Emperyal bir çerçeve içerisinde üretilen ve pazarlanan bilgi, enformasyon ve kültüre maruz kaldýðýmýz için, kendi aklýmýzý ve algýlarýmýzý kullanmýyoruz, kullandýðýmýzý sanýyoruz, özellikle Ýslam toplumlarý, kültürel bir hercümerç, savrulma ve kýyamet yaþýyor. Kültürel, ruhsal, manevi, ahlaki boyutu belirsiz hale gelen hayatlar yaþýyoruz. Ýslami dil söylem, bilgi ve bilinç koþullarýn/muktedirlerin keyfine göre þekillendirilebiliyor, eðilip, bükülebiliyor. Seküler akýl, hayatýmýzý varoluþumuzu kutsal olana yabancýlaþtýrarak, hayat ve varoluþu kuraklýða mahkûm ediyor. Küreselleþmenin ve sosyal medyanýn etkisiyle genç kuþaklar neoliberal dünyaya/hayat tarzýna katýlýyor. Duygularýmýzý, sezgilerimizi, kalbimizi ve vicdanýmýzý reddeden seküler akýl, insanlýðý insanlýktan çýkaran þiddete dayalý bir sistem oluþturuyor. Ekonomik vahþet Müslümanlarý da içerisine alacak þekilde belirleyiciliðini sürdürüyor. Emperyalist dünya Ýslam toplumlarýna ve Müslümanlara yönelik olarak hukuku ve özgürlükleri küstahça/pervasýzca ayaklar altýna almaya devam edebiliyor.
Amerika ve Avrupa'da Ýslamofobi, derinleþerek, geniþletilerek, yayýlarak sürdürülüyor, özgürlüklerin yalnýzca bir propaganda kliþesi olduðunu görüyoruz. Müslümanlara yönelik önyargý ve nefret dalgalarý sistematik olarak üretiliyor.
Araçlar dünyasýnda baþ döndürücü geliþmeler yaþanýrken, anlamlar dünyasýnda ürküntü verici gerilemeler, büyük yýkýmlar yaþanýyor. Ýnsanlar ebedi deðerlerle deðil, moda, günlük ve anlýk deðerlerle ilgileniyor. Ýnternet çaðýnda, insani iliþkiler, doðrudan iliþkiler, yüz yüze iliþkiler dönemi kapanýyor. Ekranlarla bütünleþen insanlar, kitaplarýn/düþüncenin dünyasýndan uzaklaþýyor. Araç/gereç üreten bir uygarlýk yalnýzca ölçmek ve saymakla sýnýrlý varoluþlar oluþturuyor. Ýnsani varoluþlar, mekanik varoluþlara dönüþüyor. Araç/gereç uygarlýðý, araç/gereç bilimi, insaný bütün doðallýklardan ve anlam kaynaklarýndan uzaklaþtýrýyor, insaný derin bir boþluða sürüklüyor. Ýnsanlýk yeniden anlam kaynaklarýna, ahlaki/manevi dayanaklarýna dönmedikçe, araç/gereç uygarlýðýnýn tahakkümü devam edecek. Kendi fýtratýna ve anlam kaynaklarýna yabancýlaþan, köksüzleþen insan’ýn insani varoluþu öz-gürleþtirecek bir içerik/eylem üretmesi, ürün-eser vermesi beklenemez.
Ýnsanlýk tarihi, modern zamanlarda endüstrileþme ve kentleþme ile birlikte hýzlý ve köklü bir deðiþim yaþamaya baþladý. Kýrsal ve tarýmsal bir düzenden, endüstrileþen ve kentleþen bir düzene geçildi. Ýslam toplumlarý bu hýzlý/köklü deðiþim süreçlerine kayýtsýz kaldýlar. Bu dönemde, özellikle 18 nci yüzyýldan sonra Avrupa kendisini dünyanýn özel bir bölgesi, özel bir kültür ve uygarlýða sahip istisnai bir coðrafya olarak görmeye baþladý. Batý uygarlýðý düþüncesi kutsallaþtýrýlarak bu uygarlýðýn dünya tarihini belirleyecek en mükemmel özelliklere sahip olduðu iddia edildi. Bu tarihten itibaren Avrupa teknik üstünlük yoluyla Batý dýþý dünyada egemenlik kurmaya yöneldi. Avrupa'nýn uygarlaþtýrma projesi ayný zamanda bir misyonerlik projesiydi. Günümüzde “Ýslamofobi” çalýþmalarýný yürüten düþünce kuruluþlarýnýn yerinde geçmiþte “Hýristiyanlýk Bilgisini Yayma”, “Kilise Misyoner Cemiyetleri” gibi pek çok kuruluþ vardý. 1900 lü yýllarda Avrupalýlar dünya kara yüzeyinin beþte dördünden fazlasýný sömürüyorlardý. Afrika, 1900 lü yýllarda Avrupalý devletler tarafýndan paylaþýlmýþtý. Avrupa sömürgeciliði açýsýndan aradan geçen bunca zaman içerisinde ciddi hiç bir deðiþiklik olmadý. Bir Avrupa projesi olan Ýsrail, militer ve faþist Siyonizm, Amerika’nýn ve Avrupa’nýn himayesinde Filistin üzerindeki acýmasýz sömürgeciliðini sürdürüyor. Libya yeni bir Ýngiliz/Fransýz sömürgesi haline geliyor. Ýsrail'in sömürgeci/faþist statüsü tartýþýlabilir hale geliyor ancak, Ýsrail'in Avrupa ve Amerika ile olan ideolojik akrabalýðý sebebiyle, Ýsraile yönelik eleþtiriler/yaptýrýmlar/öfke sembolik bir gerilim ve çatýþmadan ibaret kalýyor.
Her durumda, her þartta aklýmýza, algýlarýmýza, bilincimize mukayyet olmamýz gerekiyor. Hiç kimsenin zihinlerimizi algýlarýmýzý çarpýtmasýna/yönetmesine/baskýlamasýna fýrsat ver-memeliyiz. Eleþtirel analiz yeteneðimizi her durumda etkili kýlabilmeliyiz. Ýsrail'le iliþkilerini kesmeye cesaret edebilecek bir ülkenin, Örneðin Türkiye'nin, Amerika ile olan iliþkilerini, Nato ile olan iliþkilerini, Avrupa Birliði ile olan iliþkilerini de kesmeye cesaret edebilmesi gerekir. Türkiye’de konumlandýrýlmak üzere olan Nato Füze Savunma sisteminin ayný zamanda Ýsrail’i korumaya yönelik bir sistem olduðu unutulmamalýdýr. Hukukun, vicdan ve adaletin, insanlýk ve merhametin hiçbir þekilde giremeyeceði Guantanamo gibi yerler/bölgeler/mekânlar oluþturan bir sistem'i hiç bir biçimde onaylayanlayýz. Libya'ya yönelik Nato barbarizmi/müdahalesi, bombardýmanlarý ve korkunç iç savaþ; Kaddafi diktatör olduðu ya da muhaliflere zulmettiði için deðil; Batýlýlarýn yeni sömürü projelerinin Kaddafi yönetimi tarafýndan reddedilmesi sebebiyle baþlatýlmýþtýr. Nükleer Enerjiden vazgeçmenin yollarýný arayan Batýlý devletler, bu enerjinin yerine güneþ enerjisini geçirmeyi planlýyor. Bu enerjinin Ortadoðu ve Maðrip çöllerinde kurulacak santrallerde güneþ enerjisini elektriðe dönüþtürmek suretiyle Avrupa'ya taþýmayý düþünen, Avrupalý devletler 21 güneþ enerjisi sisteminden 12 tanesini Libya topraklarýnda inþa etmek istiyor. Kaddafi rejimi, Avrupa'nýn enerji ihtiyacýný büyük ölçüde karþýlayabilecek bu projeyi ýsrarla ve þiddetle reddediyor.
Görsel kültür, özellikle genç kuþaklar üzerinde yýkýcý etkiler oluþturuyor, genç kuþaklar düþünselliði terk ediyor. Yüzeysel bir taklitçilik her alanda üretkenliðin kaybýna yol açýyor. Liberal kültürel gündem genç kuþaklarý yönlendiriyor. Liberal kültür ise her tür bayaðýlýðý küreselleþtiriyor. Bireyselleþtirilmiþ dindarlýklarýmýzla eleþtirel bir meydan okuma gerçekleþtiremiyoruz. Entelektüel anlamda bir hesap sorma noktasýna gelemediðimiz için, liberal-seküler kavramsallaþtýrmalara mahkûmiyetimiz sürüyor. Günümüzde yalnýzca paraya dönüþtürülebilen fikirler bir deðer taþýyor. Ýnternet çaðýnda yalnýzca maddi bilgilere ulaþabiliyoruz. Bilginin anlamý ve niteliði üzerinde düþünmüyoruz. Bilgelerin, düþünürlerin yerini uzmanlar alýyor. Dünya hakkýnda, insanlýk hakkýnda, tarih ve toplum hakkýnda bilgi sahibi olmakla; dünyayý/tarihi/toplumu anlamlý kýlabilmek birbirinden çok farklý þeylerdir. Bilmek, düþünmek ve yapmak bir bütündür. Günümüzde bilgi düþünmeye ihtiyaç duymayan bir bilgidir. Yetenek denildiðinde bugün akla gelen ilk þey hangi yollarla olursa olsun çok para kazanma yeteneðidir. Ýnsanlar, insani deðerlere sahip olmak yerine, bir þeylere sahip olmak için c canla hýrs bir çaba harcýyor. Erdem, bilgelik, irfan vicdan ve merhametin para ile satýn alýnamayacaðý unutulmaktadýr. Ýnsanlar anlýk baþarýlarla, anlýk ödüllendirmelerle tatmin olabilmektedir. Materyalist ihtiraslar nedeniyle tüketim açlýðý bir türlü giderilememektedir. Sentetik bir dünyada, hayatýn her alanýnda hiç bir derinliði ve içtenliði olmayan mekanik ve basmakalýp yaklaþýmlar yeni bir tarz oluþturuyor, Sentetik ve mekanik bir dünyaya ait zorunluluklar, kalbimizi, ruhumuzu hayatýmýzdan söküp çýkarýyor. Gündelik hayatýn hayhuy’u, maddi sorunlarý baskýsý, bizleri derinlikli bir biçimde düþünmekten alýkoyuyor. Ayrýntýlarýn peþinde koþuyor, oyalanýyoruz. Kendisini bilmeyen bir insanýn, pek çok þey biliyor olmasý bir kýymet taþýmýyor. Sosyal statüleri tüketim nesneleri belirliyor. Ýnsanlar ancak, tükettiklerinde mutlu olabiliyor. Bir diðer yanda sahip olanlarla olmayanlar arasýndaki gerilimler, çatýþmalar da týrmanýyor. Sosyal eþitsizlikler, ayaklanmalara neden oluyor. Neoliberal hayat tarzý ahlaki/vicdani kayýtsýzlýklara yol açýyor, insanlýðý, erdemli bir hayata yabancýlaþtýrýyor.
Modern özgürlük algýsý bütünüyle maddi bir içerik taþýyor. Bu nedenledir ki; zihinleri sömürgeleþtirilen insanlarýn, toplumlarýn özgürlüklerinden söz edemiyoruz. Hayatta hiç bir þeyin insan zihninin sömürgeleþtirilmesi kadar kötü/vahim sonuçlar veremeyeceðini bilmek gerekiyor. Resmi dünyanýn güç yoluyla dokunulmaz kýlýnmasý ve tartýþýlmamasý sebebiyle muktedirlerin, müstekbirlerin fikirleri, kavram ve kurumlarý günümüz dünyasýný þekillendiriyor. Bizlerin, Müslümanlar olarak, modern-liberal dünyayý/hayatý toptan kabulümüz ne kadar yanlýþsa, toptan reddimizde o kadar yanlýþtýr. Bugün, maalesef, Batý teknolojisini, Batýlý deðerlerden baðýmsýz olarak nasýl ithal edeceðimiz konusun da yeterli, tatmin edici yanýtlara sahip deðiliz. Bugünün dünyasý, teknolojinin dili ile matematiðin dili ile konuþuyor. Hakikati matematiksel bir yaklaþýmýn, algýnýn sýnýrlarý içerisine sýkýþtýran bir dünyada insani/ahlaki bir gelecek olamaz. Büyülü yalanlarla aldatýlan insanlýðý, olup bitenleri sorgulayabilecek bir irade ortaya koyabilmesi zihinsel özgürlüðe sahip olmakla mümkün olabilir. Yönünü þaþýrmýþ bir dünyada, bilimin, bilgi'nin, enformasyonun, ideolojik amaçlarla, ýrkçý amaçlarla araç haline getirilmesi suretiyle bugün her toplumda kamuoyu muktedirlerin/müstekbirlerin isteði doðrultusunda yönlendiriliyor, sömürgeci amaçlara hazýr hale getiriliyor.
Bu nedenle, olaylara, dünyaya bakma, yorumlama tarzlarýmýzý gerektiðinde deðiþtirebilmeliyiz. Muktedirlerin hayat tarzlarý ile sýradan insanlarýn hayat tarzlarý arasýnda kapatýlmasý mümkün olmayan uçurumlar var. Muktedirler halklara karþý sorumlu deðiller, kimseye hesap vermek gibi bir yükümlülükleri de yok. Yalnýzca zenginlere hizmet eden bir ekonomik sistem, yoksullarý dýþlýyor, yalnýzlaþtýrýyor. Büyüyen gelir uçurumuna yönelik kitlesel isyanlar yaþanýyor. Bilgi teknolojilerinin oluþturduðu aþýrý baðlantýlý bir dünyada geleceðe yönelik umutlarý olmayan, geleceksiz genç kuþaklar diktatörlere karþý ayaklanýyor, küreselleþme ve bilgi teknolojileri hoþnutsuz kesimleri yerel otoritelere karþý yüreklendiriyor, cesaretlendiriyor.
Gerçek bir umut için, gerçek bir iman'a sahip olabilmeliyiz.
Ýlahi yaratýlýþýn, varoluþun, eþsizliðine, mükemmelliðine saygý duymayan bir kültürün, birey haklarýna saygýdan söz etmesi inandýrýcý olamaz.
Zihinsel bir arýnma olmaksýzýn, manevi bir arýnma olamaz. Ýnsaný özgürleþtirmeyen bir bilginin bir deðer taþýmadýðýný anlamak gerekir.
Dünya nimetlerine sahip olmakla, dünya nimetlerine köle olmak birbirlerinden çok farklý þeylerdir. Dünya nimetlerine köle olmamak için, arzularýmýzý kontrol edebilmeliyiz, içimizde var olmayan bir þeyi, dýþarýda bulamayacaðýmýzý bilmeliyiz.
Koþullara teslim olmuþ, koþullarý meþrulaþtýrmýþ, koþullara alýþmýþ, koþullarý içselleþtirmiþ, yaþadýðý hayatla ilgili hiç bir sorunu bulunmayan kesimlerle bir muhalefet bilinci oluþturulamýyor. Neoliberal, kapitalist ve bireyselci hayat tarzý karþýsýnda direncimizi yitiriyoruz. Ne gerçek anlamda gelenekçiyiz, ne de gerçek anlamda moderniz. Hepimiz bir ara yerde yaþýyoruz. Bu ara yerdelik sebebiyle çok ciddi kiþilik bölünmeleri ile karþý karþýya bulunuyoruz. Sözünü ettiðim kiþilik bölünmesi her yerde, her durumda onurlu davranmamýzý engelliyor, onurlu tavýrlar sergileyemiyoruz. Genç kuþaklarýn isyan ve ayaklanmalarý Ýslam toplumlarýnda yaþanýnca alkýþlanýyor, Batý toplumlarýnda ayaklanan genç kuþaklar þiddetli bir biçimde bastýrýlýyor ve cezalandýrýlýyor. Irkçý politikalar, çatýþmalar ve nefretler modern bir cahiliye çaðýnda yaþadýðýmýzý gösteriyor. Irkçýlýðý normalleþtiren modern Batý'ya özgü deðerler, farklý unsurlarýn birlikte paylaþabilecekleri deðerler deðil.
Avrupalý’lar bir yanda uygarlýðýn kendileriyle birlikte baþladýðýný iddia ederlerken, bir diðer yanda, Ýslam toplumlarýna yönelik güç çýlgýnlýklarýný, güç manyaklýklarýný ara vermeksizin sürdürebiliyor. Ortadoðu’ya yönelik, Maðrip ülkelerine yönelik her müdahale, her saldýrýnýn yalnýzca ekonomik çýkarlar ve sömürü için gerçekleþtirildiðini anlamak gerekiyor. Yeni emperyalistler, neoliberalizm için, yeni sömürge alanlarý açmak üze re Libya'da iç savaþ baþlattýlar. Libya'da muhalif kesimler, Kaddafi diktatörlüðüne karþý ayaklanan kesimler emperyalist diktatörlere hizmet vermekten büyük bir mutluluk duyuyor. Tarihte böylesi bir zillet çok az görülmüþtür. Ýçerisinde bulunduðumuz günlerde Nato üyesi ülkeler, Türkiye de dâhil olmak üzere Libya ganimetinden pay kapma yarýþý içerisindeler. Yeni sömürgecilik Petrol, doðal gaz, güneþ enerjisi vb. gibi enerji kaynaklarýyla ilgili olarak Libya'yý sömürgeleþtiriyor, özelleþtiriyor.
Küresel dünya istila eden ve dayatan bir dünya'dýr.
Küresel, neoliberal-seküler kültür sorgusuz sualsiz benimsenen, yaþanan bir kültüre dönüþmüþtür. Bugünün en hayati sorunu, neoliberal istila karþýsýnda savunmasýz durumda kalmaktýr. Hayatýn teknikleþmesi, dünyanýn matematikleþmesi sebebiyle bütün dünya ahlaki deðerlerden boþaltýlmýþtýr. Dünyamýzda çýkar güdüsünün hâkim olmadýðý temiz bir alan kalmamýþtýr. Çýkarcýlýk hesapçýlýk temelinde þekillenen iliþki biçimleri, hayat tarzlarý, ahlaki bir direniþi imkânsýz hale getirmektedir.
Maddi bilgiler açýsýndan hiç bir çað, içerisinde yaþadýðýmýz çað kadar zengin olmadý, ilahi Hakikat bilgisi, bilinci açýsýndan hiç bir çað içerisinde yaþadýðýmýz çað kadar yoksul deðildi. 19 ncu yüzyýlda gerçekleþtirilen bilimsel devrimler, bir "din" gibi dokunulmaz kýlýndý, din ise "batýl inanç" kategorisine indirgendi. Bugün, kitle tüketim kültürleri, kültürel özgünlükleri, nitelikleri tahrip ediyor, Gündelik hayatýn bütünüyle maddileþmesi, Ýslami temellere yabancýlaþmamýza, Ýslamý yalnýzca bir kültüre dönüþtürmemize neden oluyor. Bütün kültürler küresel süreçler karþýsýnda savunmasýz durumda. Küreselleþme karþýsýnda bütün yerellikler güçsüz. Küresel etkiler karþýsýnda ancak Ümmet inancýnýn, bilincinin, kültür ve ahlakýnýn hayata geçirilmesi yoluyla Ýslami varlýðýmýzý, kültürel varlýðýmýzý koruyabiliriz. Ümmet bilincinin gerçekleþtirilmesi demek, küresel anlamda, küresel sisteme yönelik olarak bir muhalefeti de hayata geçirmek demektir. Ancak, halen Ýslam toplumlarýnýn yaþadýðý mezhep ve etnik köken rekabetleri, Ümmet'i gerçek kýlma mücadelesi önünde çok büyük bir engel teþkil ediyor. 1750 lerden sonra dünya radikal bir deðiþim sürecine girdi. Ekonomik deðiþimle birlikte sosyal ve kültürel dünyada da ciddi bir deðiþim yaþandý. Avrupa'nýn yükseliþi, Kuzey ve Güney Amerika'nýn keþfi ile baþladý. Atlantik ticaret yollarýnýn açýlmasý, ticaret dünyasýnýn oluþturulmasýyla birlikte Avrupa yeni bir döneme girmiþ oldu. Avrupa’nýn Ýslam dünyasýnýn, Hindistan ve Çin'in ekonomik seviyesine yükselmesi, Kuzey ve Güney Amerikadan Aztek ve Ýnka imparatorluklarýndan elde edilen ganimetler, hazineler, diðer yaðma mallarý, yerli halklarý zorla çalýþtýrmak suretiyle elde edilerek Avrupaya getirilen altýn ve gümüþ birikimi, köle plantasyonlarýndan elde edilen diðer zenginlikler yoluyla oldu.
17 nci yüzyýla kadar Çin ve Ýslam toplumlarý bilim/sanat/üretkenlik/teknik geliþme alanlarýnda rakipsizdi. Bu gerçek Ýslam dünyasý toplumlarýný, Doðu toplumlarýný bilim dýþý olarak damgalayan/aþaðýlayan Avrupa merkezci mekanik ve indirgemeci yaklaþýmlarýn, ýrkçý önyargýlardan ibaret olduðunu gösterir. Bütün bu gerçeklere raðmen Avrupa dýþýnda kalan toplumlarýn, kültür ve medeniyetlerin birikimlerini görmezden gelerek Avrupa'yý her alanda istisna sayan bir görüþ bugün de büyük ölçüde yürürlüktedir. 1750 lerden baþlayarak takip eden 100 yýl içerisinde Ýngiltere’de yaþanan geliþmeler “endüstri devrimi” olarak nitelendirildi. Bu tanýmlama yapýlýrken her þey Ýngilizlerin yeteneklerine baðlandý. Endüstri Devriminin tarihin daha önceki dönemlerinde, farklý coðrafyalarda/toplumlarda/kültürlerde gerçekleþtirilen teknik keþif ve icatlardan yararlanmak suretiyle geliþtirildiði her nedense unutuldu ya da özellikle unutturuldu. Gerçek bir tarih yaklaþýmý, insanlýðýn ortak serüvenini, bütün kültür ve uygarlýklarý birlikte deðerlendiren, doðularý ve batýlarý ayný duyarlýkla, bilinçle deðerlendiren bir tarih yaklaþýmýdýr. Tarih çalýþmalarý ýrk merkezli, tarafgir tercihlerle yürütülemez. Bugünün ideolojik dünyasý ne yazýk ki; ýrkçý mülahazalara dayalý olarak dünyayý iyiler ve kötüler dünyasý olarak ayrýma tabi tutuyor. Batýlýlar iyilerin dünyasýný oluþtururken, Müslümanlar kötülerin dünyasýný oluþturuyor. Irk merkezli tarihler, farklý kültür ve uygarlýklarýn birikim ve tecrübelerini hiç bir þekilde dikkate almýyor. Günümüzde, modern zamanlarý, Batý'nýn dünyaya hâkim olmasýndan ibaret sayan bir tarih görüþü etkili olmaya devam ediyor. Bu tarih görüþü endüstrileþmiþ, sanayileþmiþ dünyayý merkeze alýrken, sanayileþmemiþ dünyayý da baðýmlý/geri/taþralý olarak dýþlýyor. Batýlýlar genellikle bu süreci 1500 yüzler sonrasý dönemle baþlatýrlar, hâlbuki bu süreç 18 nci yüzyýlla birlikte baþlar. 17 nci yüzyýla kadar Ýslam dünyasý Avrupa'dan çok daha zengin ve geliþmiþ durumdadýr. Avrupa'nýn gerçekleþtirdiði deðiþim, Ýslam-Asya toplumlarýndan ithal ettiði araçlar/yöntemler yardýmýyla mümkün olabilmiþtir. Ýslam toplumlarý bu araç ve yöntemlere sahip olduklarý halde her hangi bir deðiþimi maalesef gerçekleþtirememiþtir. Bu konu'nun farklý bir baðlamda tartýþýlmasý gereken pek çok nedeni ve boyutu vardýr. 17 nci yüzyýla kadar Osmanlý Devleti bütün dünyanýn hesaba katmak zorunda olduðu bir devletti. Ýslam toplumlarý akla veda ettiklerinde, tarihe de veda etmiþ oldular.
Akla ve tarihe veda ettiðimiz günden bu yana aklen, zihnen ve algýsal olarak büyük bir düþüþ/çöküþ yaþýyoruz. Müslümanlar baðýmsýz bir zihinsel varoluþa sahip deðiller, içerisinde bulunduðumuz dönemde Ýslam-Arap toplumlarýnda olan isyan/ayaklanma/baþkaldýrý ve devrim’lerden söz ediyoruz. Ancak bütün bu toplumlarda zihinsel anlamda bir isyanýn/ayaklanmanýn/ baþkaldýrý'nýn söz konusu olmadýðýný unutuyoruz. Zihinsel anlamda savaþ yeteneðine/birikimine/üretkenliðine sahip olmayan toplumlarýn hiç bir þekilde yapýsal bir deðiþim/dönüþüm gerçekleþtirmeleri mümkün olamaz. Toplumlarýmýz otoriter devlet aygýtlarý karþýsýnda zayýf düþtüler, yok sayýldýlar. Keyfi yönetimler ve keyfi kurallar yoluyla etkisiz hale getirildiler. Modern zamanlarda da ulus-devlet’lerin türdeþ nüfuslar oluþturma politikalarý sebebiyle halklar birbirlerine yabancýlaþtýrýldýlar. Ulus-devlet sürecinde hâkim olan etnik unsurlar, farklý olan unsurlarý "etnik azýnlýk" olarak deðerlendirdiler ve baskýladýlar. Ýslam toplumlarý anýlara tapýndýklarý ve geçmiþin yasýný tuttuklarý için, bilimsel-endüstriyel-seküler dünya görüþüyle, kültür ve uygarlýkla ilgili eleþtirel analizler, sorgulamalar yaparak kendilerini yeniden konumlandýrmayý, yapýlandýrmayý baþaramadýlar. Müslümanlar olarak günümüzle hiç bir suretle ilgisi bulunmayan, günümüze, geleceðimize, mücadelemize hiç bir katkýsý olmayacak tartýþmalarý, rekabetleri sorumsuzca sürdürebiliyoruz. Geçmiþte yaþanan dramatik olaylarla ilgili eleþtirel analizler yapmamýz gerekirken, geçmiþi her Ýslami eðilim kendi mezhepçi yorumlarýna hapsediyor. Her mezhebin kültürel bir statükosu var. Bu statüko her durumda tek yorumu dayatýyor ve kendisini yenileme ihtiyacý duymuyor. Her yorum çevresi kendilerini kurtuluþa eren bir çevre olarak takdim edebiliyor. Ýslami kimlik sorunu mezhepçi/kabileci bir ilkelliðe dönüþtürülüyor. Bugün, bütün Müslümanlarýn küresel ölçekte etkili olabilecek düþüncelere, fikirlere, projelere, yaklaþýmlara sahip olmalarý gerekiyor.
Küresel ölçüde etkili olabilecek düþüncelere sahip olmak günümüz küreselleþmesinin dinamiklerine teslim olmak demek deðildir, Doðu-Batý ideolojik karþýtlýðýnýn/çatýþmasýnýn/rekabetinin yerini, Batý Ýslam ideolojik karþýtlýðýnýn/çatýþmasýnýn/rekabetinin aldýðý bir dönemde, toplumlarýmýzýn zihinsel saldýrýlar bir yana, her an fiziksel saldýrýlara muhatap kýlýndýðý bir dönemde, hizipçi/mezhepçi, kabileci yorumlara kapanmak, “hoþgörü” söylemi gibi muðlak bir söyleme kapanmak yerine, Ümmet bilincine ve dayanýþmasýna açýlmak gerekir. “Hoþgörü” söylemi konusunda çok dikkatli hareket etmek durumunda olduðumuzu unutmamalýyýz. 19 ncu yüzyýlda Hintli mistik Ramakriþna bütün dinlerin eþitliðini savundu. Dinleri deðiþik kovalara doldurulmuþ sulara benzetti. Her kovadaki su farklý dillerde su'yun söyleniþ tarzýydý. Öðrencisi Vivekananda “hoþgörü” akýmýnýn öncüsü oldu.
Toplumlarýmýzda geleneksel yapýlarýn aþýnmasý, yýpranmasý, iþlevlerini yitirmesi durumunda her alanda bir yenilenmenin zorunlu olabileceði düþünülemedi. Bu durum kronik hale gelen sorunlarýn biriktirilmesi sonucunu doðurdu. 17 ve 18 nci yüzyýllarda Osmanlý Ýmparatorluðu çöküþ sürecine girince çözüm için kendi bünyesinde bir yenilenme gerçekleþtirmeyi baþaramadý, özellikle eðitim ve bayýndýrlýk hizmetleri gibi kimi alanlarda Avrupa'daki uygulamalarý iktibas etmek üzere Avrupa’ya heyetler gönderildi. Osmanlý Devleti, kendi bünyesinde, kendisi kalarak yenilenmek yerine Batýlýlaþarak yenilenme yolunu seçti. Batýlýlaþma konusunda yabancý büyük elçilerin danýþmanlýklarýna baþvuruldu. Tanzimat, Batý uygarlýðý yönünde bir tercihin tezahürü olarak gerçekleþtirildi. Avrupa’lýlar Gülhane Hatt-ý Hümayunu'nu, Batý uygarlýðýnýn bir zaferi olarak alkýþladýlar. Hatt-ý Hümayunu Batýlýlar kendi dünya görüþlerinin bir yansýmasý olarak gördüler, Avrupalýlaþma yönünde Ebu Bekir Ratip Efendi (1793) ile baþlayan Avrupa seferleri aradan 200 yýl geçmiþ olmasýna raðmen bugün de devam ediyor. Osmanlý Ýmparatorluðunun Batý'nýn bir parçasý olmasý yönündeki giriþimleri sýrasýnda, bugün olduðu gibi, Müslümanlarýn Avrupa uygarlýðýna yabancý olduklarý gerekçesiyle Avrupa'dan kovulmalarýnýn zorunlu olduðu tartýþýlabiliyordu. Avrupa’lýlar beyaz deri'nin üstünlük alameti olduðuna inanýyorlardý. Ýskoçyalý filozof David Hume (1753) beyazlar dýþýnda uygarlýk sahibi bir millet olmadýðýný iddia edebiliyordu. Sözü geçen filozofun saçmalýklarý/hezeyanlarý Avrupa merkezci tarih yaklaþýmý nezdinde her hangi bir sorun teþkil etmiyor. Dünyanýn yalnýzca bir bölgesini, yalnýzca bir halký, yalnýzca bir din'i/kültürü konu edinen bir insanlýk tarihi yaklaþýmý, tarihin ideolojiye dönüþtürülmesi kabul edilemez. Batý'yý her alanda yücelten, Batý modeli'ni, uygarlýðýný eþsiz telakki eden içgüdüsel yaklaþýmlar, yerini eleþtirel/sorgulayýcý yorumlara býrakmalý. Her iki Batý'nýn, (Amerika-Avrupa) kendi ölçütlerini savaþ yoluyla dayattýðý dikkate alýnýrsa, Batý modeli'ni yüceltmenin hiç bir anlamý olmadýðý kolaylýkla anlaþýlabilir. Müslümanlara uygarlýk dersleri vermeye çalýþanlarýn gerçek bir tarih terbiyesine ihtiyaçlarý var; Halife Ey Muktefa döneminde Baðdat'ta faaliyet halinde bulunan bütün doktorlarýn Eminüddevle Ýbn üt Tilmiz adlý Hýristiyan bir doktor tarafýndan uzmanlýk sýnavýna tabi tutulduklarýný kaydetmeliyiz. Ýslam Ýmparatorluklarý bünyesinde Hýristiyan azýnlýklar pek çok alanda siyasal sistem içerisinde resmi görevler alabilirken, 15 nci yüzyýlda Ýspanya'da, Müslüman karþýtý yasalar yürürlükteydi ve resmi görevler alabilmek için saf Hýristiyan kanýndan olmak gibi þartlar vardý. Bir diðer yanda Ýspanya'da su medeniyetinin hayat verdiði Endülüste, Müslümanlar çekildik sonra, domuz eti yemeyen ve düzenli olarak banyo yapan Moriskolar bu nitelikleri sebebiyle çok aðýr cezalara çarptýrýlýyordu. Engizisyon dönemi Ýspanyasýnda kendi dillerini konuþmakta ýsrar ettikleri için çingenelerin dilleri kesiliyordu. Amerika kuruluþ aþamasýnda, yerlileri etnik temizliðe tabi tuttu. Yüzyýllardýr sürdürülegelen bu “uygarlýk” spekülasyonlarýyla büyülenenlere Engels'in pek çok gözleminden ilginç olan bir tanesini nakletmek yerine olabilir: Engels'in anlattýðýna göre, 1840 lý yýllarda Manchester'de 200 kiþiye yalnýzca bir tuvalet düþüyordu, bütün kent laðým çukurlarýndan ve laðým kokularýndan muzdaripti. 1677 lerde Ýngiltere Baþsavcýsý Afrikalýlarýn mal ve eþya sanýlmalarý gerektiðine hükmetmiþti. Ýngiliz sömürgelerinde köle öldürmenin suç teþkil etmediði tarihsel kayýtlarda vardýr. Hýristiyanlýk kölelik kurumunu onayladýðý gibi, hukuk sistemi de köle sahiplerini himaye ediyordu. Kuþkusuz bu tarihsel gerçekleri gündeme getirmek için çok gerilere gitmeye gerek yok. Ýçerisinde yaþadýðýmýz günlerde/dönemde Ýngiliz/Fransýz emperyalizmi ekonomik/politik çýkarlar için bir takým sahte bahaneler/gerekçeler icat ederek Libya'da iç savaþý kýþkýrtmýþ ve binlerce masum insanýn, mal ve eþya imha eder gibi katledilmelerini göze alabilmiþtir. Batý dýþý dünyaya "demokrasi ihracý" kliþesi çok hayâsýz bir yalandan ibarettir. Bütün kararlarýn sermaye tarafýndan alýndýðý bir dünyada "demokrasi" büyük bir aldatmacadýr. "Demokrasi" yalnýzca bir dekordur. Askeri yöntemlerle, faþizan yöntemlerle, katliamlar yoluyla "demokrasi" ihracý anlaþýlabilir/kabul edilebilir bir yol olamaz.
Bir akýl ve bilinç bütünlüðüne sahip olarak, etnik ve ulusalcý alanlarý aþabilmemiz, bir Ümmet ve gelecek perspektifine sahip olabilmemiz, esasa/temellere iliþkin konularý gündemimize almamýz, küresel dünyada etkileyici ve dönüþtürücü Ýslami bir rol üstlenmemiz hayati önemi olan öncelikli uðraþýmýz olmalýdýr. Bu baðlamda gerçeklik anlayýþýmýzý kimin þekillendirdiði konusu halen tartýþmaya açýk bir konudur. Bugün karþý karþýya bulunduðumuz küresel kültür açýkça güçlü bir tahakküm kaynaðýdýr. Her þeyin büyük bir alacakaranlýk içerisinde bulunduðu bir dünyada, öncelikli sorumluluðumuz Ýslami konumumuzu, saflarýmýzý, tarzýmýzý yeniden seçmek olmalýdýr. Bizler, Müslümanlar olarak geçmiþten miras olarak aldýðýmýz birikimi tüketiyoruz. Yirmibirinci Yüzyýl üzerinde etkili olabilecek, yankýsý olabilecek, yeni bir birikim/bilinç/kültür üretmiyoruz. Baðýmsýz bir birikim/bilinç/kültür üretecek entelektüellere, âlimlere sahip deðiliz. Özellikle genç Müslümanlarýn geçmiþe özgü mirasý, birikimi çoðaltmak, zenginleþtirmek, güncelleþtirmek yönünde çabalarý olmalý. Hayal kýrýklýklarý biriktirmeye devam edemeyiz. Kendi suçlarýmýzý, zaaflarýmýzý, sorumsuzluklarýmýzý itiraf etmek yerine suçu hep muktedirlere yükleyemeyiz. Baþkalarýnda aþaðýlýk olarak gördüðümüz þeyleri kendimiz yapmamalýyýz. Her þartta, eðilip bükülmeden erdemli kalma, onurlu olma cesareti gösterebilmeliyiz. En soylu sorumluluklarý almak ahlaki tarzýmýz olmalý. Hayatýmýzý hýrs ve ihtiraslarýmýzý kontrol etmek suretiyle yaþanýlabilir hale getirebiliriz. Gerçek ihtiyaçlarý tesbit ederek, ihtiyaçlarýmýzý azaltarak, tüketim alýþkanlýklarýmýzý sýnýrlandýrarak hayatýmýzý kolaylaþtýrabiliriz.
Müslüman olmak, hiç kimsenin etnik kökenini, dilini, tarzýný sorun haline getirmeyen, insanlarý sahip bulunduklarý erdemler, nitelikler ve bilgeliklerle deðerlendiren bir terbiyeye sahip olmamýzý zorunlu kýlar. Ahlaki ve vicdani duygularýný kaybeden, edep ve hayâ duygularýný kaybedenler, aslýnda insanlýklarýný kaybetmiþlerdir. "Uygarlaþtýrma misyonerliði" konusunda çok dikkatli olmak gerekir. Çok geliþmiþ, çok uygar ülke demek, en ölümcül kitle imha silahlarýna, en ölümcül teknolojilere sahip olmak demektir. Maddi anlamda çok geliþmiþ olan dünya, savaþa dayalý bir sömürü sistemi oluþturmuþtur. Seküler kültür ve eðitim'in insanlýðý ahlaklý ve vicdanlý kýlmadýðý, erdemli kýlmadýðý anlaþýlmalý ve anlatýlmalýdýr. Seküler kültürlerde insanlar, olmak için deðil, görünmek için yaþar, görünmek için çaba harcar. Seküler kültürler hayatýn ahlakýyla çeliþen ilgiler ve tercihler oluþturur. Gücün her þey olduðuna inanan bir dünyada ahlaki ve vicdani bir kuraklýk yaþanýyor. Sorumsuz bir materyalizm tarafýndan yönetilen piyasalar, parasal iliþkilerin mantýðý, ahlaki hassasiyetlerimizi yok ediyor. Ekonomik faaliyetler ahlaki alanýn dýþýnda cereyan ediyor. Ekonomi insanlarý kontrol ediyor, insanlar ekonomiyi deðil. Açýklýktan, dürüstlükten, yoksun, farklý durumlarda farklý anlam ve amaçlar içeren, farklý gündemlere hizmet eden, saygýnlýðý olmayan tartýþmalý kavramlarla zihinlerimiz kontrol ediliyor, çarptýrýlýyor.