakit olgusu insan hayatına şekil vermesi planlanan nizamın yapı taşı olarak rol oynar. Ömür dediğimiz süreç, zamanın ürünü olan vakit kavramı sınırları içinde yaşanır. Bir bakıma vakit, ilahî kudretin, “ürün”e dönüştürmemiz için bize emanet ettiği ham maddedir.

Mesajın temel vurgusu ise Asr suresi ikinci ayetinin içeriğini oluşturan “İnsan gerçekten ziyan içindedir.” cümlesi ile yapılmıştır. Bu yargı insan için öylesine önemli bir gerçeği yansıtmaktadır ki dikkate alınmaz ve gereği yapılmazsa geri dönüşü olmayan bir yola girilmiş, mutlak ziyan içine düşülmüş olacaktır.

Surenin yeminle başlaması bu konuya dikkat çekmeyi amaçlarken, yeminin asır/ zaman üzerine yapılmış olması da haber verilen ziyanın zaman ile ilgili olacağına işaret etmektedir.

“İnsan gerçekten ziyan içindedir.” (Asr, 103/2.) cümlesindeki genel ifadeden, üçüncü ayette ayrı tutulanlar dışında herkesin bu mutlak ziyan olgusunu yaşayacağını, bu hükmün bütün zamanları kapsadığını ve bunun değişmez bir kural olduğunu anlıyoruz. “Ancak, iman edip de salih amelleri işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka. (Onlar ziyanda değillerdir.)” anlamındaki üçüncü ayetin işaretinden ise bu mutlak ziyanın tevhit inancından uzak olmak, dolayısı ile onun gerektirdiği salih amelleri işlememek sebebiyle gerçekleşeceği anlaşılıyor. Aynı şekilde ayet, ömür adıyla emanetimize bırakılmış olan zaman dilimini ilahî iradeye uygun bir hayatla değerlendirmenin, bu ziyana uğramaktan kurtulmanın tek yolu olduğunu bildiriyor. Salih ameller ise, kulluğa layık olmamızı sağlayacak ibadet eylemlerinden, bizi hayat, çevre ve toplumla barışık kılacak yapıcı, verimli faaliyet, tutum ve davranışları içeren geniş bir daire oluşturur. zamanı yönetebilmek salih amel yolunda başarıya ulaşmanın temel şartıdır.

Zaman fiilî gerçekliğini, evrendeki varlıkların hareketlerinin nispeti ile kazanır. İnsan hayatı açısından zamanın gerçekliği ise, daha pratik zaman, İnsan ve ziyan bir alt yapıya sahiptir: İnsan, içinde yaşadığı zaman sürecine yapıp etmeleri ile bir şekil vererek kendi hayatını ve olayları düzenler. Bu konuda aktif ve etkili olabildiği ölçüde zamanına hâkim olmuş demektir. zamanın nesnesi olmakla öznesi olmak arasındaki fark burada yatar. Hayatın rengi, tadı ve kokusu sizin dünya görüşünüzü yansıtıyor, değerlerinizi korumuş olarak rahat rahat soluyacağınız bir hava bulabiliyorsanız zamanı özünden yakalamışsınız demektir.

İnsanın ziyana uğraması, zamanı yönetmek yerine zaman tarafından yönetilmesi devamında ortaya çıkar. zamanın yönettiği insan planlı bir hayat anlayışından yoksundur ve bu sebeple “zaman dışı bir hayat” yaşar. Üretemez, üretimsizliğin sermayesi hâline gelir. Bu süreç içinde dakika ve saniyeler hızla tüketilirken kişi de “tükenir” ve ömür süresi bitmeden zaman tükenir, kişi yaşayan bir ölüye döner.

Asır suresinde temel mesaj, zamanla ilişkileri noktasında ziyana düşmeyen kimseler üzerinden verilmektedir. Bunların temel niteliği iman etmiş olmak kaydıyla hayat süreçlerini salih ameller işlemek, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye ederek değerlendirmektir. İnsanı Allah’a kul yapan ilkelerden habersizce bir hayat sürmek ise ömrü ziyan etmektir. Dünya-ahiret dengesinin bozulduğu her yerde ziyan olgusu bir boyutu ile mutlaka vardır. Bu durum da “dünyayı düzene koyma” çabasının ölüm ötesine hazırlık yapmayı unutturması ile yaşanır. Kur’an’ın insana, özelikle mümine yaptığı çağrı böyle bir tuzağa düşmemek yönündedir. (Nur, 24/36-37.) Nihai mutluluğu, ilahî ilkeleri dikkate alarak bu tuzağa düşmeyip hayat yolculuğunu itaatle geçirenler yaşayacaktır. Bu dile getirdiği yolculuğun nasıl katedileceğine dair bütün detaylar Kur’an ve sünnette verilmiştir. Asr suresinin yanında, zamanı heba etme konusunda insanın yaşadığı yaygın zaafı Hz. Peygamber (s.a.s.) de çok açık ve net ifadelerle ortaya koymuş, insanların çoğunun zaman konusunda aldanış içinde olduklarına dikkat çekmiştir. (Tirmizi, Zühd, 1.)

İyi bir Müslümanın yaşadığı hayat, Rahman’a ulaştıran kesintisiz bir süreci ifade eter. ziyana uğrayanlar ise karşılarında “kendi elleriyle yaptıklarını” bulacaklardır. (İnşikak, 84/6.) Bu hassasiyetin yaşandığı İslam toplumunda zaman bizzat hayat olarak, alınıp satılması, biriktirilmesi ve devredilmesi mümkün olmayan bir değer olarak algılanmıştır. Hayatın sermayesi olarak zaman “dirhem ve dinar”dan daha çok ihtimam görmüştür. “Batı’nın aceleci, telaşlı insan tipi ile İslam’ın mütevekkil insanı arasında iki fark vardır. Birincisi, vaktin kurbanı iken, ikincisi vakti tasarrufu altına alır. Birincisi, doğal vakitleri -dolayısıyla zamanı- unutmuş olarak boyuna dönen çarklara yetişmek kaygısıyla telaşlı bir yaşama ortamına germişken, ikincisi vakti tasarrufunun remzi olarak saati icat etmiştir.” (Rasim Özdenören, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı?, İz yayıncılık, 4. Baskı, İstanbul 1999, s. 189.) Ne var ki çizilen bu tablo artık günümüz Müslümanı için özlem kaynağı bir durumdan başka şeyi yansıtmıyor. Günümüz Müslümanı geride kalan o örnek zamanların ruhunu taşımaktan uzak bulunuyor. Günümüz Müslümanı zaman yönetimi zaafını ağır bir şekilde yaşamaktadır. zamanı yönetmek, onda cereyan eden olayların akışına kapılıp gitmek yerine, o olaylara yön verecek irade, plan ve etkinliklerin öznesi olmak; ahlakı, kültürü, sanatı, ekonomisi ile onun ruhunu üretmek gerekmektedir. Müslümanların yaşaya geldiği son üç asırlık ziyan ve hüsran heyelanı, bu konuda iliklere kadar işlemiş bir acizlik ve çözülmüşlük hâlinin göstergesidir.

Zamana teslim olmanın en açık örneği onu ilahlaştırmaktır. Her şeyin öznesi olarak gördüğünüz zamanın elinde kendinizi masum ve çaresiz hissedersiniz, her şeyi “zamana bırak”ırsınız ve bundan hoşlanırsınız. Gerçekte bir kaçıştır bu, insanın kendi iradesinden ve haysiyetinden kaçışıdır. Cahiliye Arap’ının, maruz kaldığı olumsuz olaylar karşısında suçu zamana yüklemesi bu kaçışın damgasını taşır. (bk. Müslim, Kitabu’l-elfaz mineddehri ve gayriha, 1.) Sahabiler ise aksine zamanlarını Asr suresi bilinci ile değerlendirme gayretinde idiler. Bu konuda bir hatırlatma olmak üzere, birbirlerinden ayrılırlarken Asır suresini okurlardı. (Taberani, Evsat, No. 5124.)

Bizim de Kur’an ve sünnetin önderliği ve sahabilerin örnekliğinde değerler üreterek hayatın akışına hâkim olmamız gerekiyor. “Değer”den kastımız en geniş anlamı ile insanı durağanlığa, gerilemeye düşmekten koruyacak maddi manevi her türlü “yararlı iş”tir.

 

Doç. Dr. Halil ALTUNTAŞ

 

Bu yazı 2986 defa okunmuştur...

Yorum Ekle

Yazdır

YORUM LİSTESİ

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DİNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIŞ, DUYGU VE BİLGİ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOĞRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EĞİTİMİ / Dr. Ekrem KELEŞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, İMTİHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDİMİZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 İNSANLIĞA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIŞ DİNİ İSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KİMLERDİR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ın ışığında insanlığa model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHİRET MUTLULUĞUNUN YOLU: AMEL-İ SALİH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBİMİZİN BİZLERE KUTSAL EMANETLERİ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSİBET KAVRAMI  ÜZERİNE PSİKO-SOSYOLOJİK  DEĞERLENDİRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 İSLAM MEDENİYETİNİN BAŞKENTLERİ: MEKKE, MEDİNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA; GELİN KUTSAL KİTABIMIZI DOĞRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA: GELİN RABBİMİZİ DOĞRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIŞ GAYEMİZ: İBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 İBADETLERİN  BİRLİĞİMİZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MİSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVİ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 İLAHÎ RİSALET ELÇİLERİNİN MİSYONU: İNSANLIĞI ÇATIŞTIRMAK DEĞİL BARIŞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 İSLAM’IN HEDEFİNDE İNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERİM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLİKLERİ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la İlişkilerimizde Tıkanıklık Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la İlişkilerimizde Tıkanıklık Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELİŞLER

n

21/09/2016 - 03:28 İSLAM'IN İSTEDİĞİ DÜZEYE ULAŞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasında Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 İnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCİD GERÇEĞİ

n

18/01/2016 - 02:22 EĞER BİLMİYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEĞİ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, İnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EĞİTİMİ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMŞULUKTA KUR’ANİ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPİNİZ ÂDEM’DENSİNİZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ı, Tabiatı ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Şükür-Şâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARŞISINDAKİ DURUŞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METİNLEŞME TARİHİ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandır

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAŞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIŞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Başka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem İmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inşasında Kur’an öğretimi ve öğreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliği

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Şeytanın kardeşleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEŞLİK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENİŞİ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESİ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUĞU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDİNİ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI İLE BULUŞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarımız günahlarımızdandır

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ı Kerim’de hak kavramı

n

03/09/2012 - 04:28 Şeytanın kardeşleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karşısında nebevi duruş

n

13/07/2012 - 11:07 Ağır emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ı öğrenmeyi/ öğretmeyi öğrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koşun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanın Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ı Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeştir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramının Anlamı

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin şiarı:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramı

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiği Gibi İnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ınTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ı sen de oku,anla ve yaşa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ın değerleri ve onların sıra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ı öğrenme ve öğretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ın Öngördüğü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ı Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatımızın neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düşünmek Kur'anın Emri

n

28/04/2010 - 11:55 İlk muhatabının dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ın Işığında Sorumluluk Duygusu ve Davranış Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatımızda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Bağlantı İçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ı Nasıl Okuyalım ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabın Kur'ân'ı Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site İçi Arama

17 Zilhicce 1446 |  13.06.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Şüphesiz ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara karşı büyüklenenler, onlar için göğün kapıları açılmaz ve halat (ya da deve) iğnenin deliğinden geçinceye kadar cennete girmezler. Biz suçlu-günahkarları işte böyle cezalandırırız.

( Araf Sûresi - 40)

Bir Hadis

Hz. Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor:

Hz. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ehl-i Kitap (Yahudi ve Hristiyanlar) size selam verince onlara
"Ve aleyküm" diye cevap verin."


Buhârî, İsti'zân 22; Müslim, Selam 6; Ebû Dâvud, Edeb 149; Tirmizî, Tefsir, Mücâdele

Bir Dua

Bismillahirrahmanirrahim

“Ey Rabbimiz! Biz gerçekten iman ettik, günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından
koru…”

Âl-i İmrân Suresi-16

Hikmetli Söz

Gözüm, aklım, fikrim var deme hepsini öldür,
Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür...

Suâl: Ey veli, insan nasıl olmalı, söyle;
Cevap: Son anda nasıl olacaksa hep öyle.

Aşk korkuya peçedir, korku da aşka perde,
Allah’tan nasıl korkmaz, insan O’nu sever de...



Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com