Bu yazýmýzda kâmil manada bir Allah inancýnýn lüzumu ve böyle bir imana sahip olmanýn insanlara kazandýracaðý ahlâkî fazilet ve güzelliklerin üzerinde durmaya çalýþacaðýz.
Bilindiði gibi; dinimize ait hükümler üç ana gruba ayrýlýrlar. Bunlardan ilkini inanç ve itikad, ikincisini ibadat ve muamelât, üçüncüsünü de ahlâk konularý oluþturmaktadýr. Birbiriyle iç-içe olan bu hükümlerin tamamý, insanlarýn dünya ve ahiret hayatýný tanzim ve her iki cihanda mutlu olmasýný saðlama gayesi taþýrlar. Nitekim iman ibadetin; ibadet üstün ahlâkýn, üstün ahlâk da insan-ý kâmil olmanýn temelini teþkil ederler. Kâmil insan ise, dünyada Rýza-yý Bari Ôye uygun hareket eden ve buna karþýlýk vadedilen ilahî nimetleri kazanarak ebedî mutluluða nail olmaya hak kazanan kimse demektir.
Dinimize ait hükümleri ihtiva eden Kur'an-ý Kerim, Yüce Allah'ýn rýzasýný nasýl elde edeceðimizi ve ona giden yollarýn neler olduðunu açýkça göstermiþ bulunmaktadýr. 0, her þeyden önce sâlim ve saðlam bir iman sahibi olmayý önermiþtir. Þüphesiz böyle bir imanýn ön þartý; Yüce Rabbimizi bilmek, O'nu noksan sýfatlardan tenzih edip kemal sýfatlarýyla tanýmaktýr. Ýkinci þartý ise, Hz. Muhammed (s.a.v.)'i Allah'ýn kulu ve resulü olarak kabul etmek, bildirdiklerinin de hak olduðuna ve Allah katýndan geldiðine dair iman ve ikrarda bulunmaktýr.
Kur'an-ý Kerim'in bildirdiðine göre Allah vardýr ve birdir. Ýnsan, etrafýnda olanlara ve kendi nefsinde yaþadýklarýna þöyle bir baksa, O'nun var ve bir olduðunu apaçýk bir þekilde anlar. Ýçinde bulunduðumuz bu kâinatýn yaratýcýsý olan Allah, ayný zamanda din gününün, yani ahiret hayatýnýn da sahibidir. Hiç kimseye muhtaç deðildir. Aksine herkes ve her þey O'na muhtaçtýr. Hay (diri)dýr, ezelî ve ebedîdir. 0, her þeye kâdirdir. Rahmeti her þeyi kuþatmýþtýr. Merhamet etmeði sever. Ayný zamanda hikmet sahibidir. Her þeyi bilen, her þeyi gören, her þeyden, hattâ kalblerde saklý tutulanlardan dahi haberdar olandýr.
Her müslümanýn Allah hakkýndaki inancýnýn bu þekilde olmasý gerekmektedir. Þüphesiz böyle bir iman, tüm insanlýk için en büyük bir deðer, en saðlam bir destek ve dayanak ve de en güvenilir bir rehberdir. Zira böylesine ulvi bir rehber, insaný ortada kalmaktan, her türlü kötülüðe dalmaktan korur, birçok iyilikler yapmasýný, ibadet ve itaat duygusunu artýrarak manevi hazlara ulaþmasýný ve sonuç olarak da mutlu olmasýný saðlar.
Kur'an-ý Kerim, insanýn bu kemal noktasýna gelme halini "ittika" ve "ihsân" dereceleri olarak göstermektedir. Ýttikayý, korku ve ümit içinde bir yaklaþýmla Allah'dan gerektiði þekilde sakýnma; ihsaný ise Allah'ý daima hartýrda tutma, 0'ndan haya etme (utanma), her þeyi Yüce Yaratan'dan bilerek büyük bir sevgi ve minnet duygusu içinde O'na yönelme ve baðlanma diye açýklamaktadýr. Ýhsân'ýn ne olduðu hakkýnda Cebrail aleyhisselam tarafýndan sorulan bir soruya karþýlýk olarak sevgili Peygamberimiz þöyle buyurmuþtur: "Ýhsân, Allah'ý görüyormuþ gibi O'na ibadet etmendir. Sen O'nu görmüyor olsan dahi, O'nun seni gördüðünü bilmendir."(1)
Ayrýca Kur'an-ý Kerim, insanýn bu ideal noktaya gelmesi halini Allah'ýn boyasý ile boyanma, O'nun öngördüðü sýfatlar ile sýfatlanarak ahlâkî ile ahlâklanma olarak tanýmlamaktadýr. Allah'ýn sýfatlarý ile sýfatlanan bir kimsenin, en güzel faziletlerle donanmýþ olacaðýnda asla þüphe yoktur. Onun içindir ki sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), bizlerin Allah'ýn emrettiði üstün ahlâkla ahlaklanmamýzý istemiþtir.(2)
Vahdaniyet, yani bir ve tek olma sýfatý, hem inanç ve idealde, hem de toplumun her kesiminde olmasý gereken birlik fikrinin, beraberlik idealinin yegâne kaynaðýdýr. Kur'an-ý Kerim, birlik ve beraberlik anlayýþýnýn bulunmayýþýný "fitne" olarak vasýflandýrmakta, fitneyi de katl, yani adam öldürme fiilinden daha büyük bir kötülük saymaktadýr.
Allah'ýn kudret sýfatýný kendisine rehber edinen insan, her sýkýntýya katlanmayý, her zorluðu yenmeyi, her çeþit kötülükle mücadele etmeyi; Hikmet sýfatýný rehber edinen, hak ve hakikatin gerçek bilgide olacaðýný, dolayýsýyla zan ve þüpheye dayanan anlayýþlarýn terk edilmesi gereðini; Onun Esmâ-i Hüsnâsýndan Adalet sýfatýný rehber edinen, hak ve hukuka riayet etmeyi, bu hak kime ait olursa olsun, onu mutlaka koruyup kollamayý ve her türlü haksýzlýktan uzak kalmayý; Rahman ve Rahim sýfatlarýný rehber edinen ise Allah için sevmeyi ve Allah için iyilik yapmayý öðrenir.
Þüphesiz insan, her þeyden çok Yaratan'ýný sever. 0 nedenle Mü'minlerin gönlünde bulunan en büyük sevgi, sevgilerin en yücesi olan Allah sevgisidir. Ancak Yunus Emre'nin deyiþiyle insan, yaratandan ötürü yaratýlanlarý da sevmek durumundadýr. Bu manada Ýslâm, zaten Allah sevgisi ile yaratýlanlarýn sevgisini, özellikle de insan sevgisini iç-içe ve eðer teþbihte hata olmazsa, birbirine yapýþýk ikiz kardeþler olarak görmüþ ve göstermiþtir. Çünkü Allah sevgisinin yüceliðine, Allah'ýn eseri olan mahlukatýn sevgi merdiveni kullanýlmadan çýkýlamaz. Zaten Resulullah (s.a.v.) da; "Allah'a yemin ederim ki, müslüman olmadýkça Cennet'e giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de müslüman olamazsýnýz"(3) buyurmamýþ mýdýr ?
Allah sevgisi, Allah'ýn emir ve yasaklarýna uyma, samimiyet, tevekkül ve teslimiyetle O'na baðlanma þeklinde tezâhür eder. Böyle bir sevgi, insanlar arasýndaki iliþkilerin güzelleþmesini, Allah rýzasýna dayanan iyiliklerin artmasýný da saðlar. Bu suretle kardeþlik, birlik ve beraberlik baðlarý ile dirlik ve düzen anlayýþý geliþir. Ayrýca birlikte yaþamanýn vazgeçilmez þartlarýndan biri olan toleransý ve hoþgörü ortamýnýn doðmasýna yardým eder. Kuþkusuz o da her yer ve zamanda ihtiyaç duyduðumuz toplumsal barýþ demektir.
Bilindiði gibi insanlar arasýnda olmasý gereken dostluklarýn azalmasý, ona baðlý olarak da öfke, hiddet ve düþmanlýklarýn artmasý çoðu kez sevgi eksikliðinden kaynaklanmaktadýr. Ýnsanlarý rahatsýz eden yanlýþ düþünce, yanlýþ fiil ve davranýþlar ile onlardan neþ'et eden kötülüklerin tek sebebi de yine sevgisizliktir. Çünkü sevgi olsa, öfkeler diner, düþmanlýk duygularý siner, bir daha ortaya çýkma imkaný bulamadan kaybolup gider. Unutulmamasý gereken bir husus olarak söylemeliyiz ki, tüm faziletler, tüm iyilik ve güzellikler, sadece sevgi ve samimiyet ortamýnda doðar ve geliþirler. Bu bakýmdan, günümüzde yaþadýðýmýz rahatsýzlýklarýn yok edilmesi için Allah rýzasýna dayanan sevgi pýnarýný herkesin gönlüne iyice akýtmamýz gerekmektedir. Çünkü bu sevgi ve samimiyet olmadan, yüce dinimizin hedeflediði faziletli hayat ve kâmil ahlâk idealini yakalamamýz mümkün deðildir. Nitekim toplumsal barýþ, ahlâk ve fazilet konusunda ortaya çýkan problemlerin, geçmiþte de hep sevgi yoluyla halledildiðini görmekteyiz. Gerçekten de, söz geliþi Anadolu'nun en buhranlý, dolayýsýyla Anadolu insanýnýn en bunalýmlý dönemlerinde gelen Hz. Mevlana'nýn, Hacý Bayram Veli'nin, Yunus Emre'nin, Hacý Bektaþ-ý Veli'nin metodu sevgi esasýna dayanýyordu. Daha önce gelen Ahmet Yesevî'ninki de öyle... Zira bu metot bizzat Yüce Allah tarafýndan va'z edilen ve Resûlü tarafýndan uygulanan ilahî bir metottur. Kendi mesajýný insanlara teblið etme görevi ile görevlendirdiði Resulüne Yüce Allah "onlarla (muhataplarýnla) en gülzel þekilde mücadele et"(4) emrini verdikiten baþka bakýnýz bir de ne buyurmaktadýr: "Ýyilikte kötülük bir olmaz. Sen kötülüðü iyilikle önle. O zaman (görürsün ki), seninle arasýnda düþmanlýk olan kimse, sanki yakýn bir dost olur."(5) Ýþte Resulüllah (s.a.v.)'ýn uyguladýðý metot bu metot idi; elde ettiði muazzam sonuç ise herkesin malumudur.
Atalarýmýzýn da iþaret ettiði gibi, kan nasýl sadece su ile yýkanýrsa, kötülükler de ancak iyilikle silinir ve yok edilir. Kuþkusuz bu düþünce, Ýslâm'ýn insanlýða kazandýrmak istediði en büyük hasletlerden biridir. Ancak Kur'an-ý Kerim'in bildirdiðine göre "bu haslete, sadece sabredenlerle (hayýrda) büyük pay sahibi olan kimse kavuþturulur"(6).
Kur'an-ý Kerim'de bu ayeti destekleyen baþka ayetler de vardýr. Allah'ýn rýzasýný ve O'nun sevgisini kazanmanýn iyilik yapma, sabýrlý olma, hakký söyleme ve insanlarý sevme þartýna baðlý olduðunu birlikte gösteren o ayetlerden bazýlarýnýn meali þöyledir:
"Asra yemin ederim ki insan, gerçekten ziyan içindedir. Ancak bundan iman edip salih ameller iþleyenler, birbirlerine hakký ve sabrý tavsiye edenler müstesnadýr"(7). " O kimseler ki varlýkta ve yoklukta mallarýndan infak ederler. Öfkelerini yutar ve insanlarý affederler. Allah, iyilik ve ihsanda bulunanlarý sever."(8)
Yukarýdan beri söylediklerimizi bir sonuç olarak özetlemek gerekirse söylenecek söz merhum Âkif'in güzel bir biçimde dizelediði þu beytindeki sözden baþkasý olamaz:
Ne ilimdir veren ahlâka yükseklik ne irfandýr,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandýr.
(1) Sahih-i Müslim, Ýman, 1.
(2) Bkz: Sahih-i Buhari, Ýsti'zan 1; Müslim, Birr
115, Cennet 28.
(3) Buhari, Edebü'l-Müfred, 1/359. H. No:260.
(4) Nahl, 16/125.
(5) Fussilet, 41/34.
(6) Fussilet, 41/35.
(7) Asr Suresi, 103/1-4.
(8) Al-i Ýmran, 3/134.
|