Bugün, Batý’ya atýfla yapýlan her çözümleme, Batýnýn evrensel bir referans noktasý olduðu iddiasýný maalesef güçlendiriyor. Aydýnlanma ideolojisi, evrensel ölçekte kabul gören erdemleri, bilgelikleri ve aþkýn deðerleri tahrip etti. Aþkýn deðerlere dayalý bir iliþki-etkileþim tarzý olmayýnca, bütün iliþki-etkileþim biçimleri araçsal bir boyut kazandý. Müslümanlar, bilgi’yi hayatýn kendisi olan, hayatý anlamlý-amaçlý kýlan bilgi olarak algýlarken,” modern-seküler bilgi, hayata/tarihe/dünyaya tahakküm etmek üzere, güç için kullanýlan bilgi olarak yapýlandýrýldý.
Modern-seküler bilgi; ortak bir deðerler sistemini düzenleyen, istikrarlý kýlan bir ahlak anlayýþý yerine; bireyin vicdanýna-özel alana sürgün edilen bir ahlak anlayýþý oluþturdu. Liberalizm, kamu ahlakýnýn reddi ve iyinin özelleþtirilmesi biçiminde somutlaþtý. Din’in kamusal dünyadan/hayattan dýþlanmasýyla birlikte, ortaya çýkan boþluklar resmi ideolojilerin baskýcý unsurlarý tarafýndan hiç bir zaman doldurulamadý. Hayatýn, toplumun Ýslami içerikten arýndýrýlmasýndan sonra, bilimsel rasyonalizm aklýn kavrayamadýðý her þeyi reddetti. Bilimsel rasyonalizmin tayin edici olduðu süreçler boyunca, Ýlahi Hakikati eksiksiz bir bütünlük içerisinde savunmak, temsil etmek ve bu yolda eylemde bulunmak isteyen her kesim bir þekilde marjinalleþtirildi. Bütün toplumlar rasyonalist kozmolojinin egemenliði altýna girdi, ideolojik fanatizm her tür bütünlüðü ve doðallýðý yýktý. Bilimsel fanatizm, hayatý bütünüyle imha edebilecek bir noktaya geldi. Seküler hayat tarzý eksiksiz bir hedonist hayat tarzýna dönüþtü, insanlarý bir arada tutan, toplumlarý bir arada tutan aþkýn deðerlerin çöküþü, insanýn çöküþüyle sonuçlandý. Ýnsanlar, ortak deðerler, etkinlikler alanýnda deðil, tüketim alanlarýnda buluþmaya baþladýlar. Din dili, Ýslami dil, menkýbeler ve rüyalarla þekillenen, menkýbeler ve rüyalarla kurgulanan bir terapi dili haline geldi. Din’in, maneviyatýn ve ahlakýn kamu alanýndan sürgün edilmesiyle birlikte hayatýn her alaný belirsizlikler ve kaosa terkedildi. Milliyetçiliklerin ýrkçý yaklaþýmlarla yeni bir “din” haline getirilmesiyle birlikte, farklý etnik unsurlar arasýndaki kardeþlik ve ortak inanç duygularý koptu. Medya’nýn güdümlediði hedonist tutum, tarz, tavýr, yaklaþým hiç bir denetim mekanizmasý olmadýðý için kitleselleþti. Ortak ilahi ölçütler yürürlükten kalktýðý için, belirsizlikler ve karmaþa bir hayat tarzý halini aldý. Modern-seküler hayat tarzý bütün inanç/anlam/erdem yapýlarýnýn deðer kaybetmesine yol açtý. Modernite tam insaný parçaladý, parçalanan insan, zayýf, güçsüz ve dirençsiz hale geldi. Kendisi olmaktan çýkarýlan insanýn varoluþu, boþlukta bir varoluþa dönüþtü. Aklýn dinden baðýmsýzlaþmasýyla birlikte hayatýn ve tarihin her alanýnda her tür kötülük kolaylýkla iþlenebilir hale geldi. Her tür anlamdan yoksun maddi süreçler insani düþüþe neden oldu. Bugün, modern-seküler-endüstriyel hayat tarzý, ancak aþýrý stres ve aþýrý ilaç’a katlanarak sürdürülebiliyor. Ortak deðerlere dayalý hayatýn çölleþmesi, bütün iliþki biçimlerinin yabancýlaþmasý, her tür faþizm ve ýrkçýlýðýn hiç bir biçimde kontrol edilememesi gibi bir duruma yol açtý. Din’in, Ýslam’ýn bireysel vicdana hapsedilmesinin ne kadar büyük bir zulüm olduðu gereði gibi fark edilemedi. Aydýnlanma ideolojisinin tutarsýzlýklarý, ilahi otoritenin, yasa’nýn, ahlakýn reddi ile sonuçlanýnca, bütün dünya bir anlam bunalýmý ile birlikte derin patolojilere mahkûm oldu. Araçlarla ilgilenen bir dünya görüþü hayatýmýzý þekillendirmeye baþladý, ilahi otoritenin meþruiyet, anlam, amaç kaynaðý olmaktan çýkarýlmasýyla birlikte, keyfilikler, ideolojik ve ýrkçý tahakküm biçimleri normal hale geldi. Temel Ýslami anlamlarý hayata/tarihe kazandýrma mücadelesi, Ýslami kesimlerde bir nostaljiye dönüþtü.
Ýslami anlam ve amaçlarýn bir bütünlük içerisinde yürürlükte bulunduðu zamanlarda tarihin içerisindeydik, bu anlam/amaçlar bütünlüklerini yitirdiklerinde, bu bütünlüðe yabancýlaþtýðýmýzda tarihin dýþýna sürüldük, ilmi otoritenin, ahlaki otoritenin çöküþü, ortak insani iklimin, çevrenin, yapýlarýn, tecrübenin, birikimin parçalanarak bozulmasýna, kirlenmesine neden oldu. Müslüman zihnin, Ýslami bütünlük bilincini yitirerek, modern-rasyonalist zihnin baskýsý altýna girmesiyle birlikte, Ýslam ulemasý zihinsel özgürlüðünü kaybetti, içtihad kurumunun/faaliyetinin kesintiye uðramasýyla birlikte içtihadsýz/müçtehidsiz zamanlara girdik. Ulemanýn kurumsal özerkliðini ve dini otoritenin baðýmsýzlýðýný yitirmesiyle birlikte, sonu gelmeyen bir taklit dönemine girildi. Taklit’le geçen zamanlar, hiç bir yenilenmeye, yeniden düþünmeye, yapýlanmaya, özeleþtiriye maalesef geçit vermedi. Taklit, bütün düþünme melekelerimizi, zihinsel yeteneklerimizi yok etti. Ulema’nýn ilmi faaliyeti, kendilerinden önce yaþayan âlimlerin eserlerinin tekrarlanmasýndan ibaret bir faaliyete dönüþtüðü için; içtihad’a izin vermeyen katý bir gelenek oluþtuðu için; günümüzün beklentilerine, ihtiyaçlarýna, sorumluluklarýna yanýt vermek üzere, içerik üreten bir ulema hareketinden ne yazýk ki söz edemiyoruz. Müslümanlar olarak modern düþünme biçiminin yabancýlaþtýrýcý etkisi ile, geleneksel düþünme biçiminin statükocu boyutu arasýnda sýkýþýp kalan sorunlu bir zihin dünyasý içerisinde yaþýyoruz. Busorunlu ve hastalýklý zihin dünyasý nedeniyle Neonurculuk akýmýnda da izlenebileceði gibi, kimi Ýslami cemaatler muktedirlerle, müstekbirlerle özdeþleþerek, muktedirlere büyük ödünler vererek, büyük teslimiyetçilikler ve uzlaþmalar sergileyerek; Ýslama, Ümmet’e ve insanlýða karþý sorumlu ve bilinçli tanýklýklar yapmalarý gerekirken, Amerika’nýn, Batý’nýn uygun gördüðü, onayladýðý bir din’i yorumu meþrulaþtýrmaya çalýþýyor. Aziz Ýslam’ý muktedirlerin tanýmladýðý gibi tanýmlamaya çalýþan cemaatlerde, cemaat mensubu, birey olmak istemiyor, cemaat tarafýndan güdülmeyi istiyor. Bu nedenle cemaatin yanlýþlarý hiç bir biçimde sorgulanamýyor. Güdülmeyi talep edenlerin, birey olmak istemeyenlerin varoluþlarýnýn soyut bir varoluþ olduðunu bilmek gerekiyor. Sözünü ettiðimiz, cemaatlerde hiç bir zaman özgür eylemle bir tercih yapýlamýyor, bütün tercihler taklit yoluyla yapýlabiliyor.
Kimi çok mükerrem istisnalar dýþýnda (M. Mevdudi, S. Kutup, Ýmam Humeyni, M. H. Fadlallah gibi) Ýslam toplumlarýnda ulema yüzyýllardýr sürdürülegelen emperyal/seküler meydan okumalara Ýslami yanýtlar vermeyi baþaramamýþ, Ýslami bir perspektif ve vizyon oluþturamamýþ, bir model geliþtirememiþ, Ýslami dünya görüþü ve hayat tarzýna meydan okuyan, bu dünya görüþü ve hayat tarzýna karþý her tür savaþý sürdüren Batý dünyasýna ait düþünsel/kültürel/siyasal çerçevelerle, kurumlarla, yapýlarla uzlaþma yolunu seçmiþtir. Burada uzlaþma sözcüðünün gerçeði yansýtmadýðýný teslim etmek gerekir. Asýl söylenmesi gereken, Batýlý dayatmalar karþýsýnda bir teslimiyetin sergilenmiþ olmasýdýr. Kitle kültürünün ve popülizmin yayýlmasýyla birlikte ulema da itibar kaybýna uðramýþ, kitlesel etki ve popülarite adýna, kalabalýklarýn onayýný alabilmek için, düþünsel nitelik ve yoðunluklarýndan ödün vermiþ, kimi zamanda resmi kurumlarýn ve ideolojilerin maaþlý dünyasýna mahkûm olarak her tür baðýmsýzlýðýný yitirmiþtir. Resmi kurumlarýn ve ideolojilerin maaþlý dünyasýna mahkûm olarak baðýmsýzlýklarýný yitiren kimi “din memurlarýnýn” bugün Türkleþtirilmiþ, liberalleþtirilmiþ, sekülerleþtirilmiþ “hoþgörü”lü bir din yaklaþýmý için emperyal destek/onay aldýðý herkesin bildiði utanç verici bir gerçektir. Bu tür akýmlar laik pozitivist eðitim modelini hayata geçiren okullar açarak, seküler eðitimi meþrulaþtýrýyor. Ortak Ýslami ilkeler/anlamlar, maalesef cemaat/hizip/mezhep çýkarlarýna alet ediliyor. Ýslami yorumlar arasýndaki rekabet ve karþýtlýklar Ümmet algýsýný/bilincini parçalama pahasýna sürdürülebiliyor. Emperyal stratejiler adýna hareket eden Suudi Arabistan, Amerika’yla birlikte Mýsýr’a çok ciddi mali yardýmlarda bulunuyor, bu yardýmlarýn, Müslüman Kardeþlerin Mýsýr’da siyasal alanda etkili ve baþarýlý olmamasý için, Müslüman Kardeþlerin etkisinin zayýflatýlmasý için kullanýlmasýný istiyor. Suudi Arabistan Müslüman Kardeþlerin temsil ettiði Ýslami yorumun, Vahhabi yorum karþýsýnda güçlenmesine yol açabilecek her tür geliþmeyi engellemek için Amerika’yla birlikte her tür çabayý harcýyor. Arap-Ýslam toplumlarý alimleri/entelektüelleri, Libya’ya yönelik emperyalist kuþatmayý hazýrlayan etkenleri analiz etmek yerine, Arap Birliðinin Libya konusunda uluslararasý müdahale talebinde bulunulmasý kararýný destekliyor ya da sessiz kalýyor. Amerikan emperyalizmi insansýz uçaklarla, her gün, her an Pakistan’ýn egemenlik haklarýný, Pakistan diye bir ülke yokmuþçasýna, ihlal ederek bombardýmana tabi tutuyor, bu bombardýmanlarda masum insanlar çocuklar katliama tabi tutuluyor. Bu konuda da Ýslam dünyasý âlimlerinden entelektüellerinden etkili bir muhalefet yükselmiyor.
Zulmün ve adaletsizliðin olduðu her yerde direniþ/baþkaldýrý ve isyan yoksa eðer, orada insan ve toplum bilinci dumura uðramýþ demektir. Kendi inançlarý, dünya görüþleri ve hayat tarzlarý için sorumluluk almaya cesaret edemeyenler için zilletten baþka bir seçenek yoktur. Muktedirlerin dayattýðý, dil/söylem/tarzla, muktedirlerle “diyalog” adýna uzlaþanlar bir varlýk ve hayatiyet belirttikleri için deðil, köle ruhlu olduklarý için bu yolu seçiyor, ödün vererek diyalog yerine, kendimiz kalarak diyalog’u seçmek icab eder. Diyalog eþit taraflar arasýnda gerçekleþtiðinde bir anlam kazanýr. Tahakküm üreten ve bunu meþrulaþtýran bir kültürle diyalog olamaz. Ayaklanmalar, baþkaldýrýlar, direniþ ve isyanlar, siyasal muhalefet, insanlarýn/toplumlarýn korkak, çaresiz, aþaðýlýk ve köle olmadýklarýný gösterir. Korkusuzluk/þecaat ve onur, özgürlüðe giden yollarý açar. Muhalefet, sorgulama, direniþ ve cesaret gibi yeteneklere sahip olmayanlar, teslimiyetçiliði seçerler.
Ýslami zihnin, bilgi’nin, eðitimin baðýmsýzlaþmasý, özgürleþmesi, etkin hale gelmesi gerekirken, bilginin Ýslamileþtirilmesi gerekirken, seküler eðitim modelini hayata geçilmek anlaþýlabilir, kabul edilebilir bir durum deðildir. Âlimlerin en hayati sorumluluðu Ýslami dilin/söylemin/eylemin bütünlüðünü, kapsayýcýlýðýný yeniden tesis etmek olmalýdýr. Âlimlerin savunmacý bir dil yerine eleþtirel bir dil kurmasý. Vahye dayalý bilgi ile, beþeri bilgiyi tevhidi ilkeler temelinde bütünleþtirmeye çalýþmasý gerekir. Modern zamanlarda tarih, muktedirler tarafýndan yazýldýðý için, Müslümanlarýn insanlýða kazandýrdýðý bilimsel, kültürel, siyasal, ekonomik ahlaki katkýlar bu tarih içerisinde yer almýyor. Ýslam dünyasýnda yaþanan ekonomik/sosyal çözülme (16 ncý ve 17 nci yüz yýllar) ayný zamanda bilimsel çözülmeye de yol açtý. Batý’nýn siyasal ve ekonomik egemenliði ile birlikte, Batýlý kavram ve kurumlarýn dünya ölçeðinde egemenliði de hayata geçmiþ oldu. Müslümanlar kapsamlý bir bilim tarihi perspektifine sahip olmadýklarý için, çoðu kez, Oryantalist yorumlara maruz kalabiliyor. Avrupa-merkezci, ýrkçý bilim tarihine mahkûm edildiðimiz için, örneðin, hepimiz Newton’u biliyoruz, ancak bilim tarihinde Newton kadar önemli olan 16-11 nci yüzyýl fizikçi-matematikçi-matematik felsefecisi Ýbn-el Heysem’i tanýmýyoruz. Sözünü ettiðimiz yüzyýllarda, merkezi bütün camilerde görevli bir gökbilimci ile cebir konusunda uzman görevliler olduðunu, matematikçi kadýlar olduðunu hatýrlamýyoruz, Ýbn-el Heysem bilimsel çalýþmalarýyla bütün bir Ortaçað’ý, Ortaçað Avrupa düþünürlerini derinden etkilemiþtir. Ýslami bilimsel çaba uluslarüstü bir çabadýr. Ýslam medeniyetinde bilimin küresel etkileri/yansýmalarý vardý. Arapça evrensel bir dil olma özelliði taþýyordu. Modern zamanlarda ulus-devlet zamanlarýnda, yerel dillere, kültürlere, coðrafyalara, ulusalcý din algýsýna ya da devlet dinine kapanan Müslümanlar, bu kapanma sebebiyle Ýslam medeniyetinin ruhundan uzaklaþtýlar. Ulus-devlet zamanlarýnda Türkiyede de yaþandýðý üzere, devlet kültürü ile, toplumun/halkýn kültürü arasýnda sürekli bir çatýþma ve gerilim yaþandý. Ulus-devlet farklý bir algý ve dil’le konuþurken, toplum/halk farklý bir algý ve dille kendisini ifade etmeye çalýþtý. Osmanlý Ýmparatorluðu döneminde, imparatorluðun farklý unsurlarýna Türkçe dayatýlmamýþken, ulus-devlet döneminde farklý unsurlara zoraki Türkleþtirme ve zoraki Türkçe politikalarý dayatýldý. Laiklik yoluyla modernleþmeyi seçen Türkiye, biçimsel ve yüzeysel bir modernleþme adýna Ýslami eðitim, kültür, tarih ve medeniyet dünyasýndan uzaklaþtýrýldý.Bugün, kendi iç dinamikleriyle, kültür ve medeniyet birikimiyle kendilerini yenilemesi gereken toplumlar, bunu baþaramadýklarý için, küresel dinamikler doðrultusunda dönüþtürülüyor. Kendi kimliklerini kültür ve medeniyet birikimini gereði gibi temsil edemeyen toplumlarýn küresel/emperyal geliþmeler doðrultusunda dönüþtürülmeleri kaçýnýlmaz hale gelebiliyor. Ortadoðu’da tarih bir yanda hýzlanýrken, bir diðer yanda tarihsel belirsizlikler ortaya çýkýyor.
Hangi alanda olursa olsun, ilmi bütün çabalarýn bilgiyi Ýslamileþtirmek üzere yoðunlaþtýrýlmasý gerekiyor. Bilgiyi, imanýmýzý, hayatýmýzý, ibadetlerimizi daha anlamlý kýlabilmek için çoðaltmak zorundayýz. Sahip olduðumuz bilgi’yi kendimize saklayamayýz, bunlarý en geniþ anlamda paylaþmakla yükümlüyüz. Toplumlarýmýzda zihni üretkenlik yeniden Ýçtihadla saðlanabilir. Yeni bir Ýslami eðitim programý, Ýslami temellerle, evrensel insani ilkeleri bir bütünlük içerisinde kuþatabilecek esaslar içermelidir. Ýslami bir eðitim programý hayatýn kâinatýn, insanlýðýn tevhidi bir ufuk içerisinde algýlanmasýný saðlamaya yönelik, olmalýdýr.
Yeniden hayata, eyleme, tarihe uyanmak için, Vahyi ve kâinatý bilgi kaynaðý olarak almak, Peygamberimiz Efendimizin örnekliðini her alanda çoðaltarak bugünle iliþkisini saðlamak üzere, zihinsel, düþünsel bir devrime cesaret edebilmeliyiz. Ýslam toplumlarýnda ilmi kadrolarýn, entelektüel kadrolarýn Ýslami bir modeli 21 nci yüzyýla hitabedebilecek þekilde somutlaþtýrmalarý hayati önceliði olan bir konudur.
Zihinsel kölelikten kurtulmak için, bir bilinç mücadelesinin imkânlarý ve boyutlarý üzerinde çalýþmak gerekir. Günümüzde ilmi hayat olsun, entelektüel hayat olsun Ýslam toplumlarýnýn karþý karþýya bulunduðu aðýr sorunlarla ilgili olarak bir farkýndalýk yoksunluðu içerisindedir. Zihinsel özgürlükler için mücadele yürütmesi gerekenler, zihinsel konformizmle malûl hale gelmiþlerdir. Konformist bir zihin, konformist bir kadro, konformist bir cemaat ya da kültür, varoluþsal bir özgürlüðe ihtiyaç duymaz, deðiþim/dönüþüm iradesi gösteremez, yeni ufuklar yeni perspektifler yorumlar üretemez, sorgulamalar yapamaz. Ýnsanlar ancak sorgulamalar yaparak yeni düþüncelere ulaþabilirler. Konformist bir zihne kapanmak düþünsel varoluþumuzu tahrip eder. Konformist bir zihin çok sýnýrlý bir zihin dünyasýna sahiptir. Toplumlarýmýz, düþünsel, kültürel, siyasal denetim altýnda tutulurken; muktedirlerin düþündüðü gibi düþünmeye, yaþadýðý gibi yaþamaya zorlanýrken; ilmi hayat, entelektüel hayat konformizmle bütünleþemez. Siyasal eylemle, üretkenlikle, hareketlilikle, sorgulamalarla hayatýmýzý çok daha deðerli kýlabiliriz, Siyasal alanýn/eylemin dýþýnda hayat tekdüze kýsýtlamalara dönüþür. Siyasal eylem olmazsa, siyasal özgürlük de olmaz. Ýslami dünya görüþünü ve hayat tarzýný siyasal anlamda bir varoluþa sahip olarak somutlaþtýrabiliriz. Ýslam, insanlýðýn bütün temel sorunlarý ile ilgilenmemizi ister. Dini hayat, düþünsel, entelektüel hayat bu sorunlara kayýtsýz kalamaz. Ulemanýn, akademik ya da entelektüel kadrolarýn günümüz dünyasýnda yeni bir konum belirleyerek, her hangi bir etnik aidiyete, mezhebe, cemaate kapanmak yerine bütün bir Ýslam Ümmetinin ifadesi olmaya yönelik bir çaba içerisinde olmasý beklenir. Küresel ölçekte deðiþim, dönüþüm hareketleri yoðunlaþtýkça, hýzlandýkça, yeni çözümlemeler konusunda da yoðunlaþmalar gerekir.
Günümüzde dini meþruiyet yapýlarýnýn otoritesinin zemin kaybettiðini görebilmeliyiz. Güce sahip olmakla, otoriteye sahip olmak birbirinden ayrý þeylerdir. Sorumluluk kavramý büyük ölçüde hayatýmýzdan çekiliyor, her yerde verimlilik kavramý karþýmýza çýkýyor. Kullandýðýmýz bütün kavramlarla ilgili olarak çok ciddi bir ahlaki karmaþa içerisinde bulunuyoruz. Narsistik bir kültür geniþleyerek yayýlýyor. Liberal dünya görüþü, hayat tarzý bireyci sapkýnlýklara meþruiyet kazandýrýyor. “Özgürlük”ten materyalist ve hedonist özgürlük anlaþýlýyor. Hiç bir kavram “özgürlük” kavramý kadar uluorta, keyfi, sorumsuzca kullanýlmýyor, deðersizleþtirilmiyor, pespaye hale getirilmiyor. Özgür olmak sorumlu olmayý, sorumlu olmak özgür olmayý gerektirir.Egemen bireyin serbestliði adýna her tür otoriteyi reddeden bir özgürlük anlayýþý savunulamaz, fiziksel anlamda özgür olduðumuzu sandýðýmýz için, zihinsel anlamda köle olduðumuzu fark etmiyoruz. Ýslam’ý, siyasal bir sistem olarak gündeme getirme özgürlüðümüz yoktu, bu nedenle Ýslami bir ahlak sistemi olarak savunuyorduk. Þimdi, liberal özgürlükçü yaklaþýmlar, baskýlar sebebiyle, Ýslami bir ahlak sistemi olarak da savunamýyoruz. Özgürlüklerin kötüye kullanýldýðý zamanlarda yaþýyoruz. “Demokrasi” ve “insan haklarý” kavramlarý ýsrarla kötüye kullanýlýyor. Çaðdaþ tiranlýklar, tiranlýklarýný “demokrasi” ve “insan haklarý” kliþeleri altýnda sürdürüyor. Bütün bu çok aðýr koþullar altýnda Ýslam toplumlarýnda âlimler ya da entelektüeller, tarihe içtenlikle tanýklýk ederek, sorumluluklarýný üstlenmek yerine, koþullara uygun yorumlar ve çözümlemeler yapýyor, tarih ve insanlýk üzerinde yanký uyandýrabilecek düþünceler ve eylemler üzerinde deðil. Günümüzde bir yanda siyasal özgürlükleri abartýlý bir biçimde yücelten emperyal bir propoganda dili gündemde tutulurken, bir diðer yanda müslümanlarýn siyasal özgürlüklerini kan dökerek yok eden emperyalist uygulamalar, bir yanda özgürlüðü insan olmanýn bir þartý sayan bir söylem, bir diðer yanda bütün özgürlükleri kan dökerek yok eden emperyalist bir barbarlýk yürürlüktedir. Bu fiili durum karþýsýnda âlimlerin ve entelektüellerin her tür benlik putçuluðunu aþarak, bilgi, yorum, eleþtiri, kavramsal çerçeve, sorgulama ve muhalefet üreterek, emperyal tarihi, muktedirlerin tarihini uyararak; statükolarý, tahakküm üreten ideolojileri reddederek, özgürlük bilincini yükseltmeleri gerekir. Benlik putçuluklarýnýn belirleyici olduðu bir çevrede hiç bir dayanýþma gerçekleþtirilemez.