KALBÝ KARARTAN 7 ÞEY
1.Kötü ortamda kalmak veya kötü kimselerle (günah kar haramzade, sefih, ahlaksýz, kalitesiz vs.)
2.Gýybet,dedikodu yapmak; sû-i zanda bulunmak.
3. Tevbe ettiði (Allah’a söz verdiði) halde yine ayný günahý iþlemek.
4.Çok zaruri olmayan kadýn-erkek beraberliði.
5.Haram veya þüpheli lokma.
6.Kahkaha ile gülmek.
7.Ýsyan, þikayet, felaket tellallýðý.
MEHMED AKÝF
Çok iyi derecede arabca ama sesinde arabca yoktu; hâlis ve akýcý bir cengaver Türkçeyle konuþurdu. Tane taneliðini kaybetmeyerek çabuk bir konuþma tarzý vardý. Arab edebiyatýna çalýþýrken altý ayda kur’aný ezberlemiþti. Âkif’in arab edebiyatýndaki kuvveti Kur’an hýfzýndan sonra baþlamýþtýr. Caddelerden daima kaçar evine ve iþine tenha sokaklardan giderdi. Caddeden geçmeye mutlaka mecbursa gözlerini meçhul bir noktaya diker caddeyi kendi hesabýna tenha bir sokak haline getirirdi. Mithat Cemal’in Akif’le ilgili þu tesbiti enteresandýr; Akif hayatýmýn 33 senesidir. Bu 33 senede o, bir tek def’a bayaðý olmadý. Onun iç yüzüne baktýðým vakit gökyüzüne, denize bakar gibi ferahlardým. Sonra 63 senelik hayatýný öðrendim; bu ne berrak 63 senedir, siyah ve pis tek bir dakikasý yoktur. Eserinin beðenilmesi onu çocuk gibi utandýrýrdý, baþka yere bakardý. Kütübhânesindeki kitaplarýn tamamýný okumuþtu. Az eseri çok okurdu. Akif için dört þey çamur kadar pisti: Cimrilik ikbal þýmarýklýðý, kibir, madii pislik. Kendisi þöyle anlatýrdý: “Bir Ýngiliz’e sormuþlar: Bu kadar an’aneci (gelenekçi) olduðunuz halde nasýl terakki ettiniz? Ýngiliz cevap vermiþ: Bizde en yeni an’an’ane 600 seneliktir, en eski teceddüd (yenilik) 6 saattir !” Akif’de böyleydi 14 asýrlýk an’aneyle 14 saatlik teceddüdün berarber yürümesini isterdi.
EÝNSTEÝN’IN BAÞARI FORMÜLÜ
Einstein’ýn en az “e=mc2” kadar meþhur bir diðer formülü de “A=X+Y+Z”dir. Einstein bu formülünde: x’le çalýþmayý, Y ile aklý kullanmayý, Z ile de aðzýný sýký tutmayý kasdeder. Bütün bunlar bir araya gelince A’nýn, yani baþarýnýn elde edileceðini söyler.
AÞURE GÜNÜ
Muharrem ayý içerisindeki Aþure günü Ýnsanlýðý alakadar eden mühim ve hayati hadiselerin yaþandýðý bir tarih. Hz. Adem (as)’ýn tevbesi bugün kabul edildi. Hz. Nuh (as)’ýn gemisi bugün tufandan kurtulup cudi daðýnýn tepesine oturdu. Hz. Musa (as) ve israiloðullarý Firavun’un zulmünden ve Hz.Ýbrahim (as) ateþten bugün kurtuldular. Hz. Yaku (as) Yusuf’una (as) bugün kavuþtu. Bu kadar büyük fetihlerin tevafuk ettiði bu tarih ciðer parçalayýcý bir facianýn da tarihi; Resul-i Ekrem efendimiz‘in (asm) iki reyhanýnda birisi olan Hz. Hüseyin’in (ra) ve ailesinin Kerbela’da þehadet þerbetini içtiði gün bugün.
EMANETÝ YÜKLENMEK
Emanet o kadar geniþ bir çerçevedir ki; insanlarýn kendisi bile bir emanettir. Allah Teala canýný ona emanet vermiþtir. Ýlk nefesten en son nefese sayýlý nefesler birer emanettir. Her birinin hesabý mutlak surette sorulacaktýr. Çünkü insan bunu kendi iradesiyle yüklenmeiþtir. Hayatýný, her nefesini bu þuurla geçirmelidir.
Akýl bir emanettir.
Mal bir emanettir.
Aile bir emanettir.
Din bir emanettir.
Zaman bir emanettir.
Nesil bir emanettir.
Çevremize baktýðýmýzda bütün eþya ve insanla kaim olan her þey birer emanettir. En küçük zerreden en büyüðüne insanoðlunun hizmetine sunulmuþ olan her þey bu çerçevenin içindedir.
“Allah emanetleri ehline vermemizi emrediyor “ (Nisa Suresi 4/58) buyuran Yüce Rahman da emaneti muhakkak ehline vermiþtir. Yani insanoðlu emaneti sahiplenmeye layýk görülmüþtür. “Zayýf”týr “Aceleci” dir “Cahil”dir “Zalim” dir ama bu aðýr emanetin taþýyýcýsý olmaya en layýk varlýk da odur. Belirttiðimiz gibi akýl ve irade sahibi olan tek mahlûk odur.
ÞEMAÝLÝ ÞERÝF
Hz. Ali (ra) Resulullah (asm)’ýn vasflarýný anlattýðý zaman þöyle derdi: Resulu Ekrem Aleyhissalatü vesselam Efendimiz çok uzun boylu olmadýðý gibi azalarý birbirine girmiþ kýsa boylu da deðildi: orta boylu bir insandý. Saçlarý kývýrcýk olmadýðý gibi düzde deðildi, dalgalýydý. Þiþman olmamakla beraber yuvarlak yüzlü de deðildi. Yanaklar uzuncaydý. Mübarek teninin rengi kýrmýzýya çalan beyazdý. Gözler siyah kirpikleri uzundu.
Göðsünde, göbeðine kadar inen kýldan bir hat vardý. El ve ayaklarýnýn parmaklarý kalýncaydý. Eklem yerleri ve iki küreðinin birleþme yeri olan omurgasý iri idi. Bir tarafa dönünce sadece baþýný çevirmez, bütün vücudunu çevirirdi. Yürüyünce, yamaçtan iniyormuþçasýna öne meylederek yürürdü. Ýki omzu arasýnda peygamberlik mührü vardý.
O, peygamberlerin mührü (sonuncusu) idi insanlarýn en iyi kalblisi, en þeceatlisi ve en doðru sözlüsü idi. O ahlakça herkesten yüce, muâþere yönüyle de en geçimlisi idi. Onu aniden gören ondan heybet duyardý; bilerek beraber olan, kalbden severdi onu vasfeden þöyle derdi; Ben ne ondan önce nede ondan sonra onun gibisini hiç görmedim.
Resul-û Ekrem (asm9 çabuk konuþmazdý; her iþitenin anlayacaðý þekilde konuþurdu.(Tirmizi)
ZERREDE SAKLI ÂLEMLER
Allah Teala buyurur: “ Düþünmezmisiniz ?” (Hud 30) Bir atomu, sonsuz kere büyüttüðümüzde karþýmýza sonsuz bir gökyüzü çýkar.Trilyonlarca yýldýz…Hepsi döner halde hiçbiri diðerine çarpmýyor, hiçbir trafik kazasý yaþanmýyor hiçbiri arýzaya yapýp da tamirhaneye çekilmiyor; hepsinin vazifesi ayrý. Ayný þekilde gökyüzü alemini küçült bir atom meydana gelir. Bu kudret akýþlarýnýn sahibi olan Cenab-ý Hak kulunu defalarca ilahi azameti tefekkürü davet ediyor.
|