Ana Sayfa   |   Görüntülü Dersler  |  Sesli Dersler   |  Kur'an Araştırmaları   |  İlmi YAZILAR   |  Aile Eğitim Yazıları   |  Çocuk Eğitimi Yazıları   |  Yazarlar  |  İletişim

Kur`an-i Kerim ve Mealleri

Namaz Sureleri Tefsiri

Cuma (Tefsir) Dersleri

Hadis Dersleri

Cami Dersleri

Hz. Peygamberin Hayatı (s.a.v)

İnsanı Tanımak (Radyo)

Tv Programları

Seminer ve Konferans

Kısa Dersler

Özel Konular

Fıkhi Konular

Aile Eğitim Seminerleri

Foto Galeri

Üyelik Girişi

Kull. Adı

:

Şifre

:
   

Ücretsiz Üyelik
Şifremi Unuttum

Güncel Videolar

Eğitimcilere ÖZEL
Gazze Duası
Gençlerle İletişim (Günışığı- Reşitpaşa​)
Uyumlu Evlilik Yöntemi (Bulgurlu)

Namaz Vakitleri

Sayaç

Sayac
Tekil (Bugün) 6499
Toplam 17255933
En Fazla 25928
Ortalama 2753
Üye Sayısı 161626
Bugün Üye Olan 276
Online Ziyaretci
 
 

Ashabın Kur'ân'ı Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri

Bu yazıda ashabın Kur'ân ve sünneti en güvenilir bir şekilde muhafaza edip, sonraki nesillere eksiksiz ve ziyadesiz aktarmalarının sebepleri üzerinde durmaya çalışacağız:
19/03/2009

  Onlar ümmi olup, okuma yazma bilmiyorlardı. Onların  bu ümmilik özelliği, önemli şeyleri ezberlemeye sevkediyordu. Ancak buna rağmen yine de az sayıda da olsa yazıyı bilenler vardı. Ve bunlardan Hz. Peygamber kendisine vahiy katipleri seçmişti. Kur'ân'ın pek çok kimse tarafından ezberlenmesinin yanında, korunması hususundaki özenden dolayı da ayrıca bu insanlar tarafından yazıyla kaydediliyordu. Hatta ilk zamanlar Hz. Peygamber, kendi sözleriyle Kur'ân'ın başkaları tarafından karıştırılması endişesi, bütün himmetleri sadece Kur'ân âyetlerini yazmaya teksif ettirme düşüncesi ve o gün için yazı malzemesinin azlığı gibi sebeplerden olmalı ki, hadislerin yazılmasını yasaklamıştı. O'nun şu sözü de bunu göstermektedir:

"Benden bir şey yazmayın. Kim benden Kur'ân'dan başka bir şey yazarsa onu silsin. Benim size söylediklerimi başkalarına aktarmanızda size bir günah yoktur. Ancak kim Bana kasıtlı olarak yalan uydurursa ateşteki yerine hazırlansın." Demek ki gerek ezber ve gerekse yazma işi daha ilk günden başlamış, hiçbir karışıklığa meydan vermeksizin sağlam bir şekilde günümüze kadar gelmiştir.

Ashab, zeka ve hafıza yönüyle, tabiatlarının saflığı ve zihinlerinin keskinliği yönüyle büyük bir üne sahiptir. O dönemde çölde yaşayan bu insanlar, ne kadar uzun olursa olsun, duydukları bir şeyi hemen ezberleme melekesine sahiptiler. Hatta onlar, tarihî olayları ve neseplerinin arşivlerini hep hafızalarında topluyorlardı. İslam gelince, onların bu hususiyetini yönlendirerek sözlerin en güzeli olan Kur'ân'ı ve hidayetlerin en doğrusu olan Hz. Muhammed (sav)'in hidayetini koruma yoluna çevirdi.

Onların yaşantıları son derece basitti. Zaruri ihtiyaçlarının dışında, başka şeylerle uğraşmıyorlardı. Bu da onlar için bol vakit, mevcutla yetinme, yokun arkasına düşmemek demekti. Böylelikle düşünceleri duru, zihinleri dinç ve keskin kalıyordu. Onlar da bunları, Kur'ân ve hadisi ezberlemekte kullanıyorlardı.

Onlar, Hz. Peygamber'i gerçek bir sevgi ile seviyorlardı. Hatta bu sevgi onlarda bir inanç haline gelmişti. Psikolojiden de hatırlayacağımız gibi, insan birisini gerçekten sevdiğinde, bu sevgi onu, sevdiğini her yönüyle takip etmeye, onu devamlı anmaya, sözlerini dinlemeye ve aktarmaya, inceden inceye ondan meydana gelen davranışları taklit etmeye götürür. İşte sahabenin Allah'ı ve Elçisi'ni sevmesi, onların Kur'ân'ı ve sünneti korumaları hususundaki en büyük amilleriydi. Zaten ashabın bu konudaki tutumlarının hiçbir delile ve isbata gereği yoktur. Onlar, Rasûlullah'ın ifadesiyle en hayırlı kimselerdir:

"İnsanların en hayırlısı Benim içlerinde bulunduğum asırdır. Sonra onları takip edenler, sonra da onları takip edenlerdir."

Onların bu sevgileri, Kur'ân ve sünneti ezberleme yolunda âdeta bir yarışa dönüştü. Kur'ân'ı ezberlediler, Rasûlullah'ın söz, fiil ve takrirlerini takip ettiler, hatta O'nun fizikî birtakım özelliklerini dahi muhafaza ettiler.

Yüce Yaratıcı tarafından insanlığa gönderilen Kur'ân-ı Kerim yüksek bir belagata sahipti. O, bütün inatçı ve kibirlileri susturdu, bütün karşı koyanları aciz bıraktı. Zira o, dünya durdukça Elçisi'nin bir mucizesiydi. Kur'ân'dan sonra ise, sözün en güzelini, en camisini ve en tatlısını Allah Rasûlu söylüyordu. Zira O, insanların en fasihi ve en beliğiydi. Araplar, güzel söze aşık ve aynı zamanda nesir ve nazım olarak en güzel parçaları ezberleme hususunda birbirleriyle yarış halindeydiler. Bu yönüyle de onlar, hep birden sözlerin en güzeli olan Kur'ân'ı ezberlemeye, onu anlamaya ve onunla yatıp kalkmaya başladılar. Tabii olarak aynı durum, sünnet için de söz konusuydu.

Kur'ân ve sünnetin bilinmesi, yaşanması, öğretilmesi ve neşri hususunda büyük teşvikler, onlardan yüz çevrilmesi, ihmal edilmesi ve önemsenmemesi hususunda da büyük tehditler vardı. Bunlar da sahabeyi, gerek Kur'ân ve gerekse sünnet hususunda daha titiz davranmaya sevk ediyordu.

"Allah'ın Kitabını okuyup ona uyanlar, namazı hakkıyla ifa edenler ve kendilerine nasib ettiğimiz imkanlardan, gizli ve aşikâr olarak hayır yolunda harcayanlar, ziyan ihtimali olmayan bir ticaret umarlar. Çünkü Allah onlara mükafatlarını tam tamına verecek, üstelik lütfundan onlara fazlasını da ihsan edecektir. Zira O gafurdur, şekûr'dur (kusurları bağışlar, kulların amellerini ve şükürlerini kabul edip fazlasıyla karşılık verir)."

"İnsanlar için Biz Kitab'da açıkladıktan sonra, indirmiş olduğumuz aşikâr delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara Allah lanet ettiği gibi, lanet edebilecek herkes de lanet eder. Ancak onlardan tövbe edip hallerini düzelten ve gerçekleri açıklayanlara gelince: Ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira tövbeleri kabul eden, çok merhametli olan Benim."

"Herhangi bir cemaat, Allah'ın evlerinden bir evde toplanır, Allah'ın Kitabını tilavet eder ve aralarında onu müzakere mevzuu haline getirirlerse, şüphesiz üzerlerine huzur ve sekîne iner, rahmet kendilerini kaplar, melekler onları kuşatır ve Allah Teâlâ onları nezdindeki hayırlı topluluk arasında zikreder." (Burada Kur'ân'ın ezberlenmesi için önemli teşvikler vardır.)

"(Farz, vacip, sünnet, müstehap, adap adına) Rasûl size ne getirmişse onu alın ve sizi neden menediyorsa, ondan da kaçının.", "Kim Rasûl'e itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur." ( Burada sünnetle ilgili teşvikler söz konusudur.)

Ashabın Kitab ve sünnete gösterdiği hassasiyetin sebeplerinden birisi de Kur'ân ve sünnetin dindeki yerinden kaynaklanıyordu. Evet, Kur'ân, dünya ve ahiret saadetini sağlayan, insanla Allah ve insanla yaşadığı çevre arasındaki ilişkilerini düzenleyen yegâne bir Kitab'dır. Sünnet ise, Kur'ân'ı açıklayan, mücmelini tafsil eden, mutlakını takyid eden, umumisini hususileştiren, mübhemini açığa kavuşturan ve inceliklerini belirten ikinci bir kaynaktır. Kur'ân-ı Kerim'in şu âyeti  de Hz. Peygamber'in bu görevine işaret etmektedir:

"Sana da ey Rasûlum bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni insanlara açıklayasın. Umulur ki düşünüp anlarlar."

Şüphesiz ki ashab, Kur'ân ve sünnetin dindeki yerinin ne olduğunu çok iyi bir şekilde biliyor ve bunun için gerekli olan gayreti sarf ediyorlardı.

Aynı zamanda ortaya çıkan pek çok mesele ve soruların da Kur'ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sözleriyle yakın bir ilgisi vardı. Bu durum da himmetleri coşturuyor, zihinleri uyanık tutuyor ve nazarları bu hususlarda Allah ve Rasûlu'nun vereceği hükümlere çeviriyor ve bu konular üzerinde yoğunlaştırıyordu. Böylelikle de hem vahiy ve hem de Rasûlullah'ın sözleri zihinlerde daha iyi yerleşiyor ve bir daha çıkmamak üzere nakşoluyordu.

Kur'ân-ı Kerim ve Allah Rasûlu'nun, insanları talim ve terbiyede hikmetli davranması, onları İslam'a davet ve irşadda mükemmel bir yol takip etmesi de Kur'ân ve sünnetin zihinlere güzelce yerleşmesini sağlıyordu. Kur'ân, insanları, hem kötülüklerden vazgeçirir ve iyilikleri emrederken, birden değil, fıtrata zor gelmemesi ve kabul etmekte zorlanmamaları için tedrici olarak muamele ediyordu. Dolayısıyla o, toptan değil, 23 sene gibi uzun bir süre içerisinde parça parça nazil oluyordu. Bu da onlar için Yüce Yaratıcı'nın bir rahmetiydi:

"…Allah size güçlük çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye sizi temizleyip arındırmak ve size olan nimetlerini tamama erdirmek ister."

"Kim makbul güzel işler yaparsa kendi lehine, kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir.  Rabbin kullarına asla zulmetmez."

Aynı zamanda âyetler nazil olurken ashab, bizzat buna şahit oluyorlardı. Aynı durum sünnet için de söz konusuydu. Hz. Peygamber, peygamberlik ferasetiyle, onları mükemmel bir cemiyet haline getirip, hatta daha sonraki dönemlerde de saadet asrı olarak isimlendirilen bir konuma çıkarmıştı. Onları çeşitli kötülüklere karşı uyarıyor, tutulması gerekli olan yolu gösteriyor, onlara konunun daha iyi anlaşılması için sorular soruyor, cevaplar veriyordu; kısacası Rasûlullah, bunun için her fırsatı en iyi bir şekilde değerlendiriyordu.

Soru sorup cevabını kendisinin vermesiyle ilgili olarak şu hadisi örnek verebiliriz. Ebû Hureyre rivayet ediyor:

"Hz. Peygamber: müflis kimdir bilir misiniz?" buyurmuş,  ashap da: "Bizim aramızda müflis hiç bir dirhemi ve eşyası olmayan kimsedir." demişler. Bunun üzerine Hz. Peygamber: "Gerçekten benim ümmetimden müflis, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekatla gelecek olan kimsedir. Ancak şuna sövmüş, buna zina isnadında bulunmuş; şunun malını yemiş;  bunun kanını dökmüş, diğerini de dövmüş olarak gelecek. Ve buna hasenatından, şuna hasenatından verilecektir. Şayet davası görülmeden hasenatı biterse, onlann günahlarından alınarak bunun üzerine yüklenecek, sonra cehenneme atılacaktır."

Kur'ân'ın ve Hz. Peygamber'in kullandığı üsluplardan birisi de, tergib ve terhipti. Yani bazı iyi şeyleri vadederken, kötü şeylerle de korkutmaktı. Bununla ilgili pek çok âyet ve hadis vardır. İşte bu tergibler ve terhipler de, ashabın zihninde iyice yerleşiyor, unutmaları mümkün olmuyordu.

Ashab, Kur'ân ve sünnet vesilesiyle doğru yolu buluyor; herhangi bir şeyin helal ya da haramlığına onlara bakarak karar veriyor; onlardan aldıkları nasihat ve derslere tabi oluyor; bütün düstur ve ilkelerini Kur'ân ve Hz. Peygamber'den alıyorlardı. Şüphesiz, bilinenle amel edildiği zaman, o bilgi zihinlerde daha güzel bir biçimde yerleşmiş olur. Ve unutulması imkansız hale gelir. Ashab, öğrendikleriyle en titiz bir şekilde amel ettiklerinden ve bu konuda son derece titiz olduklarından, hem Kur'ân ve hem de hadisleri ezberlemeleri ve onları muhafaza etmeleri bu durumun gayet normal bir sonucudur.

Yine bu amillerden birisi de Rasûlullah'ın onların içlerinde bulunmasıdır. Rasûlullah, büyük bir sabır ve metanetle, onlara Kitab ve sünneti ezberletiyor, bilmediklerini öğretiyor, sorduklarında cevap veriyor, şüphelendikleri bir konuda onların şüphelerini gideriyordu. Son derece mütevazı, her zaman mütebessim, huyu yumuşak, sertlik ve kabalıktan son derece uzak, yerinde bir baba, yerinde herkesin hizmetine koşan biri, yerinde bir ana durumunda olan Hz. Peygamber, bütün bu iyi vasıflarıyla onlara yaklaşıyor, beraber oluyor ve onlardan bir kimse gibi hayatını yaşıyordu. Böylelikle o, bütün bu güzel hasletleriyle herkesi kendisine çekiyor, Kur'ân ve Kur'ân'ın tefsircisi konumunda olan sünneti öğretiyordu. Böyle bir öğreticinin öğrettiği şeylerin hafızalardan çıkmasının imkanı var mıdır?

Kur'ân, namazlarda, Cuma hutbelerinde, ashabın kendi arasında, küçük-büyük, erkek-kadın, yaşlı-genç demeden okunan bir özelliğe sahipti. Böylelikle onu ezberlemeleri daha kolay bir hale gelmiş oluyordu.

İşte yukarıda saymış olduğumuz bu ve benzeri sebeplerden dolayı, ashab, Kur'ân ve sünneti en güzel bir şekilde muhafaza etmiş, onu kendi hayatlarında yaşamış ve aynı ihtimamla sonraki nesillere aktarılmasını sağlamışlardır.

 

Bu yazı 4223 defa okunmuştur...

Yorum Ekle

Yazdır

YORUM LİSTESİ

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER

n

06/10/2020 - 01:41 DİNÎ HAYATIN ÜÇ BOYUTU: DAVRANIŞ, DUYGU VE BİLGİ 

n

23/04/2020 - 04:57 DOĞRUNUN YARDIMCISI ALLAH’TIR / Dr. Abdülkadir ERKUT 

n

23/04/2020 - 03:55 RAMAZANDA TAKVA EĞİTİMİ / Dr. Ekrem KELEŞ 

n

30/03/2020 - 10:58 DÜNYA, İMTİHAN DÜNYASIDIR / Nurcan SOLAK 

n

03/02/2020 - 10:48 PEYGAMBER EFENDİMİZE SALAT Ü SELAMIN MANASI  / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

14/10/2019 - 11:50 İNSANLIĞA ÖRNEK VE ÖNDER TOPLUM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

16/09/2019 - 10:34 BARIŞ DİNİ İSLAM / Dr. Abdülkadir ERKUT

n

17/12/2018 - 01:23 ALLAH DOSTLARI KİMLERDİR?

n

19/11/2018 - 10:32 Kur'an'ın ışığında insanlığa model gençler

n

17/10/2018 - 03:33 Kur'an ile Dirilmek

n

10/04/2018 - 01:33 DÜNYA HAYATINDA  ALLAH’IN TARAFINDA OLMAK

n

30/03/2018 - 12:04 DÜNYA VE AHİRET MUTLULUĞUNUN YOLU: AMEL-İ SALİH

n

30/03/2018 - 11:39 RABBİMİZİN BİZLERE KUTSAL EMANETLERİ: TOPRAK, SU, HAVA

n

30/03/2018 - 11:31 KUR’AN’DA MUSİBET KAVRAMI  ÜZERİNE PSİKO-SOSYOLOJİK  DEĞERLENDİRMELER

n

29/03/2018 - 01:10 İSLAM MEDENİYETİNİN BAŞKENTLERİ: MEKKE, MEDİNE, KUDÜS

n

03/01/2018 - 11:26 TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA; GELİN KUTSAL KİTABIMIZI DOĞRU OKUYALIM

n

10/11/2017 - 01:44 TAKLİDİ İMANDAN TAHKİKİ İMANA: GELİN RABBİMİZİ DOĞRU TANIYALIM

n

02/10/2017 - 04:12 YARATILIŞ GAYEMİZ: İBADET/ALLAH’A KULLUK

n

02/10/2017 - 03:43 İBADETLERİN  BİRLİĞİMİZE KATKISI

n

03/07/2017 - 04:09 AHD ve MİSAK SORUMLULUKTUR

n

13/06/2017 - 12:10 MANEVİ BAKIM AYI: RAMAZAN

n

18/04/2017 - 09:24 İLAHÎ RİSALET ELÇİLERİNİN MİSYONU: İNSANLIĞI ÇATIŞTIRMAK DEĞİL BARIŞTIRMAKTIR

n

28/03/2017 - 03:11 TEFEKKÜR

n

20/03/2017 - 01:07 İSLAM’IN HEDEFİNDE İNSAN VARDIR

n

17/02/2017 - 11:41 KUR’AN-I KERİM’DE MÜNAFIKLARIN ÖZELLİKLERİ

n

29/12/2016 - 10:57 Kur’an’la İlişkilerimizde Tıkanıklık Var

n

19/12/2016 - 03:08 Kur’an’la İlişkilerimizde Tıkanıklık Var

n

07/11/2016 - 12:31   KUR’AN’DA VELÂYET KAVRAMI

n

18/10/2016 - 04:51 YÜREKLER ve YÖNELİŞLER

n

21/09/2016 - 03:28 İSLAM'IN İSTEDİĞİ DÜZEYE ULAŞMAK

n

14/06/2016 - 11:19 Mescitler Arasında Mescid-i Aksa’ya Dair

n

10/06/2016 - 10:09 GÜNLÜK HAYATIMIZDA KUR’AN

n

07/06/2016 - 02:46 İnsan Dünyaya Emanet

n

02/05/2016 - 12:32 KUR’AN AÇISINDAN MESCİD GERÇEĞİ

n

18/01/2016 - 02:22 EĞER BİLMİYORSANIZ

n

01/12/2015 - 03:35 KUR’AN’A GÖRE SAHABE GERÇEĞİ

n

20/11/2015 - 01:28 TAKVA

n

09/10/2015 - 02:44 Zaman, İnsan ve ziyan

n

07/09/2015 - 03:47 KUR’AN EĞİTİMİ

n

08/08/2015 - 10:46 KOMŞULUKTA KUR’ANİ ÖLÇÜ

n

06/07/2015 - 12:38 AZIKLARIN EN HAYIRLISI  VE EN SONSUZ OLANI

n

11/05/2015 - 02:51 HEPİNİZ ÂDEM’DENSİNİZ Âdem ise Topraktan

n

27/04/2015 - 12:27 Kur’an’ı, Tabiatı ve Tarihi Anlamak

n

23/12/2014 - 03:22 Şükür-Şâkir

n

27/10/2014 - 03:11 KURÂN KARŞISINDAKİ DURUŞUMUZ

n

24/10/2014 - 03:42 KURÂNIN METİNLEŞME TARİHİ

n

04/07/2014 - 04:28 Haram Lokma ve Toplumsal Kaos

n

30/06/2014 - 06:05 Oruç Kalkandır

n

05/05/2014 - 01:01 21. YÜZYILDA KUR’AN’I HAYATA TAŞIMAK

n

09/04/2014 - 03:17 Küfür-Kâfir

n

09/04/2014 - 12:49 HALKIN KUR’AN ANLAYIŞI

n

21/03/2014 - 05:05 Sorumluyu Başka Yerde Aramak

n

21/03/2014 - 03:35 Samimiyet: Hakikati, Fazileti ve Afetleri

n

10/02/2014 - 02:22 Her Dem İmtihan

n

04/10/2013 - 05:10 Kur’an’da Öfke Kontrolü

n

22/07/2013 - 03:37 Kimlik inşasında Kur’an öğretimi ve öğreniminin önemi

n

19/06/2013 - 04:10 Günümüz Gençliği

n

18/06/2013 - 03:35 Kur'an ve Sünnete Göre Kavmiyetçilik

n

15/05/2013 - 11:32 Şeytanın kardeşleri kimlerdir?

n

14/03/2013 - 01:30 KUR’AN’DA KARDEŞLİK

n

14/03/2013 - 11:10 KURÂNIN BUGÜNE SESLENİŞİ

n

28/01/2013 - 01:55 KUR’ÂN’IN HAYATA MÜDAHALESİ

n

28/01/2013 - 01:51 KURANI OKUMA VE ANLAMA SORUMLULUĞU

n

28/12/2012 - 11:53 KUR’AN KENDİNİ NASIL TANITIYOR?

n

27/12/2012 - 04:19 KUR‘AN‘IN ANLAM DÜNYASI İLE BULUŞMAK

n

22/11/2012 - 11:38 Buhranlarımız günahlarımızdandır

n

05/10/2012 - 02:30 Kur’an-ı Kerim’de hak kavramı

n

03/09/2012 - 04:28 Şeytanın kardeşleri kimlerdir?

n

03/09/2012 - 02:28 Kur’an karşısında nebevi duruş

n

13/07/2012 - 11:07 Ağır emanet

n

13/07/2012 - 10:59 Kur’an’ı öğrenmeyi/ öğretmeyi öğrenme üzerine

n

27/06/2012 - 11:06 Kur’an’a koşun

n

26/06/2012 - 04:04 Kendi dilinden Kur’an

n

25/04/2012 - 04:13 Hayata kulluk mührünü vurmak

n

02/04/2012 - 03:41 Ya Rabbi! Müminlere kin beslemekten bizleri koru!

n

12/03/2012 - 02:06 Duanın Önemi

n

12/03/2012 - 01:28 Kur'an-ı Kerim'de söz

n

05/03/2012 - 01:41 Müminler ancak kardeştir

n

23/01/2012 - 12:31 Dua Kavramının Anlamı

n

16/01/2012 - 01:48 Dinin şiarı:Ezan

n

03/01/2012 - 01:29 Kur’an’da Tevbe Kavramı

n

12/10/2011 - 02:01 Allah’a Gerektiği Gibi İnanmak

n

12/10/2011 - 01:58 Kur’an’ınTevhid Felsefesi

n

11/07/2011 - 03:04 Kur'an'ı sen de oku,anla ve yaşa!

n

06/06/2011 - 02:34 Kur’an’ın değerleri ve onların sıra düzeni

n

14/02/2011 - 16:28 Sahabenin Kur'an'ı öğrenme ve öğretme gayretleri

n

17/01/2011 - 14:37 Kur’an’ın Öngördüğü Model Mü'min

n

02/12/2010 - 17:03 Kur’an ve Hikmet Peygamberi

n

02/12/2010 - 16:10 Son Elçi ve Son Mesaj HZ.Muhammed ve Kur'an-ı Kerim

n

15/10/2010 - 18:42 Kur’an hayatımızın neresinde?

n

10/08/2010 - 14:58 Düşünmek Kur'anın Emri

n

28/04/2010 - 11:55 İlk muhatabının dilinden Kur’an

n

21/01/2010 - 10:31 Kur’an’ın Işığında Sorumluluk Duygusu ve Davranış Bilinci   

n

20/01/2010 - 10:54 Allah’a Tevekkül… AMA NASIL?

n

06/07/2009 - 15:11 Günlük Hayatımızda Kuran

n

06/07/2009 - 15:07 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:45 Kuran'i Kerimi Okuyanlar

n

04/05/2009 - 14:35 Kur'anla Bağlantı İçinde Olmak

n

21/03/2009 - 10:19 Kur'an'ı Nasıl Okuyalım ?

n

19/03/2009 - 15:17 Ashabın Kur'ân'ı Ezberleme ve Yazmadaki Gayretleri
 

Site İçi Arama

17 Zilhicce 1446 |  13.06.2025

Bir Ayet

Bismillahirrahmanirrahim

Onlar, hem ondan alıkoyarlar, hem kendileri kaçarlar. Onlar, yalnızca kendi nefislerinden başkasını yıkıma uğratmazlar ama şuurunda değildirler.

( En'âm Suresi - 26)

Bir Hadis

Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“İman etmedik çecennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçede iman etmiş olamazsınız. Size, yaptığınızda birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyimmi ? Aranızda selamı yayınız.”

(Müslim, “İman”, 22)

Bir Dua

“Allah’ım, beni güzel ahlaka eriştir, senden başka güzel ahlaka yöneltecek yoktur.”

(Tirmizî, Deavât, 32)

Hikmetli Söz

Hiç kimseye hor bakma, İncitme gönül yıkma, Sen nefsine yan çıkma, Mevla görelim neyler, Neylerse güzel eyler...

Canlı yayın

İslam Ansiklopedisi

  Tasarım : Networkbil.NET

@2008 kuraniterbiye.Com