Yerel dünyalar, hayatlar, tarzlar, küresel baðlantýsallýklar yoluyla dönüþüyor; gündelik hayatlarýmýz, ilgilerimiz, iliþki biçimlerimiz çok uzaklardaki güçlerin yönlendirici etkilerine maruz kalýyor. Ýslam toplumlarý modern zamanlar boyunca tek yönlü ve kontrol dýþý yabancýlaþtýrýcý etkilere açýk kaldý. Bu yabancýlaþma sebebiyle modern zamanlara kadar tarihi belirleyen Müslümanlar, þimdilerde tarih tarafýndan belirleniyor. Yerel ve özgün kültürler, hayat tarzlarý marjinalleþiyor, tarihten dýþlanýyor, bir folklor konusu haline geliyor. Modern-seküler dil, yorum iradesini ve tekelini elinde tutuyor. Ýslami ilgilerimiz ve tekrarlarýmýz hep söylem düzeyinde kalýyor, gerçek dünyaya yansýmýyor. Gerçeklikle uyuþmayan beklentiler içerisine giriyoruz. Toplumlarýmýz/halklarýmýz radikal gerilimler içerisinde yaþýyor. Dini hayatýmýz bütünüyle avamileþiyor. Neoliberal dünya görüþü bütün deðerleri göreceli hale getiriyor. Temel deðerlerin göreceli hale gelmesi nedeniyle, ilahi iradenin müdahalesinden baðýmsýz hayatlar yaþýyoruz. Hesaplanabilir, sayýlabilir, nicelleþtirilebilir; niteliklere ve sahiciliðe ihtiyaç duymayan bir kültür yoluyla duygusuzlaþtýrýlýyoruz, tekdüzeliðe kapatýlýyoruz. Din’i ilgilerimiz, büyülü, sihirli, gizemli, mistik bir eðilime dönüþüyor. Efsanevileþtirilen cemaat liderlerinin çok özel güçlere sahip olduðuna inanýlabiliyor. Olaðanüstü özelliklere sahip olduðuna inanýlan cemaat liderleri ile müritleri arasýnda gizemli-mistik iliþkiler kuruluyor. Cemaat liderleri insan olmaktan çýkarýlarak, mitolojik bir kült haline getiriliyor.
Aziz Ýslam; dünya ile tarih ile siyaset ile ilgisi olmayan, uygulamaya konulmasý mümkün olmayan bir ütopyaya dönüþtürülüyor. Ýslami cemaatler, tarihten kaçarak mistisizme sýðmýyor. Ýslami ilkeleri, içerikleri somutlaþtýramýyor, bir gerçekliðe dönüþtüremiyoruz. Sahip olduðumuz fikir ve düþüncelerimizle bugünün dünyasýna nüfuz edemiyoruz. Müslümanlar olarak tarihi inþa edemediðimiz için, tarih ithal ediyoruz. Toplumlarýmýz, sömürgecilik öncesinde asla var olmayan karþýtlýklara, düþmanlýklara sürükleniyor. Emperyalizm bugün mezhep çatýþmalarýný kýþkýrtarak, toplumlarýmýzý yeniden parçalamaya, zayýflatmaya çalýþýyor. Özellikle Ortadoðu'da halen yaþanan karþýtlýklar, rekabetler, düþmanlýklar, Ýngiliz-Fransýz sömürgeciliðinin, Amerikan emperyalizminin ürünüdür. Avrupalýlar “Yahudi” sorununu Ortadoðu'ya ihraç ederek bu sorundan kurtulmuþlardýr. Emperyalist alçaklýklar, büyük kültürlerin, medeniyetlerin, bilgeliklerin beþiði olan Ortadoðu'yu bir kez daha büyük bir enkaz yýðýnýna dönüþtürme giriþimlerini sürdürüyor.
Modern-seküler-sömürgeci dünya, Müslüman halklarýn insanlýklarýný tanýmýyor. Ortadoðu'da Arap milliyetçilikleri tek bir siyasal toplum olmayý baþaramadý. Arap milliyetçiliði ideolojisini Hýristiyan Araplar baþlattýlar. Bu milliyetçilikler yoluyla Arap halklarýnýn Osmanlý yönetimine yabancýlaþtýrýlmalarý amaçlandý. Arap-Ýslam toplumlarý uzun süren siyasal hareketsizlik ve durgunluk döneminden, Batýlýlarla yaptýklarý iþbirliði sonucu çýktýlar. Arap ayaklanmalarý, bugün olduðu gibi, geçmiþte de, Batý'dan öðrendikleri kavram ve kurumlarla, bu kavram ve kurumlar adýna gerçekleþti. Arap toplumlarý, Osmanlý Ýmparatorluðuna karþý sürdürdükleri ayaklanmalar boyunca sürekli olarak Ýngilizler tarafýndan manipüle edildiler, kýþkýrtýldýlar, yanlýþ yönlendirildiler, aldatýldýlar, ihanetlerle karþýlaþtýlar. Osmanlý yönetiminden baðýmsýzlaþmak için Ýngiltere ve Fransa ile yardýmlaþan Arap unsurlar, daha sonra bu ülkeler tarafýndan sömürgeleþtirildiler. Günümüzde yanlýþ bir biçimde “devrim” olarak tanýmlanan Arap ayaklanmalarý, diktatörlere karþý yükselen bir öfkenin somutlaþmasýydý. Bu ayaklanmalar bir fikir üretmiyor, bir siyaset üretmiyor, bir proje/vizyon/program/içerik üretmiyor. Ýslami cemaatler, partiler, Ýslam Devleti taleplerinden, Ýslami taleplerinden vazgeçiyor, sivil toplum, ya da seküler demokratik toplum modelleri üzerinde çalýþýyor. Ýslami cemaatler/parti ler, Türkiye örneðinde de takip edilebileceði üzere modern seküler-liberal model adýna, Ýslami iddialarýyla ilgili olarak açýk ve aðýr tavizler veriyor, açýk ve aðýr uzlaþmalar sergiliyor. Taviz ve uzlaþý uygulamalarý; Ýslami anlamda nihai bir tercih yapmadýðýmýzý, yapamayacaðýmýzý, köklü bir baðlanma içerisinde bulunmadýðýmýzý, Ýslami tercihlerimiz etrafýnda risk almak gibi, bir bedel ödemek gibi cesaret isteyen bir duruþa sahip olmadýðýmýzý gösteriyor.
Tarih ile gerçek anlamda yüzleþmek ve hesaplaþmak için radikal bir dava bilinci ve ahlâký gerekir. Statükolarýn sýnýrlarý içerisinde kalarak düþünmek/üretmek, düþünmek ve üretmek deðildir. Düþünce hayatýmýzda yapýsal bir deðiþim mi gerçekleþtirmedikçe yeni bir baþlangýç yapamayýz. Modern, seküler sýnýrlarý/ufuklarý aþmayý baþaramadýðýmýz takdirde Ýslami baðýmsýzlýktan söz edemeyiz. Baþkalarýný ikna etmeye çalýþtýðýmýz amaçlarýmýz konusunda, önce kendimizi nihai anlamda ikna etmeliyiz. Anlatacak bir hikâyemiz olmalý, hep savunmada kalamayýz. Ýslami umutlarýmýzla gerçeklik arasýnda çok büyük çeliþkiler var. Umutlarý çoðaltmak için yalan söylemekten vazgeçmeliyiz. Ýslami inançlarýmýz bizlerden her gün yeni bir þeyler öðrenmemizi, öðretmemizi, yeni bir þey üretmemizi, yeni bir etkinlik alaný açmamýzý istiyor. Yapýsal muhafazakârlýklara kapandýðýmýz takdirde bunlarý gerçekleþtiremeyiz. Her hangi bir mücadeleyi zihinsel anlamda kaybettiðimizde, her þeyi kaybetmiþ oluruz.
Günümüzde Müslümanlarýn, Ýslam toplumlarýnýn kuru bir bilince ihtiyaçlarý var. Tarihin bütünüyle yýkýcý hale geldiði bir dönemde, Din'in yerine ikame edilen modern-seküler ideolojilerle hesaplaþamamak, Müslümanlarýn iradesiz bir teslimiyetçilik içerisinde bulunduklarýný gösterir. Paslanmýþ ve ucuz düþünceler içeren, resmi ideolojik doðrular, düzmece ideolojik yorumlar, sömürgeci aklýn toplumlarýmýza dayattýðý çerçeveler, zihinsel bir köleleþmeye yol açýyor. Biz, Müslümanlarý doðrudan ilgilendiren olaylar/geliþmelerle ilgili olarak Batýlý medyanýn palavralarýndan oluþan yorumlarý tüketebiliyoruz. Emperyalistlerin çýkarlarýný sürdürebilmek için yerel aracýlar bulmakta zorlanmadýklarýný kaydetmek gerekiyor. Sömürgeciler, özellikle Ortadoðu'da kendilerine meydan okuyabilecek her hangi bir güce asla tahammül edemiyor. Sömürgeciler çýkar uðruna her türlü kötülüðü, vahþeti, cinayeti iþleyebiliyor. Her tür sömürgecilik bir sapýklýk biçimi olarak somutlaþýyor. Sömürgeci giriþimler/politikalar seküler-modern-liberal kliþelerle meþrulaþtýrýlýyor.
Tehlikeli iyimserlikler toplumlarýmýzý gerçeklerden uzaklaþtýrýyor.
Bugün aziz Ýslam Ümmeti; üzerimize bir sorumluluk olarak yüklenen Ümmet mücadelesini yürütmediði için, geçmiþin anýlarýna yaslanýyor, bunlarla övünmeye devam ediyor. Ýslam toplumlarýnýn karþý karþýya bulunduðu aðýr koþullar, bizleri maalesef acýmasýz bir gerçekçiliðe mecbur ediyor. Etrafýmýzda geliþen olaylarla ilgili olarak isabetli teþhislerde bulunamadýðýmýz takdirde, bugüne ve geleceðe ait bir bilinç oluþturmalýyýz. Irkçý sömürgeciler, dünyanýn kendilerine ait olduðunu düþünüyor ve Ýslam toplumlarýný sürekli olarak kültürel/ siyasal/askeri anlamda taciz ediyor, þiddet yoluyla el koyma, politik tahakküm devam ediyor. Küreselleþme ulus-aþýrý hegemonik bir yapýlanma biçiminde ilerliyor. Sosyal medya aracýlýðýyla iletiþim, dünya ölçeðinde büyüyor ve dönüþtürücü etkiler oluþturuyor. Hemen her konuda dünya ölçeðinde anýnda yazýþmak mümkün olabiliyor. Online ve sanal hayatlar yaþýyoruz. Böyle bir zamanda Müslümanlar olarak þimdiki zamanýn dili ve tanýðý olabilmeliyiz. Sömürgeci akýl, kâr saðlayabilmek için her tür kirliliðe ve ahlaksýzlýða yol bulabiliyor. Modern zamanlarda putlaþtýrýlan maddi ilerleme, hiç bir þekilde insani/ahlaki bir içeriðe sahip olmadý. Teknolojik baþarýlar insanlýktan çýkmak, pahasýna gerçekleþtirildi. Nihilist bir özgürlük yaklaþýmý iðrenç hayat tarzlarý oluþturdu. Çok sefil yozlaþma, sapkýnlýk biçimleri bugün medya aracýlýðýyla kendisine yeni alanlar açýyor. Modern-seküler-liberal kültür; para-toplumsal/ekonomik baþarý cinsellik dýþýnda hiç bir þeye ilgi duymuyor. Para ve þöhret kültürü genç kuþaklarý cezbediyor. Medyada sergilenen gösteriler yoluyla kitleler liberal-seküler kültüre kazandýrýlarak etkisizleþtiriliyor. Toplumlarýmýz aklýn ve vicdanýn sýnýrlarýný aþan kötülüklere sürükleniyor, sömürgeci sistemin neden olduðu felaketleri bir kez daha yaþýyor. Akýl almaz akýlsýzlýklarla kuþatýlmýþ bir dünyada yaþýyoruz. Modern-sekuler iktidarlar; mitolojileri, bilimi, sanatý, felsefeyi araçsallaþtýrarak bir ideolojiye dönüþtürüyor, bunlara dokunulmazlýk kazandýrýyor. Din'den boþaltýlan kamusal-siyasal alan tahakküm üreten ideolojiler tarafýndan iþgal ediliyor.
Modern zamanlar boyunca, bizler, Müslümanlar olarak egemen kültürün dayattýðý çerçeveler içerisine hapsedildik. Paradigmalar savaþýný, her hangi bir çatýþmaya girmeden kaybet tik, modern seküler iradeye teslim olduk. Bizler, bugün kaybedenlerin dilini kullanýyoruz. Kaybedenlerin psikolojisi içeri sindeyiz. Kaybedenler, kendi inançlarýný, düþüncelerini, paradigmalarýný, modellerini özgürleþtiremiyor. Kaybedenler, günümüzde yaþandýðý üzere ancak taviz vererek, itaat ederek, sistemin içerisinde kalarak, kendilerine yönelik her saldýrýyý ve galiplerin faþizan dayatmalarýný “hoþ görerek” galiplerin belirlediði yol ve yöntemleri kabul ederek varlýklarýný sürdürebiliyor. Bu durumun içselleþtirilmiþ bir sömürgeleþme durumu olduðunu bilmek gerekir. Uygarlýk ölçütlerinin Avrupa merkezcilik tarafýndan standartlaþtýrýlmýþ olmasý nedeniyle, kaybedenler bu standartlarýn ötesine geçmeyi düþünmüyor, yeni standartlar oluþturmaya çalýþmýyor. Farklý bir toplumsal ve siyasal sisteme sahip ol duðu için Ýran'a karþý küresel bir Soðuk Savaþ uygulanýyor. Ýran sürekli olarak bir Sýcak Savaþ tehdidi ile baskýlanýyor.
Modern-seküler ýrkçýlýk, rakip bir sisteme imkân tanýmayan korkunç bir diktatörlük sergiliyor. Ýçerisinde yaþadýðýmýz dönemde, aynen 19 ncu yüzyýl sonunda olduðu gibi Ortadoðu'da her ülke, emperyalist güçlerin yayýlmacý, sömürgeci, ýrkçý, ihtiraslarýnýn, kapitalist açgözlülüklerin hedefi haline gelmiþtir.
19 ncu yüzyýl sonundaki nüfuz savaþlarý ve egemenlik mücadeleleri bugün aynen devam etmektedir. Eski sömürgecilik dönemlerinde Ýslam toplumlarý katliam/vahþet/savaþ/sömürü aracýlýðýyla "uygarlaþtýrýlmaya" çalýþýlýyordu. Bugün, yeni sömürgecilik döneminde, savaþlar, iç savaþ kýþkýrtýcýlýðý, iþgaller ve sömürü Batý "demokrasileri" adýna sürdürülüyor.
Ýslam toplumlarý olarak, modern zamanlar boyunca karþý karþýya bulunduðumuz ve çözümleyemediðimiz için biriktirdiðimiz sorunlarý, isabetli bir biçimde teþhis ve teþrih edemediðimiz takdirde, bu sorunlarla ilgili bir çözüm tarzý oluþturamayýz. Toplumlarýmýz kendi gerçekliklerinin bilincine varamadýklarý için, temelsiz iyimserliklere sýðýnma ihtiyacý duyuyor. Aziz Ýslam'ý, eksiksiz bir bütünlük içerisinde, bütün boyutlarýyla talep etmekten korktuðumuz için, istemediðimiz pek çok þey bizlere dayatýlabiliyor, farklý bir modelin, Ýslami bir modelin mümkün olabileceðini kanýtlayabilecek bir bilince, birikime, cesarete, harekete, içeriðe sahip olmadýðýmýz için, Ýslam’ýn bir devlet dini deðil, devletin kendisi olduðunu savunamýyoruz. Bizlerin, Müslümanlar olarak zihinsel/kültürel/siyasal sömürge olduðumuzu ifade edebileceðimiz özgür bir dile ihtiyacýmýz var. Seküler dünya görüþü ile Ýslami dünya görüþü arasýnda hiç bir gerekçeyle uzlaþtýrýlmasý mümkün olmayan ebedi bir farklýlýk olduðunu hatýrlamalýyýz. Sekülerizm, zihinsel, felsefi içeriði olan bir kavram deðil, inançsýzlýðý esas alan bir hayat tarzýdýr.
Bütün umutlarý bir araya getirmek için, biz Müslümanlar tavizsiz hayatlar yaþamak, tavizsiz düþünceler fikirler üretmek zorundayýz. Ýdeolojik ve ýrksal mitolojilerin, sömürüye dayalý, tahakküme dayalý modern kurgular olduðunu unutmamalýyýz, Ýdeolojik mitolojiler gerçeði temsil etmezler, ideolojiler yalnýzca maske iþlevi görürler. Statükocu, tavizci, uzlaþmacý, teslimiyetçi bir zihinle, kültürle bir özgürlük mücadelesi verilemeyeceði gibi, özgürlük sözcüðünden bile söz edilemez. Gerçek ya da hayali kimi korkularýn baskýsý altýnda bulunan zihinler her tür köleliðe hazýr durumdadýr. Günümüzde yalnýzca Ýslami direniþ hareketleri özgürlük mücadelelerinin hakkýný veriyor. Çünkü ancak özgür özneler direniþ kararý verebilir. Kendilerini zamanda donduran muhafazakar/saðcý/ hoþgörücü cemaatler yenilenme ve dönüþüm bilincine açýk deðiller. Bu nedenle yeni bir bilinç ortaya çýkmadýkça, yeni bir umut da ortaya çýkmayacak. Kendilerini zamanda donduran cemaatler aynýnýn aynýsý günler/yýllar/zihinler biriktiriyor.
Aziz Ýslam, her koþulda ulaþýlmasý mümkün olan hedefler koyar. Ýslam’ýn ilk yüzyýlýnda Atlantik'ten Çin'e uzanan bir imparatorluk kuran Müslümanlar, Ýslami hedefleri bir bütünlük içerisinde gerçekleþtirdiler. Bu imparatorluklarý kuran Müslümanlar tavizsiz bir hayatýn, tavizsiz bir iman’ýn temsilcisiydiler. Ýslam Ýmparatorluklarýnýn yöneticileri, yönettikleri halklarý Ýslama her hangi bir zorlamaya baþvurmaksýzýn kazandýrdýlar. Ýmparatorluk kurulurken, Ýslama kazandýrýlan halklarý kuþatan kapsayýcý bir kültür ve hikmet iklimi oluþturuldu. Avrupa'da Rönesans bu kültürün katkýlarýyla gerçekleþti. Bu kültürün belirleyici özelliði insani nitelikler, deðerler, bilgelikler, adalet ve merhamet içeriyor olmasýdýr. Ýslam ve iman birliðinin adý olan Ümmet, kabile ve milli baðlýlýklarý aþmak suretiyle gerçek oldu.
Çýkarcý hesaplar yaparak, neoliberal dünya görüþü ve hayat tarzý doðrultusunda ittifaklar kurarak, hiç bir biçimde risk almaksýzýn, muhalefet ve sorgulama üretmeksizin hiç bir mücadele yürütülemez, hiç bir mücadeleden sonuç alýnamaz.
Kötüler arasýnda en az kötüyü seçmek gibi, en az kötüyü “hoþgörü” söylemiyle aklamak gibi utanç verici, aþaðýlýk bir yöntem düþünülemez. Günümüzde ahlaki bir korkaklýk içerisinde bulunduklarý için, kendilerini zalimlerle/sömürgecilerle/küresel faþistlerle özdeþleþtiren cemaatler/akýmlar olduðunu biliyoruz. Bu durum Ýslam Ümmeti'nin içerisinde bulunduðu hal-i pür-melâli gösterir. Kendi hayat tarzlarýmýzý, düþünce tarzlarýmýzý özgürleþtiremediðimiz için, hayat ve düþünce tarzlarý ithal etmeye devam edebiliyoruz. Libya ve Suriye örneklerinde yaþadýðýmýz üzere Ortadoðu ülkeleri, büyük güçlerin stratejik çýkarlarýnýn, stratejik karþýtlýklarýn, güç mücadelelerinin ve oyunlarýnýn savaþ alaný haline gelmiþtir. Suriye'de, Baas rejiminin zulüm ve katliamlarý ne kadar gerçekse, “Özgür Suriye Ordusu”nun ve “Suriye Ulusal Konseyi”nin emperyal/sömürgeci güçlerle iþbirliði halinde olduklarý da bir o kadar gerçektir. Bugünün dünyasýný emperyal güçler arasýndaki iliþkiler þekillendiriyor. Müslümanlar olarak kolektif bir bilinç felci yaþadýðýmýz için, resmi doðrularýn, yerel diktatörler karþýsýnda küresel diktatörlerin yanýnda yer alabiliyoruz. Zihinsel ölüm süreçlerine maruz kaldýðýmýz için gerçeði konuþmuyoruz. Aziz Ýslam’ýn zamana uyumlu hale getirilmesi konusundaki emperyal giriþimler etrafýnda sesimizi yükseltmiyoruz. Ortak Ümmet bilincini, ortak varoluþ bilincini yozlaþtýran, deðersizleþtiren, milliyetçilikler, mezhepçilikler, hizipçiliklerle gereði gibi hesaplaþamýyoruz.