Müslüman olmak demek, dünyaya, insanlýða, insanlara, olaylara evrensel bütünlüðün ufkundan ve evrensel bir bilinçle bakmak demektir. Bu ufuk ve bilinç, muhteþem bir ufuktur, muhteþem bir bilinçtir. Bu ufuk ve bilinç sebebiyle biz Müslümanlar ortak bir insanlýk fikrine inanýr, iyi halk - kötü halk, seçilmiþ halk - aþaðýlýk halk ayrýmý yapmayýz. Ýslam, evrensel bir dinin adý olduðu için, Ýslam’ýn varlýðý her hangi bir devletin ya da ülkenin varlýðý ile kaim deðildir. Ýslam’ýn yeryüzünün her hangi bir bölgesindeki baþarýsý, bütün Müslümanlarýn paylaþmasý gereken bir baþarýdýr.
Dünyaya, insanlýða, olaylara evrensel bütünlüðün ufkundan bakamayanlar, bütünlük bilincine sahip olmayanlar, öncelikle adalet bilincine sahip olmadýklarýndan böyle hareket ederler. Adalet duygusuna sahip olmayanlar temek insanlýk duygusuna sahip deðildirler. Parçalarla sýnýrlý algýlar, ilgiler, duyarlýklar, dar görüþlü algýlar, ilgilerdir. Bütünlük üzerinde yoðunlaþmak demek, temeller üzerinde yoðunlaþmak demektir. Parçalara yönelik ilgiler, baðlýlýklar, ayrýntýlara yönelik ilgi ve baðlýlýklardýr. Bütünlük bilinci, Müslümanlara, tarihe, kültür ve uygarlýða tek boyutlu bir çerçeveden bakmak yerine, çok boyutlu bir çerçeveden bakmayý öðretir. Çok boyutlu çerçeve, olaylarý, insanlýðý, tarihi, maddi / manevi / hikemi / ahlaki / ruhani ve siyasi tüm boyutlarý içerisine alabilecek bir bakýþla yorumlamayý gerekli kýlar. Ýnsani bütünlük aklýn ve iradenin bütünlüðüdür. Akýlsýz ve iradesiz insanýn varoluþu kölece bir varoluþtur. Akýllarýný ve iradelerini gereði gibi kullanmayan bireyler gibi, toplumlar da hiçliðe mahkûm olurlar.
Ýnsani bir varoluþ hayatýn ve tarihin içerisinde, ilahi anlamlarla bütünleþen bir varoluþtur. Ýslam uygarlýðý, tarih boyunca, insani anlam, deðer ve ilkelere kaynaklýk etmiþtir. Ýslam bütün bir varlýðýn, göklerin ve yerin dilidir, kalbidir, vicdanýdýr. Ýlahi vahiy dünyaya anlam ve düzen vermek üzere indirilmiþtir. Din ve dünya birbirleriyle bütünleþmiþ bir biçimde vardýr. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.) dini faaliyetleriyle siyasi faaliyetlerini birlikte yürütmüþtür. Ýslam, yeni bir siyasal sistem kurarak tarihe girdi. Siyasetle ilgilenmeyen bir din, daha tarihe girer girmez evrensel bir devlet, evrensel bir uygarlýk kuramazdý. Bu nedenle Ýslam’ý deruni bir duygusallýða indirgememek gerekir. Tarih boyunca; ilahi kaynaðýn dýþýnda, felsefi ya da seküler, baðlayýcý, düzenleyici, kuþatýcý, insani varoluþun akli ve vicdani boyutuna birlikte hitap edecek bir sistem kurulamamýþtýr. Geçmiþte, farklýlýklarý bütünleþtiren ahlaki, irfani bir sistem vardý. Bugün böyle bir sistem olmadýðý için, farklýlýklar aþaðýlanýyor, ötekileþtiriliyor. Ýnsanlar Kürt, Ermeni, Rum ya da diðerleri farklý olduklarý için muhacerete mecbur býrakýlabiliyor.
Sosyal, kültürel, tarihsel, felsefi temelleri / boyutlarý olmaksýzýn Batý’dan ithal edilen laikçi radikallik, çok büyük ahlaki belirsizliklere, boþluklara neden oluyor. Hýristiyan toplumlarýn sorunlarýný, yýkýcý mezhep savaþlarýnýn neden olduðu sorunlarý çözümlemek üzere ortaya çýkan sekülerizm, evrensel geçerlilikten söz edemez. Laiklik, sýnýrsýz bir bireycilik ve bencillik þeklinde, maddiyatçýlýk þeklinde somutlaþýyor. Laiklik insani varoluþun en hayati boyutunu inkâr ediyor. Sýnýrlarýnýn ve iþlevlerinin bilinci olmayan Katolik kökenli laik akýl, insaný / insanlýðý dünyevileþtiriyor. Dünyevileþen insan her alanda keyfiliði seçebiliyor. Avrupa’da sekülerizmi hayat tarzý haline getiren kesimler Avrupa’nýn Hýristiyanlýkla tanýmlanmasýna karþý çýkarken, Türkiye’de seküler kesimler, Türkiye’nin Ýslam ile tanýmlanmasýndan derin rahatsýzlýk duyuyor. Ýslam - Batý gerilimi, rekabeti, çatýþmasý medya kliþelerinin sýnýrlarýný aþabilecek yetkinlikte ve derinlikli olarak konuþulmuyor, konuþulamýyor. Bu yüzdendir ki, Ýslam yalnýzca “fundamentalizm” kavramý gibi olumsuz anlamda kullanýlan bir kavramýn sýnýrlarý içerisine hapsedilmek isteniyor. Bu durum Ýslam’a yönelik olarak yapýlan büyük bir haksýzlýk ve saldýrganlýktýr.
Günümüzde etnik kimliðin ve hareketlerin ortaya çýkýþý yeni iletiþim teknolojilerinin ortaya çýkýþýyla birlikte gerçekleþti. Yine bu teknolojiler aracýlýðýyla her toplumda bireyler uluslar arasý popüler kültürün nesneleri / tüketicileri haline getirildiler.
Her toplumda gençler, giyim-kuþam ve müzik modalarýný izleyerek kendilerini kanýtlamaya çalýþýyor. Modanýn iþlevlerini ve sýnýrlarýný büyük ölçüde tekstil endüstrisi belirliyor. Moda, modernitenin, biçimsel/ yüzeysel yüzünü temsil ediyor. Deðiþim ihtiyacýna, farklýlýk ihtiyacýna cevap vermeye çalýþan modanýn ayný zamanda, sýnýfla, parayla, gösteriþ ve gösteriyle, prestijle ilgili bir yaný var. Bu arada modanýn yalnýzca bir taklit olduðunu da belirtmek gerekir, meta kültürünün ürünü olduðunu kaydetmek gerekir. Modaya teslim olmak, piyasa algýlarýna / mantýðýna teslim olmaktýr.
Günümüzde, toplumlar, medya dili / söylemi / kültürü yoluyla kültürsüzleþtiriliyor, yapay hazlara yönlendiriliyor, yapay hazlar etrafýnda bu toplumlar bütünleþtiriliyor. Medya dili / söylemi, yapay hazlar ve eðlence kültürü yoluyla toplumu düþüncesizleþtiriyor. Her tür taklit ve yapaylýk insanýn düþünme yeteneðini kaybetmesine neden oluyor. Taklit, zihinleri, algýlarý deforme ediyor. Gençler müzik yoluyla ciddi bir sömürgeleþtirme faaliyetine maruz kalýyor. Popülist müzik, metalaþma, þeyleþme ve standartlaþmaya yol açýyor. Reklam ve modalarýn totaliter niteliði giyim-kuþamýn nasýl olmasý gerektiðini dayatýyor. Bu dayatmalar utanç verici baþörtüsü yasaklarýna yol açýyor. Hýzlý ve yoðun iletiþim sayesinde halklarýn bilinç seviyelerinin yükselmesi beklenirken, hýzlý ve yoðun iletiþim aracýlýðýyla halklar düþüncesizleþtiriliyor ve bilinçsizleþtiriliyor.
Enformasyonun dördüncü küresel egemenliði, sömürge egemenliklerinin sürdürülmesine yardým ediyor. Sömürgeciliði haklý çýkarmak için, her tür ahlaksýzlýða, yalana ve kötülüðe tevessül edilebiliyor. Sömürgecilik geçmiþte kalan bir uygulama deðil, bugün de sürüyor. Teknoloji ve sanayileþme daha iyi bir dünya için kullanýlmadý, daha mutlu bir insanlýk için kullanýlmadý; savaþlar, katliamlar ve sömürgecilik için kullanýldý, halen kullanýlýyor. Ýran, baðýmsýz bir siyasal iradeyi temsil etmeye çalýþtýðý için çok aðýr yaptýrýmlar ve savaþ tehdidi altýnda tutuluyor. Uydu / parya Ortadoðu ülkeleri ise resmi eleþtirilerin dýþýnda tutuluyor. Petrol zengini ülkelerin otoriter rejimlerle, hanedanlýk rejimleriyle yönetiliyor olmasý Amerika’nýn ya da Avrupa’nýn umurunda deðil. Bu rejimlerin Ýsrail’e karþý muhtemel muhalefetlerinin, etkisiz hale getirilmesi için, otoriter rejimler Amerikan himayesine alýnýyor. Tarihi boyunca hep emperyalist olan, bugünde Siyonist emperyalizmini sürdüren Ýsrail, Ýslam düþmanlýðýný küresel ölçekte etkili kýlabilecek yoðun çalýþmalar yapýyor.
Bugünün dünyasýnda “evrensel insan haklarý” ve “demokrasi” söylemi de emperyalist uygulamalarý meþrulaþtýrmak üzere araç olarak kullanýlýyor. Liberal demokrasi, Amerikan demokrasisi, kendi çýkarlarý için, piyasa ekonomisinin çýkarlarý için, her tür kötülüðü mübah sayýyor. Küresel düzen, hukukun temel ilkelerini yok sayarak Ýslam dünyasý toplumlarýna tahakkümü sürdürüyor. Batý dünyasý, Avrupa merkezli ekonomi / toplum / siyaset modelini küreselleþme aracýlýðýyla güvence altýnda tutmak istiyor.
Ýçerisinde yaþadýðýmýz olaylarý yüzeysel olarak konuþmak yerine, günlük tezahürleri içerisinde deðerlendirmek yerine, olaylarý hazýrlayan koþullarý / nedenleri / hareketleri anlamak gerekiyor.