Muhammed (s.a.v) putperest Mekke ehlinin arasında sıkılmış¸ onlarda mevcut olan sapıklıktan bir nebze olsun sıyrılmak ve rahatça düşünebilmek için Hira mağarasında vaktini geçirmeye başlamıştı. Allah’ın kendisine vahyetme vakti yaklaştıkça onunda yalnızlığa olan arzusu şiddetleniyordu.
05/09/2008
Mağarada kalışlar kimi zaman kısa kimi zamanda bir ay gibi uzun zamanı kapsıyordu. Yine mağarada bulunduğu bir anda Cebrail geldi ve O’na:
-Oku! dedi.
O:
Ben okumak bilmem¸ dedi.
Rasulullah (s.a.v) devamını şöyle dile getiriyor.
-Sonra melek beni tuttu ve şiddetle sıktı. Takatim kesildi¸ beni bıraktı ve:
-Oku¸ dedi.
Ben
-Okumak bilmem¸dedim.
Beni ikinci defa tuttu ve sıktı. Takatim kesildi. Sonra yine bıraktı ve:
-Oku¸ dedi.
Ben
Okumak bilmiyorum¸ dedim üçüncü defa beni şiddetle tuttu¸ sıktı bıraktı ve nihayet şu ayetleri okudu:
“Yaratan Rabbinin adıyla oku.
O¸ insanı bir kan pıhtısından yarattı.
Oku¸ Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir.
Ki¸ O¸ kalemle öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti.”
Rasulullah (s.a.v) titreyerek ailesine döndü ve Hz. Hatice’ye:
-Beni örtün! beni örtün! dedi.
Korkusu gittikten sonra başından geçenleri Hz. Hatice’ye anlattı.
Aralarında geçen konuşmadan sonra Hz. Hatice Rasulullah (s.a.v)’ı alıp
amcasının oğlu Varaka bin Nevfel’e götürdü. Varaka Rasulullah (s.a.v)’ı dinledikten sonra O’ na şöyle dedi:
“Bu gördüğün Allah’ın Musa’ya gönderdiği Cebrail (a.s)’dır. Ah¸ sana peygamberlik geldiği zaman genç olsam kavmim seni çıkaracağı zaman hayatta bulunsam.”
Varaka¸ Rasulullah (S.A.V)’ın Mekke’den çıkarılacağını söylüyordu. Peygamber (s.a.v) şaşkındı. Doğup büyüdüğü bu güzel şehirden birgün zorla ayrılacaktı.
İlk vahyden kırk gün sonra ikinci vahy geldi. Peygamber (s.a.v)’e görevi söyleniyordu. İnsanları Allah’a inanmaya çağıracaktı. Kendisine ilk inananlar: hanımı Hz.Hatice¸ amcasının oğlu Hz.Ali¸ arkadaşı Hz.Ebubekir¸ Zeyd bin Harise¸ Zubeyr ibni Avvam¸ Abdurrahman ibni Avf…
Her yıl Kabe şimdi olduğu gibi peygamber (s.a.v) zamanında da insanlar tarafından ziyaret ediliyordu. Peygamber (s.a.v) bu olaydan yararlanmak istedi ve gelen insanlara İslamı anlatıyordu. Tabi ki müşriklerde boş durmuyor¸ peygamber (s.a.v) ile alay ediyorlardı.
Yollarına dikenler koyuyorlar¸ çöplerini kapısının önüne döküyorlardı. Hatta o kadar ileri gittiler ki peygamber (s.a.v) Kabe’de namaz kılarken üzerine hayvan pisliği bile döktüler. Ama yaptıkları tüm eziyetler inananların artmasını engellemiyor¸ haklı davasında peygamber (s.a.v)’in geri adım atmasına sebep olmuyordu. Yaptıkları onca teklife karşı peygamber (s.a.v) onlara şu cevabı veriyordu.:
“… Allah’a yemin olsun ki; bu davadan vazgeçmem için güneşi sağ elime ay’ı da sol elime koysalar¸ bu yolda ölünceye veya Allah onu üstün getirinceye kadar asla bu davadan vazgeçmeyeceğim.”
Şimdi isterseniz Müslümanlara yapılan işkencelere bir örnek verelim.
Umeyye bin Halef adında bir adamın kölesi olan Bilali Habeşi efendisi tarafından öğle vakti güneş adam akıllı kızdırmaya başladığında O’nu Mekke’nin sahrasına çıkarır kızgın kumlara yatırır ve üzerine de kayalar koyardı.ve Bilal’e:
-Hayır! Hayır! Ya Muhammed’i inkar ederek Lat ve Uzza’ya ibadet edersin yada işkence sen ölünceye kadar devam eder.
Hz. Bilal ise:
-Allah birdir! Allah birdir! Diye cevap veriyordu.
Yine birgün Hz. Bilal’e işkence edilirken Umeyye’nin yanına gelen Hz Ebu Bekir ona şöyle dedi:
Ey Umeyye! Bu zavallı hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Ne zamana kadar ona işkence edeceksin?
Umeyye Hz Ebubekir’e:
Onu yoldan sen çıkardın şimdi de onu gördüğü işkenceden sen kurtar¸
dedi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir Hz. Bilali satın aldı ve onu özgürlüğüne kavuşturdu.Cenabı Hak ise Hz Ebubekir’in yaptığı bu işe Kur’an-ı Kerim’de şöyle değiniyor:
“Halbuki (şirkten ve günahlardan) çok sakınan¸ malını (sırf allah nezdinde) temizlemek için veren ondan uzaklaştırılacaktır. Onun nezdinde bir kimsenin (Allah tarafından)mükafat edilecek hiçbir nimet (ve minneti) yoktur. O
(bunu) sırf o çok yüce Rabbinin rızasını aramak (için yapmıştır).herhalde kendiside ileride hoşnud olacaktır. (leyl suresi)
"Biz hiç bir peygamberi, Allah'ın izni ile, kendisine itaat olunmaktan başka bir gaye ile göndermedik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri vakit sana gelip de Allah'tan af dileseler, sen de resul olarak onların affedilmelerini isteseydin, elbette Allah'ı tövbeleri kabul eden, pek merhametli bulacaklardı."
(Allahümme ente rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike me´s-teda'tü, eûzübike min şerri mâ-sana'tü, ebûu leke bini'metike aleyye ve ebûu bizenbî fağfirlî feinnehu lâyağfiruzzünûbe ilâ ente.)
(Allahım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.Beni sen yarattın ve ben senin kulunum.Gücüm yettiğince sana verdiğim söz üzereyim. Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım.Üzerimdeki nimetini ve günahlarımı kabul ediyorum.Beni bağışla.Şüphesiz günahları ancak sen bağışlarsın.)
Kim bunu akşamladığı vakit içtenlikle inanarak söyler de o gece ölürse cennete girer. Sabahladığı vakit yaparsa da böyledir.
[Buhârî, 7/150]
Bir Dua
Bismillahirrahmanirrahim
“Rabbimiz! Hesap kurulacağı gün beni, anamı, babamı ve müminleri bağışla!”
İbrahim Suresi-41
Hikmetli Söz
Hayvan ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı.